Beyazperde Londra temsilcisi ve kısa filmci (yakında fantastik festivalci)Can Evrenol, Sandık isimli kısa filmi ile L'Etrange Festival Strasbourg'a katıldı. Evrenol'u tebrik ediyor ve devamını kendisinden dinliyoruz:
"L'Etrange Festival Strasbourg, 14 senedir Strasbourg'da Fantastik Sinema'nın en ilginç örneklerini arayıp bulup, Strasbourg'lulara getiren bir festival. 5 gün boyunca eski ve yeni korku filmleri, animasyonlar, fantastik kısa filmler, geceyarısı sineması ve belli bir tarife uymayan kayıp ganimetler meraklı seyircilerle buluşuyor.
L'Etrange Strasbourg'da bu sene entersan bir sekilde 2 Türk filmi de vardı. Biri Yılmaz Atadeniz'den, 1967 yapımı, Z-sınıfı diyebileceğimiz kült klasik "Kilink Uçan Adama Karşı" , diğeri ise sıfır bütçeli, amatör kısa korku filmi "Sandık". (Böylelikle Sandık da Avrupa'daki 6. festivaline çıkmış oldu)
Sandık'ın peşinden kalkıp Strasbourg'a gittiğimde oldukça ufak bir festivalle karşılaştım. Bir grup sinema hastası insan, telaş ve panik içinde, dünyanın dört bir tarafından özenle seçilmiş bir dizi olağandışı filmi sergilemek icin büyük bir uğraş veriyordu. Avrupa'daki ve dünyadaki diğer Fantastik film festivallerinden farklı olarak, L'Etrange Strasbourg'in, bir avuç sinema sever gencin neredeyse her şeyi kendi ceplerinden ödeyerek yürüttüğü bir festival oldugunu belirtmekte fayda var. (Tesadüf o ki festival ile alakası olmayan sinema salonu sahibi de bir Türk'tü ve sinemanın gündüz matinesinde gösterilen iki filmden biri Beyaz Melek'ti)
Festivalin amatör ve samimi havası bana ister istemez "neden Türkiye'de de bir veya birkaç şehirde böyle festivaller yapılmasın?" diye, hatta "neden yapılmıyor!" diye düşündürdü. (Zamanında ülkemizde de rahmetli Metin Demirhan ve Giovanni Scagnamillo tarafından da 2 kere Fantastik film festivali düzenlenmişti. Malesef devamı gelmedi).
Ufak bir festival olduğu için 5 gün boyunca festivali düzenleyenlerle her an birlikteydim. Festivalin onur konukları olan büyük usta Marc Caro (Şarküteri, Kayıp Çocuklar Şehri, Dante01) ve Fransa'nın en ünlü kriminolojisti ve korku sineması eleştirmeni Stephane Bourgoin ile sohbet etme şansım da oldu. Marc Caro'ya ilk defa nasıl 15 yaşımdayken İstanbul Film Festivali'nde babamla Şarküteri'yi izlediğimi anlattım, o da bana son filmi Dante01'in Türkiye'de sadece 5 sinemada gösterime girdiğini anlattı.
Festivalin organizatörleri Sandık'ı, Tokyo Gore Police (Tokyo Vahşet Polisi) gibi bir filmden önce göstermeyi uygun bulmuşlar. Salon tıklım tıklımdı! Sonradan ögreniyorum (bana tercüme edilince), organizatörlerden Marc Troonen yaptığı konuşmada Sandık'ı Brükseldeki BIFFF'de izleyip çok beğendiğini ve bu festivalde gösterilmesini bizzat çok istediğini söylemiş. Ve de şöyle eklemiş: 'lütfen bunun sadece bir film olduğunu unutmayalım..." Bu sene katıldığı bütün festivallerde olduğu gibi Sandık yine kimilerinin beğenisini toplarken, istisnasız bir şekilde yine kimilerinin tepkisini çekti.
Sandık ve Tokyo Gore Police gösterimlerinden sonra, festivalin 'İki Garip Film Birden' kuşağında Kilink Uçan Adama Karşı ve 1975 yapımı Meksika filmi Alucarda gösterildi. Gerçekten bu program geceyarısı sineması severler için tam bir ziyafetti. Tokyo Vahşet Polisi için Ichi The Killer (Katil Ichi) ve Robocop karışımı diye bir tanımlama yaparsam sanırım isabet olacak. Filmin karikatürize derecede sergilediği aşırı vahşet ve çarpıklığın içinde son derece çarpıcı toplumsal mesajlar bulunuyor. Gelecekte özelleştirilmiş bir Japon polis departmanı, vücudunun bir parçası kesildiği zaman yerine yeni silahlar üreten mutantlar, burnunun yerinde bir penis, ağzının içinde bir gözü olan striptizci kızlar, intihar etmek için farklı renklerde tıraş bıçakları reklamları... Meraklısının kaçırmaması gereken, herkesin sinemaya bakışını değiştirebilecek bir film.
70'lerin sınırsız Türk hayal gücü ve batı taklitçiliğinin son noktası Kilink Uçan Adama Karşı ise festivale ayrı bir tat kattı (Ünlü İtalyan çizgi roman kahramanı, nihai kötü adam Kilink'in Türk uyarlamaları dünya çapında Fantastik ve Z-sınıfı film hayranları için çoktan klasik haline gelmiş durumda). Adeta bir grup yetişkinin para kazanmak icin hırsız-polisçilik oynaması gibi bir şey diyebiliriz Kilink için. Tabii çıplak kızlar ve maskeli süper kahramanlar ile. Türk Fantastik Sineması'na özel bir ilgisi olan L'Etrange Strasbourg organizatörleri geçen sene de festivallerinde Dünyayı Kurtaran Adam'ı göstererek festival seyircilerini şok etmişler. Türk sinemasının gizli kalmış, unutulmuş ganimetlerinden Kilink de, L'Etrange Strasbourg'da ne bekleyeceğini bilmeyen seyircileri hazırlıksız yakaladı.
Senaryodaki akıl almaz deliklerle birlikte malesef kayıp makaralar yüzünden neredeyse takip edilemeyecek bir hızda ilerlerken, filmin son yarım saatinin tamamen kayıp olması yüzünden finalde film, ancak bir kaç fotoğraf üzerine yönetmen Yılmaz Atadeniz'in anlatımıyla son buluyordu. Sinemasal olarak değilse de sosyo-kültürel olarak oldukça değerli bir film olan Kilink Uçan Adama Karşı'dan sonra ise sırada Alucarda vardı. Çok az tanınmasına rağmen, gelmiş geçmiş en iyi şeytan çıkarma filmlerinden biri olan Alucarda, oyunculuğu ve tabulara saldıran konusuyla nefes kesti, geceye son noktayı koydu.
Ufak, samimi ve alışılagelmişin dışındaki L'Etrange Festival Strasbourg bu Cadılar Bayramı'nda Türk sineması için küçük ama manalı bir adım oldu."