Hesabım
    Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Ardından: "Kurak Bir Günden, Karanlık Bir Geceye"

    59. Antalya Altın Portakal Film Festivali geride kaldı. Hande Kara'nın festival izlenimleri haberde.

    Bu yıl 1-8 Ekim tarihleri arasında 59. kez düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali, geçtiğimiz akşam düzenlenen ödül töreni ile son buldu. Her yıl ulusal yarışma seçkisindeki filmlerin merakla beklendiği festivalde, bu yıl yine 10 yeni film yarıştı. Deneysel filmlerden, komediye, fantastik bilimkurgudan güçlü dramlara genel olarak güçlü bir seçkiyle karşılaşmayı bekliyorduk. Ancak birkaç film dışında, maalesef Adana'da olduğu gibi Antalya'da da umduğumuzu bulamadık.

    İzler izlemez sonrasında gelecek hiçbir filme şans bırakmayan Emin Alper imzalı Kurak Günler'in, ödüllere de damga vuracağı konusunda hemfikirdik. Aldığı 9 ödülle Kurak Günler umudumuzu boşa çıkarmasa da, Yeşim Ustaoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan, Azra Deniz Okyay, Harun Tekin, Nurgül Yeşilçay ve Uğur İçbak'tan oluşan jürinin "En İyi Film" ödülünü Özcan Alper imzalı Karanlık Gece'ye vermesi tartışmalara sebep oldu. Aynı şekilde Kurak Günler ve Karanlık Gece filmlerinin benzerlikleri de festivalin en çok konuşulanları arasındaydı. Festivalde yarışan filmlerin temasının genel olarak taşra ve lgbt karakterler üzerine yoğunlaşmış olması da dikkat çeken bir diğer ayrıntıydı. Sinema eleştirmenleri tarafından buluşulan ortak noktalardan biri de, seçkideki bazı filmlerin diğer filmlerden nasıl fersah fersah uzak olduğuydu. Ödüllerin başka bir tartışma konusu ise Behlül Dal En İyi İlk Film ödülü oldu. Zira yarışmada yalnızca bir yönetmenin ilk filmi yarışıyordu ve ödül direkt olarak o filme (Kar ve Ayı) gitti. Oldukça politik söylemlere sahne olan teşekkür konuşmaları ile konuşulan törene damgasını Kurak Günler vursa da, en iyi film ödülünü Karanlık Gece'ye kaptırması, yönetmenlerin soyadı benzerliği (Emin Alper, Özcan Alper) yüzünden de çeşitli esprilere sebep oldu. 

    Gelelim filmlere.. Her festivalde yapmaya çalıştığım gibi, burada da yarışma seçkisinde izlediğim filmlerden kısa kısa bahsedeceğim.

    Kurak Günler (5) : Tepenin Ardı, Abluka, Kız Kardeşler derken bu yıl Cannes'ın Belirli Bir Bakış bölümünde de yarışan Emin Alper'in son filmi Kurak Günler, hem yönetmenin en iyisi, hem de son yılların en iyi filmlerinden. Ülke gerçeğinin böylesine usta bir senaryo ve kurguyla, dinmeyen bir gerilim ve çok iyi oyunculuklarla veren film üzerine yazacak çok şey var aslında. Film festivalden, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi müzik, en iyi görüntü yönetmeni, en iyi kurgu, Siyad en iyi film, Cahide Sonku özel ödülü ve Film-Yön en iyi yönetmen ödülü dahil olmak üzere tam 9 dalda ödül aldı.

    LCV (3,5) : Festivalin benim için en sürpriz filmi LCV (Lütfen Cevap Veriniz) oldu. İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı'nın yönetip tiyatro dünyasından tanıdığımız Erdi Işık'ın senaryosunu yazdıpı LCV bir tek mekan filmi. Bir gelin, bir damat ve damadın en yakın arkadaşını düğün öncesi bir otel suitine kapatan film, iki yüzlü ilişkileri, evlilik kurumunu, eşcinselliğe bakışı, aşkı ve güveni sorguluyor. Tiyatral olarak eleştirilse de oldukça akıcı bir senaryoya sahip olan LCV, Ushan Çakır, Cem Yiğit Üzümoülu ve Melisa Şenolsun'dan oluşan oyuncu kadrosuyla da parlıyor. Zaten Cem Yiğit Üzümoğlu En İyi Erkek Oyuncu ödülünü Selahattin Paşalı ile paylaştı. Ancak burada bahsetmek istediğim başka bir konu var ki, o da Cem Yiğit Üzümoülu'nun bu ödülü LCV ile değil, diğer oynadığı film Karanlık Gece ile almasını dilerdim. Çünkü orada çok daha iyi bir oyun vermişti.

    Karanlık Gece (3) : En İyi Film ödülünün sahibi Karanlık Gece'ye 3 puan vermemin en büyük sebebi, gerçekten adı gibi karanlık olması. Umuda en çok ihtiyacımız olan zamanlarda, daha umut veren hikayelere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında filmi oyunculuklar ve teknik açıdan oldukça başarılı buldum. Sadece ilk onbeş dakikada tanıştığımız karakter sayısı ve paralel kurgu sebebiyle biraz yorucu bir başlangıç yapıyor ama sonra ritmi tutturuyor. Zaten en iyi senaryo ödülü de bunun kanıtı oldu.

    Ayna Ayna (3) : Belgesel sinemadan gelen ve ilk filmi Şimdiki Zaman ile umut vaat eden Belmin Söylemez'in ikinci filmi Ayna Ayna, üç kadın karakterin hikayesini anlatıyor. Görüntü ve sanat yönetimi ile parlayan film, başarılı oyunculukları ile de iyi bir seyirlik. Ancak film meselesinin çok da derinine inmediği için, üç kadın karakterin hikayeleri de biraz yüzeysel kalıyor. Laçin Ceylan filmdeki rolüyle en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldı, ancak sahnedeki teşekkür konuşmasında, filmde üç başrol olduğunu ve bu ödülün yanlış dalda verildiğini söyledi. Çok da haksız sayılmazdı.

    Bomboş (2,5) : Onur Ünlü imzalı Bomboş Serkan Keskin ve Settar Tanrıöğen'i buluşturan bir kara komedi. Bir talihsizlikler komedyası diyebileceğimiz film, festivalin nefes aldıranlarından oldu.

    Kar ve Ayı (2,5) : Selcen Ergun imzalı bir ilk olan Kar ve Ayı, ilk film olmanın verdiği tedirginliği yaşasa da teknik açıdan temiz bir film. Filmin en büyük problemi hiçbir merak unsuruna izin vermeyen, baştan belli senaryosu. Merve Dizdar'a en iyi kadın oyuncu ödülünü getiren film, rakipsiz olduğu için en iyi ilk film ödülünü de aldı.

    Bir Umut (2) : Bir Umut da yine beni kadın karakteri sebebiyle kendinden soğutan filmlerden biri oldu. Zayıf bir senaryo ve karakter gelişimi olan film, Baran Şükrü Babacan'ın oyunculuğu ile ilerliyor. 

    İguana Tokyo (2) : Kaan Müjdeci'nin beklenen filmi, çok iyi bir çıkış noktasına sahip olan bir bilimkurgu hikayesi. Bir sanal gerçeklik oyunu oynamaya başlayan çekirdek bir aileyi odağına alan film, akıllara zarar bir kurgu, neye hizmet ettiği anlaşılmayan göndermeler ve metaforlarla, kısa süresine rağmen oldukça yorucu bir seyir oldu benim için.

    Hara (1,5) : Bu hafta vizyona girecek olan Hara, aslında tam bir aile filmi. Hatta eskiden Hallmark Channel'da sürekli yayınlanan çiftlik temalı duygusal filmlerden biri. Antalya yarışma seçkisinde olmaması gereken bir film.

    Gidiş O Gidiş (1) : Burak Çevik; Tuzdan Kaide ve Aidiyet ile deneysel sinemanın öne çıkan isimlerinden biri oldu. Bana hitap etmeyen bir sinema anlayışı olsa da, elbette deneyseli deneyimlemek gerek diyerek izlediğim film, aşırı kişisel hikayesi, gereksiz bir üç boyut deneyimi ile beni büyük hayal kırıklığına uğrattı. 

    Hande Kara

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top