Hesabım
    Yaşamı Çoğaltan Bir Usta: Yaparsın Şekerim

    Yaparsın Şekerim belgeseli, Haldun Dormen’in yaşamını her yönüyle izleyiciye sunuyor.

    Bir insan, doksan dört yıla neler sığdırabilir? Oynanan, yazılan, yönetilen onlarca oyun, yaratılan nice karakter, yetiştirilen öğrenciler… Bunlar, Türk tiyatrosunun usta ismi Haldun Dormen’in meslek yaşamına sığdırdıklarının bir kısmı sadece. Özel yaşamındaysa onu hep sevgi ve hayranlıkla anlatan insanlardan oluşmuş kocaman bir ailesi var. Yönetmenliğini Selçuk Metin’in yaptığı, senaryosunu Zeynep Miraç’ın kaleme aldığı Yaparsın Şekerim belgeseli, Haldun Dormen’in yaşamını her yönüyle izleyiciye sunuyor.

    Belgeselde ailesinin, meslektaşlarının birçok defa altını çizdiği gibi tiyatro, Dormen için bir tutku. Yirmi yaşında babasına yazdığı mektuptan sonra çıktığı yol, onu hep istediği yerlere ulaştırmış. Mektupta “Dürüst ve hakkıyla çalışan bir insanın da tam manasıyla muvaffak olmamasını kabul etmiyorum” diyen usta sanatçı, daha o yolun başındayken bir insanı hedeflerine ulaştırabilecek değerleri çok genç yaşta fark etmiş ve meslek yaşamını bu değerler üzerine inşa etmiş. Kendi emeğiyle, başkasına çelmeler takmadan ya da birilerini basamak olarak kullanmadan var olmanın gerekliliğini net biçimde ortaya koyan bu sözü, liyakatin öneminin pek çok alanda unutulduğu, dahası bilinçli olarak görmezden gelindiği günümüzde farklı branşlarda yola çıkmaya hazırlanan gençlere de ışık tutacak nitelikte.

    Selçuk Metin, kronolojik olarak Haldun Dormen’in yaşamını ortaya koyarken bu yaşamöyküsü, Dormen’in yollarının kesiştiği başka tiyatro ustaları ve yeni neslin güçlü oyuncularıyla birlikte 1950 sonrası Türk tiyatrosunun tarihiyle iç içe geçmiş bir öykü. Yaparsın Şekerim belgeseli, bu iki öyküyü aktarırken Dormen’in tiyatromuzdaki devrimleriyle başlayan dönemleri de anlatının bütünlüğünü koruyarak vermeyi başarıyor, başka bir deyişle Türk tiyatrosunun son yetmiş yılı anlatılırken Haldun Dormen’in tiyatro tarihindeki yeri ve önemi somut bir biçimde izleyiciye gösteriliyor. 

    Filmde usta sanatçının mesleğine dair azmini hep korurken bilgi ve tecrübelerini çalıştığı ekiplere hep nezaket çerçevesinde aktarması da meslektaşları tarafından sıklıkla vurgulanıyor. Tam da bu yüzden hem Haldun Dormen’in hem de Kerem Atabeyoğlu gibi meslektaşlarının dile getirdiği gibi Dormen Tiyatrosu, ilk bakışta klişe gibi görünse de bir ailedir ve her zaman “bizim tiyatromuz” olarak anılmıştır. Zaman içinde ekonomik güçlükler nedeniyle kapansa bile Dormen Tiyatrosu, gerek bu ekipte yer alan insanların kurdukları güçlü bağ gerekse tiyatro tarihimize bir ekol olarak geçmesi nedeniyle bugün hâlâ vardır!

    Yaparsın Şekerim’in en etkileyici yanlarından bir diğeri de Haldun Dormen’in yetmiş yıllık sanat yaşamında elini uzattığı, şevklendirdiği, çok farklı nesillerden oyuncuların bu belgeselde buluşmaları ve Dormen’in onları nasıl yüreklendirerek sahneye çıkardığını anlatmaları. Henüz yirmi yaşındayken Haldun Dormen’den gelen bir telefonla kendini turnede bulan Ayça Bingöl’ün “Bizim meslekte bu çok yoktur. Kimse yerine adam yetiştirmez. Herkes kendi yerine, koltuğuna politikacılar gibi çöker durur. El vermek istemez” sözü, Haldun Dormen’in yalnızca tiyatroya değil, yaşama bakışını da ortaya koyar. Tiyatro ya da politikanın yanı sıra aslında birçok meslekte Ayça Bingöl’ün dikkat çektiği gibi örneklere ender rastlanır; ancak – filmin başındaki mektupta amacını belirtirken vurguladığı üzere – Haldun Dormen gibi kendi emeğiyle ve her daim üreterek meslek yaşamını inşa eden insanlarda yeni gelen nesilden birilerinin onu yerinden edeceğine dair bir korku yoktur; çünkü Dormen’in yeri zaten çoktan bellidir, sonraki nesillerden el verdiği genç meslektaşları da aynı düsturla var olup kendi yerlerini edindiler. Usta sanatçı da yeni nesillerden yeni yol arkadaşlarına böyle bir kaygı yerine – Demet Evgar’ın konservatuardaki ilk derslerinde Haldun Dormen’in on sekiz yaşındaki öğrencilerine hitap biçiminden örneklendirdiği gibi – saygıyla yaklaştı ve yaşamı hırslarla sömürmektense çoğaltmayı tercih etti.

    Selçuk Metin, geçtiğimiz günlerde Netflix’te yayına giren Yaparsın Şekerim belgeselinde oyunculuktan yönetmenliğe, eğitmenlikten yazarlığa tiyatronun her alanında çalışan bir ustanın yaşam öyküsünü izleyiciye sunuyor. Üretmeyi her daim sürdüren bir insanın öyküsünü iki saatlik filme sığdırmak da elbette ayrı meziyet. Filmde Dormen’in yalnızca tiyatro kariyerine değil, Altın Portakal kazanan iki sinema filmine, televizyon kariyerine ve yazdığı kimi kitaplara da değinilmiş. Filmi izlerken “Dormen’in yazdığı kitaplara biraz daha yer verilse miydi?” diye düşündüm bir an ama sonra da aklıma şu gerçek geldi: Böyle bir yaşam, değil bir belgesele, birden çok belgesele bile sığdırılamaz. Bu belgesel, birkaç yıl sonra hazırlansa Haldun Dormen, o sürede mutlaka yeni bir şeyler üretmiş, oyunlar sahneye koymuş, yeni kitaplar yazmış olacak ve o zaman hazırlanacak belgeselin içeriği çoğalacak; çünkü usta sanatçının 2020’de yayımlanan kitabının adında da dikkat çektiği gibi yapılacak bunca iş arasında “yaşlanmaya hiç mi hiç vakti yoktur”…

    facebook Tweet
    Öneriler
    Back to Top