Türkiye’de nicelik açısından üretilen kısa film kadar yarışma ve festivalin yapıldığını söylemek şüphesiz abartmak olacaktır, ama çok da değil.
Bolluğa rağmen yarışmalar genellikle aynı yola başvuruyor ve kurmaca/deneysel/belgesel türlerindeki filmleri değerlendirmeye alıyor.
Senaryo yarışmalarının eksikliğinden söz edilebilir. Klasik yarışmalara alternatif oluşturacak nitelikte 'oyun'lu, kısa filmcileri farklı, yaratıcı işler yapmaya motive eden türde yarışmaların sayısı ise çok az.
Öte yandan başka bir problem daha göze çarpıyor. Ünlü ve yıldız meraklısı yarışmaların zaman zaman kısa filme dair pek bir fikri olmayan jüri üyelerini toplayıp film seçtirdiğine şahit oluyoruz.
Sinemaya bakış açısı benzemeyen aynı filmler üzerinde uzlaşması imkansız pek çok isim jürilere dolduruluyor ve bunun bir yarışma için yeterli olduğuna inanılıyor.
İşin özü şu; kısa filminiz eğer yarışmalarda elendiyse çok dert etmeyin. Eğer gösterilmedi diye üzülüyorsanız, şimdiden söyleyelim. Elenen filmlerin yönetmenleri örgütleniyor.
Beyazperde’nin kısa film dünyasını tanıttığı Pazar Sohbetleri bölümü İkinci El Kısa Film Festivali Komite Başkanı Mustafa Kerem Akkoyunlu söyleşisi ile devam ediyor:
Ön elemede elenmiş film kötü film değildir sloganı ilgi çekici. Bu sloganla neyi amaçladınız? Jürilere ve yarışmalara bir eleştiri var değil mi? Kendi adıma jüri konusunda çok seçici davranılmadığını düşünüyorum ve pek çok yarışmaya güvenmiyorum.
Bizler de kısa filmci olduğumuz için, hatta kısa filmlerimiz ön elemelerde elenmiş olduğu için, ön elemede elenmenin verdiği o ağır duyguyu çok iyi biliyoruz.
Bir de şöyle bir durum var ki, bizim filmlerimizi eleyen jüriler yada festivaller hangi kriterlere göre bunu yapıyorlar? Birçok kısa film festivalinden biliyoruz ki, kısa filmlerimiz hoyratça eleniyor. Filmler jüri tarafından sadece festival sırasınca izlenerek yorum yapılıyor.
Birçok kısa filmin kaderi, jürinin filme ne kadar ilgi göstereceğine ya da jürinin o gün ne kadar kendini iyi hissedeceğine bağlı aslında. Ama bize ulaşan her film jürilerce defalarca izleniyor. Gelen bir film, festivalden önce en az 10 kere izleniyor, bir de izleyicinin takdirine bırakılıyor.
Son olarak en önemlisi de, kısa filmciler biliyorlar ki biz kimseye vaatlerde bulunmuyoruz. Bizim bu festivalde kaybedecek ya da kişisel anlamda kazanacağımız hiçbir kazanç yok. Biz bembeyaz bir perde açıyoruz, gelen filmleri yayınlıyoruz. Ve daha sonra teşvik ve destek hediyemizi de sunuyoruz.
Bu arada sizin de jüriniz var ve ödül veriyorsunuz. Gözden kaçan filmleri ortaya çıkarmak, değerlendirmek gibi bir amacınız mı var?
Bu sene sloganımız, fark edilmek hiç bu kadar kolay olmamıştı, oldu. Her sene kendimizi daha iyi anlatmak için sloganımızı değiştiriyoruz aslında. Mesela geçen sene, sizin ilk soruda da dile getirdiğiniz, ön elemede elenmiş film kötü film değildir sloganı daha ön plandaydı.
Kısa filmciler bizi tanıdıkça, sloganlarımız tek tek ortaya çıkıyor. Aslında bizim bu işe başlarken zaten a’dan z'ye her şeyi belirlemiştik. Bundan sonra da o çizgide devam ediyoruz, edeceğiz.
Evet, sizin de bahsettiğiniz gibi bizim de bir jürimiz var. Ve bu jüri tamamıyla kısa film yönetmenlerinden oluşuyor. Bu jürinin amacı ve fonksiyonu aslında çok belirli. Ne yapacaklarını ya da ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyorlar.
İlk başta hiçbir filmi elemiyorlar, seçmiyorlar sadece izleyip filmler hakkında sayfalarca yorum yapıyorlar. Biz bunları aynen alıyoruz, noktasına bile dokunmadan kısa filmcilere iletiyoruz. Buradaki amaç aslında çok basit. Ünlü bir yönetmen ya da mükemmel bir yazar, eğer bir gün sizin kısa filminizi izlerse size ya çok fazla eleştiri getirir ya da ciddiye bile almadan sizi geri çevirir.
Çünkü daha önce kısa film çekmemiş, ya da zamanla amatör ruhunu kaybetmiş bir jüri sizin halinizden anlamaz. Anlamaması da onun en doğal hakkıdır, çünkü kısa film sadece bir kamerayla hatta tüm gün simit yiyerek, hatta beş kuruş para harcamadan bile çekilebilir aslında.
Ama sizin jüri üyeniz bunlardan zerre kadar haberdar olmayabilir, o an sadece kullanılan kameranın yarattığı büyü belki tanınmış simaların filmde oynaması ya da para harcanıp çekilen bir sahne ?göz boyar?
Bir de ?ödül? kısmı var. Biz bu kelimeyi sevmiyoruz. Anlamını da bilmiyoruz aslında. Biz bunun yerine teşvik ve destek hediyesi diyoruz. Öncelikle her filmi gösterilene bir katılım belgesi veriyoruz. Filminin hangi tarihte, saatte nerede gösterildiğini ispatlayan bir belge bu. Daha sonra, jurinin, izleyicinin belirlediği belli başlı filmlere hediyeler sunuyoruz...
(Devamı haftaya...)
Röportaj: Serdar Kökçeoğlu