Zeki Demirkubuz'un "Kıskanmak" filmi günün ve ulusal yarışmanın son galası olarak yoğun ilgi gördü. Emre Şahin'in "40" isimli filmi, 'bir ilk film' olarak büyük beğeni topladı. Kutluğ Ataman'ın ünü dilden dile yayılmış olan " Aya Seyahat" filmi de farklı yaklaşımı ve belgesel tadı ile dikkat çekti.
Zeki Demirkubuz: "Kıskanmak nedensiz de olabilir"
Nahid Sırrı Örik'in Kıskanmak adlı eserinden uyarlanan filmin galasına, Zeki Demirkubuz'un yanı sıra Berrak Tüzünataç, Serhat Tutumluer, Nergis Öztürk ve Bora Cengiz katıldı. 1930'larda geçen bu dönem filmi hakkında, söyleşinin moderatörü sinema yazarı Alin Taşçıyan ilk soruyu sordu ve "Bu romanı, kıskanmak kavramını tartıştığı için mi tercih ettiniz, dönem filmine imkan tanıması da tercihinizi etkiledi mi? " diye sordu. Zeki Demirkubuz ise dönem filmi çekme fikri ile yola çıkmadığını, sinemasında bazı meseleleri anlatmak istediğini ve bu romanın o meselelere denk düştüğünü belirtti. Ayrıca, "Günümüze uyarlamayı da denedim ancak hem filmdeki bazı trafiklere imkân tanıması hem de yarattığı atmosfer nedeniyle, dönem filmi olarak kalmasında karar kıldım. Biçimsel sebeplerle yola çıkmadım" dedi. Nergis Öztürk'ün canlandırdığı sığıntı ve çirkin bir kadın olan Seniha'nın, abisinin eşi güzeller güzeli Mükerrem'in, bir aşığı olduğunu öğrenmesi üzerine düğümlenen ve gelişen filmde, kıskançlık, suç, vicdan, merhamet gibi Demirkubuz sinemasının pek çok ortak öğesi işleniyordu.
Oyuncuların performansı, özellikle çirkinleşerek fiziki olarak değişime uğrayan Nergis Öztürk'ün performansı övgü aldı. Zeki Demirkubuz ile çalışmanın nasıl bir deneyim olduğunun sorulması üzerine Nergis Öztürk, "Olması gerektiği gibiydi her şey" dedi. Berrak Tüzünataç ise, "Evet, dediğiniz gibi Zeki ile çalışmanın kolay olmadığı bir sır değildir. Biz de bunu bilerek gittik sete ve bu çalışmanın, bu çekimin keyfini çıkardık" dedi. Serhat Tutumluer ise, " Ben uzun yıllardır bunu bekliyordum. Benim için çok büyük bir deneyimdi, çok zevk aldım, çok teşekkür ediyorum" dedi. Filmin genç, yakışlıklı ve Berrak Tüzünataç'ın canlandırdığı karakter ile yasak aşk yaşayan oyuncusu Bora Cengiz, "İlk sinema filmime Zeki Demirkubuz ile başlamak büyük bir onurdur benim için" diye konuştu. Dönem filmi çekmenin ve dönemi birebir yansıtmanın zorluğu üzerine Demirkubuz, " Var olan gerçekliği yeniden yorumlamak yönetmenin hakkıdır. Belgesel gerçekliği ile çekmedim. Film için hayal kurarken ise uyarladığım romandan ziyade Dostoyevski'nin Karamozov Kardeşler romanından anlar, sahneler geldi gözümün önüne ve onları temel aldım" dedi. Yönetmenin önceki filmlerinde de sıklıkla gönderme yaptığı Dostoyevski'nin Suç ve Ceza kitabının Seniha karakteri tarafından okunduğunun göründüğü sahne üzerine yönetmen "Takıntı" diyerek kısa ve esprili bir açıklama yaptı. Görüntü yönetiminin titizliği hakkında ise görüntülerin ne kadar iyi görünüp görünmediğinden emin değilim. Türkiye'de en iyisini bile yapsanız, yine de teknik konularda paranoyadan kurtulamıyorsunuz" şeklinde açıklama yaptı. Zeki Demirkubuz, uyarlama konusunda ise "romanda kıskanmanın hem psikolojik hem de diğer sebepleri psikanalitik bir yaklaşımla ayrıntılı olarak işleniyordu. Bence kıskanmak nedenli olduğu kadar nedensiz de olabilir. Kardeşler arası ilişkiye kadar bile inebilecek bu temel duyguyu, sebeplerini çok da açıklamadan vermek istedim" dedi.
"Bir Başka İstanbul da var"
Emre Şahin'in ilk filmi "40" ın söyleşisine yönetmenin yanı sıra görüntü yönetmeni Clint Lealos, oyuncu Deniz Çakır, oyuncu Yavuz Ozata, sanat yönetmeni Çağlar Narler ve yapımcı Sarah Wetherbee katıldı. Amerika'da sinema eğitimi almış ve orada pek çok projede çalışmış olan Emre Şahin, filmin çıkış öyküsüne dair şunları dile getirdi: "Hikâye Nijeryalı karakter Godwill ile ivme kazandı. İstanbul sokaklarında boş boş dolaşmayı çok severim. Bir gün atölye gibi bir yerden Afrikalı biri çıktı önüme. Afrikalıların İstanbul'a geliş hikâyeleri üzerine iki sene kadar araştırma yaptım. Çoğu, bir yerden bir yere gitmeye çalışırken İstanbul'da kalmış. Çoğunlukla onlara karşı ön yargılı olduğumuzu düşünüyorum. Aslında içlerine girince çok sıcaklar ve hemen kapılarını açtılar. Uzun yıllar belgesel filmler de çektiğim için Godwill karakterinin olduğu sahneleri omuz kamerasıyla, peşinden İstanbul sokaklarında dolanarak, yaşadıkları yerlere girerek çektik"
Hızlı kurgusu, hareketli temposu ile beğeni toplayan filmi için Emre Şahin, "Kesişen hikayeleri de, ekranın hızlı olmasını da seviyorum" dedi. Salonda bulunan Emre Şahin'in babası Haluk Şahin ise, "Sanırım salondaki en heyecanlı seyirci bendim çünkü Emre benim oğlum. Biz İstanbul'a Beyoğlu'ndan, Balık Pazarı'ndan, biraz da oraları romantize ederek bakan bir kuşaktanız. Bu film ile başka türlü bir İstanbul'da var dedik. Filmdeki üç karakter arasında bir ilişki olmadı, birbirlerine teğet geçtiler. Biz de pek çok kişiyle teğet geçiyoruz. Bu film bana etrafa daha dikkatli bakmam gerektiğini öğretti" dedi. Emre Şahin "Sulukule ve Tarlabaşı'nda çekimler yaptık, oraların dokusu beni büyülüyor. Yurt dışına gidip Türkiye'ye dönünce sokaklarda bazı ayrıntılara daha çok dikkat etmeye başlıyorsunuz ya da hep gördüğünüz bir yere başka türlü bakıyorsunuz" dedi. Film, eğlenceli anlatım dili, numeroloji, inanç, insan ticareti gibi mevzulara değinmesi ile izleyicilerden çoğunlukla 'bir ilk film için çok başarılıydı, şaşırtıcıydı" gibi yorumlar aldı.
Kutluğ Ataman'ın Yankısı
Kutluğ Ataman filminin galasına katılamamış olsa bile filminin etkileri salonu doldurdu.
Film, 1957 yılında, Erzincan'ın ücra bir köyünde, dört kişinin, aya seyahat etme çabalarını, ele geçen siyah-beyaz fotoğraflar kullanılarak ve yöre halkından bir anlatıcı yardımıyla sergiliyordu. Bu olaylar hakkında farklı alanlardan aydınlar görüşlerini bildiriyor. Sonuçta film, bir tarih belgeseli olmaktan ziyade çağdaş Türk kültürünün derinlemesine bir incelemesine dönüşerek, izleyenleri yer yer güldürdü, şaşırttı ve bilgilendirdi.