Hesabım
    Üç Usta Antalya'da!

    Altın Portakal'da Reha Erdem, Ümit Ünal ve Yavuz Özkan'ın yeni filmlerinin galaları yapıldı.

    46. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin beşinci gününde AKM Aspendos Salonu'nda üç usta yönetmenin yeni filmleri gösterildi. Reha Erdem'in "Kosmos" filmi günün ilk seansı olmasına rağmen salonu tamamen doldurdu. Yavuz Özkan'ın uzun yıllardan sonra çektiği "İlkbahar Sonbahar"ın galası 68 dönemini tartıştırdı. Ümit Ünal'ın "Gölgesizler" filminin galası ise film ekibinin katılımı olmadan gerçekleştirildi.

    "Hepimiz Kosmos gibi olmak istiyoruz!"

    Türkiye ve dünya prömiyerini Antalya'da yapan "Kosmos"un oyuncuları filmi ilk kez seyirciler ve konuklarla beraber izledi. Reha Erdem, film öncesinde sahneye çıkarak, "Filmi henüz benden başka kimse izlemedi, o yüzden şu anda elim ayağım titriyor" dedi. Film sonrası gerçekleşen söyleşiye yönetmen Reha Erdem, yapımcı Ömer Atay, oyuncular Sermet Yeşil, Hakan Altuntaş, Türkü Turan, Korel Kubilay ve Sabahat Doğanyılmaz katıldı.

    Kars'ta çekilen ve hem sinematografisi hem de farklı bir dünya ve boyut peşinde oluşuyla halkı şaşırtan ve etkileyen filmde, Sermet Yeşil'in canlandırdığı Kosmos karakteri, mucizeler yaratan, şifa dağıtan, yemeyen, uyumayan, aşk peşinde biridir. Reha Erdem filminde şaman kültüründen öğelere benzerlikler olduğunu belirtirken, Kosmos'un kendisine benzediğini de ifade etti. "Gündelik, gerçekçi sinemaya karşı duruyorum ve Kosmos da benim gibi. Bu gündelik dünyaya uyum gösteremiyor. Görünen dünya ile görünmeyen dünya arasından, çok derinlerden geliyor Kosmos figürü. Kosmos'un sözleri bir takım kutsal metinlerden izler de taşıyor" dedi. Filmde kötülük, iyilik, din gibi büyük kavramların sinema diline aktarırken zorlanıp zorlanmadığı sorusu üzerine Reha Erdem, "Bir masal bu. Belki de 'western'in de kullandığı bir kod olan, "bir yabancı bir kasabaya gelir" konulu bir masal. Bu masal formatı, filmin biraz hafiflemesini sağladı çünkü kocaman kocaman laflar var ve evet, onları sinema diline aktarmak ürkütücü ama heyecan vericiydi" dedi.

    Bir izleyici Kosmos karakterine özendiğini, onun gibi olmak istediğini söylediğinde ise Reha Erdem "Hepimiz yakın buluyoruz onu kendimize. Onun da kafası karışık gibi ama bizim toplum olarak kafamız daha da karışık. Hayvanlara da birbirimize de sürekli zarar veriyoruz. Ortalığı mahvediyoruz. İnsan olamıyoruz" dedi.

    Film, Türkiye gerçeklerini de içeriyor.

    Zamanın belli olmadığı bir sınır şehrinde geçen filmde, sınırın açılması üzerine de bir tartışma sürdüğü için Türkiye göndermesi olup olmadığı soruldu. Erdem, "Evet Türkiye gerçekliği var, sadece sınır konusunda değil filmin başka yerlerinde de var. Askeri meseleler var, hayvani, insani, kapalı toplum ve açık toplum gibi meseleler var" diyerek açıklama yaptı. Ses tasarımı da Reha Erdem'e ait olan filmde, ses ile ilgili bir soru üzerine "Görüntüleri kapatıp sesi dinlediğinizde bir anlam oluşuyorsa, bu da çok değerli benim için. Bu filme ritim veren de ses bandıydı" dedi. Sinemasında hangi anlamın peşinde olduğunun sorulması üzerine ise "Neyi yapmak istemediğimi iyi biliyorum, bunun sınırını çizince de fazla bir alan kalmıyor geriye zaten. Aynı meseleleri tekrar ediyorum ama aynı filmi çekmiyorum. Bir sonraki filmim Kosmos'a hiç benzemeyecek ama bana benzeyecek. "Kosmos" altıncı filmim. Sanırım sekizinci filmimden sonra hangi anlamların peşinde olduğum sorusunun yanıtını kendiliğinden göreceksiniz" dedi.

    İlkbahar Sonbahar'dan: "Kolektif bir üretim mümkün mü?"

    Türkiye prömiyerini yapan "İlkbahar, Sonbahar" filminin söyleşisine çoğu ilk sinema deneyimini yaşayan, Sermet Yeşil, Burcu Salihoğlu, Murat Okay, Samet Karaman, Nehir Çinkaya gibi oyuncular katıldı. Yepyeni bir üretim modeli, yeni bir dil peşinde olan 68 kuşağından bir sinema yönetmeninin, bir manifesto yayınlayarak gençlere çağrı yapması ile başlayan film, 68 kuşağından olan pek çok orta yaşlı izleyicinin ilgisini çekti. İzleyiciler, 15 kişilik bir grubun beraber bir şeyler üretmek için şehir dışında bir mekâna yerleşmesini konu edinen filmdeki üretim biçimini, Köy Enstitüleri'ndeki deneyimlerine benzettiler. Oyuncular "Biz, bu filmi üretirken de filmdeki olaylara benzer şeyler yaşadık. Ancak bu ekip kolektif olarak üretebilen ve iletişim kurabilen bir ekipti. Yavuz Ağabey, bu anlamda çok iyi bir ekip kurmuş. Kendisine teşekkür ederiz" dediler. Filmdeki karakterlerden, kendi hikâyelerini yaratmaları istenirken, oyunculardan bazıları "Biz de uzun süredir, kendi hikâyemizin ne olduğunu sorguluyorduk, bu anlamda film bizim için de açıcı oldu, iç hesaplaşma yaşadık ve biz de değiştik" dediler. Anne ve babasından dolayı 68 kuşağına aşina olan ve aynı gün "Kosmos" filminin başrolünde izlediğimiz Sermet Yeşil, "Benim oynadığım karakter sadece para kazanmak için bu grubun içine giriyor, sorunlarından kaçış yolu olarak orayı kullanıyordu. Ancak birlikte bir şeyler üretilebileceğini de fark ederek değişiyordu" dedi. Oyuncuların çoğu, hayatla baş edebilmek için bir araya gelineceğine, gençlerin umutsuzluk ve çaresizliğin böylece aşılabileceğine inandıklarını ifade ederek söyleşiyi noktaladılar.

    Pelin Esmer'e seyirciden tam not!

    46. Altın Portakal Film Festivali'nde bugün Pelin Esmer'in ilk kurmaca uzun metraj filmi "11'e 10 Kala" gösterildi. Uluslararası yarışmada nihai kararı verecek jüri üyelerinin hazır bulunduğu gösterim salonu tamamen doluydu. Salonun koridorlarında da filmi izlemeye çalışan sinemaseverler göze çarptı. Türkiye'de gösterime giren nadir belgesellerden biri olan "Oyun" belgeseliyle tanınan Pelin Esmer, "11'e 10 Kala" filmiyle Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde ve Adana Atın Koza Film Festivali'nden ödülle dönmüştü. Tutkulu bir koleksiyoncu olam Mithat Bey'le kapıcısı Ali'nin hikayesini anlatan filmden sonra yapılan söyleşiye yönetmen Pelin Esmer, görüntü yönetmeni Özgür Eken, yapımcılar Tolga Esmer ve Nida Karabol Akdeniz katıldı.

    Pelin Esmer: "Farklı olmanın bedeli ağır"

    Filmin küçük ama sanat yönetimiyle dikkati çeken mekânları ile ilgili bir soruyu Pelin Esmer, " Mithat Bey'in evi en önem verdiğimiz aynı zamanda en zorlandığımız mekân oldu Hem bir koleksiyoncunun evini yansıtacak darlıkta, hem de ekibin çalışabileceği kadar genişlikte bir yer aradık. O mekâna Mithat Bey'in kendi koleksiyonunun parçalarından yerleştirdik. Onun da yıllardır görmediği, hatta unuttuğu parçalar çıktı" diyerek cevapladı. Filmin görüntü yönetmeni Özgür Eken ise filmin mekânlarında yaratmaya çalıştıkları dualiteden bahsetti. Eken, "Filmde pek çok ikilik, zıtlık var. Filmde bunu Mithat Bey'in Evi ve İstanbul üzerinden görüyoruz, aynı zamanda Ali'nin evi ve İstanbul'da görüyoruz. Bu üçü filmdeki mekân duygusunu ve bütünlüğünü tamamlıyor" dedi. Pelin Esmer, "Farklı olmanın çok ağır bedellerle ödetildiği bir ülkede yaşadığımızı düşünüyorum. Dünyanın her yerinde farklı olmak cezalandırılır. Bu film için, farklılığıyla dünyaya karşı duran, bunun için cezalandırılan birine saygı duruşu diyebilirim" dedi.

    Çocuk gözüyle Gürcistan-Abhazya çatışması

    Uluslararası yarışmanın bugün gösterilen ikinci filmi Gürcistan-Kazakistan ortak yapımı "Öteki Yaka" oldu. Nugzar Shataidze'nin, gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı romandan uyarlanan film, çatışma nedeniyle yıllar önce Abhazya'yı ve hasta babasını terketmek zorunda kalan küçük bir çocuğun, tekrar anavatanına ve babasına kavuşma hikayesini anlatıyor. Dünya prömiyeri Berlin Film Festivali'nde yapılan filmin yönetmeni George Ovashvili, gösterimden sonra yapılan söyleşide "Filmde Gürcistan-Abhazya çatışmasını görüyoruz. Sovyetler Birliği'nin yıkılışından bu yana 20 yıldır devam eden bir sorun bu. Asıl odaklanmak istediğim, dünyada devam eden savaşlarda, çatışmalarda çocukların maruz kaldığı şiddet. Bu duruma dair iyi-kötü ayrımı yapmamaya, objektif olmaya çalıştım" dedi.

    facebook Tweet
    Öneriler
    Back to Top