- “Soygun Oyunu: Büyük Vurgun” filmi üzerinde ne kadar zamandır çalışıyorsunuz?
Ali Doğançay: Soygunu Oyunu'na neredeyse gerçek bir hikaye diyebiliriz. Tam 15 yıl önce gerçekten başarılı olan iki yazılımcı Ali ve Okan... Tabii ki Ali benim. Okan da çok sevdiğim ve bilgisayar programları yazdığım zamanlarda, hayatımda olan yol arkadaşım. İşin eğlenceli tarafı senaryonun içindeki bütün karakterlerin isimleri de hayatımdaki insanlar. Canan benim, Nurgül Okan’ın eşi gibi... Dün gibi hatırlıyorum yapımcımız Ayşen Hanım ve Selim Bey'e senaryoyu anlattığımda "Bu çok farklı bir iş" demişlerdi. Onlar da farklarını ortaya koyarak bu senaryonun altına ellerini çekinmeden koydular. İzlerken dikkat edilecek o kadar çok detay var ki... İnanın çok fazla soygun filmi var ama bu iki arkadaşın kurduğu oyunu kimse kurmadı ve bu tip bir soygun gerçekleştirilmedi.
- Doğrusal bir zaman çizgisinde akmayan bir film yapmak çıkış noktanız mıydı yoksa bu anlatı biçimi hikayeyle birlikte mi gelişti?
Ali Doğançay: 15 yıl demiştik değil mi? Soygun Oyunu aslında dizi olarak kaleme aldığım bir işti, hatta kaleme aldığım ilk işti. Bir çok yapımcıya gidip anlattım ama hepsi "Bu kurguyu televizyonda Türk izleyicisinin anlaması bu zamanda mümkün değil" dediler ve sanki tek bir ağızdan çıkıyormuş gibi "Sen bunu sinema filmi yap o zaman herkes izler ve bu değişik kurguyu anlar" dediler. Güzel fikirdi ama nasıl olacak diye düşündüm. Dizi olarak nasıl merak ettirmeyi düşündüysem aynı sistem filmde de olabilir dedim ve filmin tüm kurgusu parçalanmış bir puzzle gibi oldu... Karışık ama bir o kadar izledikçe anlaşılır basitlikte... Zor olan basit olanı yapmaktır aslında...