BAŞLANGIÇ / INCEPTION
İlk dönem filmleriyle zihin bulandıran bir yönetmen olacağının sinyallerini vermiş olan Christopher Nolan, 2010’un en iyi filmi olmaya aday son çalışmasıyla nihayet vizyonda!
Nolan, ilk büyük çalışması Memento ile aslında bugün karşımıza çıkan Başlangıç (Inception) filminin temellerini atmıştı. Düşler, zihin, akıl oyunları ve zaman kavramlarını büken, onlara hiç olmadığı anlamlar yükleyerek seyircisinin kafasını bulandırmayı çok iyi beceren Nolan, yaşıtı Darren Aronofsky ile birlikte Amerikan sinemasına getirdiği yeni ve taze heyecanla anılır olmuştu. Filmografisine baktığımızda, hem gişe canavarı olmuş, hem de eleştirmenlerce övülmüş bir çok filme sahip şanslı yönetmen, Başlangıç’ın (Inception) dünyasını filmi hayata geçirmesinden yaklaşık 10 yıl önce, yani Memento’nun ortalığı salladığı bir ortamda yaratmaya başladığını ifade ediyor: ?On yıl kadar önce, rüya konusuna, uyanık geçirdiğimiz hayatla rüyadaki hayatımız arasındaki ilişkiye merak sardım. Korkutucu, mutlu ya da fantastik olsun, bir rüyada her şeyin kendi zihniniz tarafından üretiliyor olmasını, ve bunun hayalgücünün potansiyeli için anlamını çok ilginç buldum. Bunun üzerine, rüya olgusunun insani boyutu çok güçlü olan bir aksiyon filmine nasıl uyarlanabileceğine kafa yormaya başladım.?
Nolan’ın son filmi; elinde patlamış mısır, sinemada vakit geçirip eğlenmek isteyenler için yanlış bir seçim olacak. Çünkü film, seyircisinden asgari dikkat ve filmi anlaması için fazlasıyla özen bekliyor. Gösterildiği ülkelerde tartışmalar yaratan, blog dünyasının şu sıra en fazla konuştuğu ’Başlangıç’ hakkında pek çok teori üretildi, üretiliyor. Son zamanların en anlaşılmaz filmi olarak nitelenen Başlangıç, eleştirmenlerce gişede muhtemelen hayal kırıklığı yaratacak sanılıyordu. Fakat hiç de öyle olmadı, gişede para basan yapım yeni bir fenomenin fitilini de ateşlemiş oldu.
Ekmeğini düş gücünden kazanan bir yönetmenin, malzemesini düş gücüyle yarattığı 148 dakikalık yeni rüyasının konusu şöyle:
Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb'un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur.
Cobb'a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız ?başlangıç'ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.
YEPYENİ BİR HAYAT / A BRAND NEW LIFE
Yepyeni Bir Hayat, yönetmeni Ounie Lecomte’un ilk filmi. Fakat bu bilgi size karşınızda amatör bir yapım olacağı fikrini vermesin, çünkü karşımızdaki yapım neredeyse gösterildiği her festivalden ödülle dönmeyi başarmış çok sağlam bir dram.
Güney Kore doğumlu Fransız yönetmen Ounie Lecomte, kendi hayat hikayesini filme aktarmış. Bu da filmin dramatik yönünü daha da sağlamlaştırmış. Danimarka yapımı Reconstruction filmini izleyenler hatırlayacaktır, filmin sıradan kurgusundan kurtulmak isteyen karakter, yaşadığı acının sahteliğini vurgulamak için sürekli 'Bu sadece kurgu, ama yine de acı veriyor,' der. İşte karşınızda acı veren ve sadece kurgu olmayan bir film!
Batının gözünde Doğu; itaatkar, savunmasız, sömürüye açık ve geleneksel değerleri içinde çürümüş haliyle, evlat edinmek isteyen çiftlerin en acıklı umutlarına yıllardır derman olmaya devam ediyor. Film sistemin işte bu ikiyüzlülüğünü de tartışmaya açıyor. Bunları yaparken de asla duygu sömürüsüne kaçmıyor ve kalitesini belki de hiçbirimizin yaşamadığı ufak ayrıntılarda göstermeyi başarıyor. Fazla söze gerek yok, İstanbul Film Festivali’nde kaçırıp da gerçek bir dram izlemek isteyenlere tavsiye olunur...
Not: Filmde Jinhee’yi canlandıran 9 yaşındaki Sae Ron Kim’in göz yaşartan etkileyici performansı da takdire şayan.
Filmin konusu şöyle:
Babasıyla vakit geçirmeye bayılan dokuz yaşındaki bir kız... Veda bile etmeden babası tarafından bir yetimhaneye bırakılan bir kız... Babasının geri döneceğine inanan Jin-hee yeni ortamını ilk başta reddeder, ancak zamanla yalnızlığından sıyrılır ve uyum sağlar. Yetimhaneyi ziyaret eden batılı çiftler tarafından evlat edinilmeyi beklemektedir artık. Dünyanın dört bir yanında ödüllere boğulan bu ilk film, çocukken evlat edinilerek Fransa’ya götürülen Koreli yönetmen Lecomte’un kendi anılarından esintiler taşıyor.
ANNELER VE KIZLARI / MOTHER AND CHILD
Yönetmenliğini ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez’in oğlu Rodrigo Garcia’nın yaptığı filmin konusu, yönetmene aşina olanlar için farklı gelmeyecektir. Kamerasını genelde aile ve aile içi ilişkilere yönelten yönetmenin son filmi de yine aynı minvalde. Bu sefer konu kadınlık ve annelik halleri...
Kariyerine televizyon için çektiği dizi ve filmlerle başlayan Garcia, The Sopranos, Carnivàle, Six Feet Under, In Treatment gibi bir çok kaliteli dizide yönetmenlik yapıp, araya da Nine Lives gibi çok iyi bir işi sıkıştırmış. Son çalışması ’Anneler ve Kızları’nda ise yapımcı olarak arkasına üç büyük Meksikalı’yı, Alfonso Cuarón, Alejandro González Iñárritu ve Guillermo del Toro’yu almış. Eh kadroya da Naomi Watts, Samuel L. Jackson, Kerry Washington ve Annette Bening gibi yıldızları alınca ortaya iyi bir iş çıkmış.
Senaryosu da yönetmen Garcia’ya ait olan ’Anneler ve Kızları’, tıpkı ’Yepyeni Bir Hayat’ gibi İstanbul Film Festivali’nden sonra vizyonda...
Filmin konusu şöyle:
Elizabeth (Naomi Watts), güzelliğinin farkında olan ve bunu yararına kullanan başarılı ve zeki bir avukattır. Ne zaman bir konuda galip gelemeyeceğini veya durumla başa çıkamayacağını anlasa, cazibesini kullanır; bu patronuyla (Samuel L. Jackson) romantik bir ilişkinin başlangıcına yol açacak olsa da ya da gereğinden fazla arkadaşça davranan komşusu ve kocasını (Carla Gallo ve Marc Blucas) kontrol etmek için de olsa cazibesini kullanmaktadır. Karen (Annette Bening) ise yürekli ama bunu asla göstermeyen bir sağlık uzmanıdır. 14 yaşındayken doğurduğu kızını evlatlık vermiş ama bunu hiç atlatamamıştır ? acısı onu etrafındaki herkese karşı acımasız ve sert bir hale getirmiştir, iş arkadaşı olan ve ona ilgisi açık olan Paco'ya bile (Jimmy Smits). Lucy de (Kerry Washington) kocasıyla çocuk sahibi olamamış ve hep hayal ettiği aileye sahip olmak için evlatlık almayı planlayan bir 20 yaşında bir kadındır. 3 kadının hikayesi annelik duygusu etrafında birleşir.