Hesabım
    MUBI Aralık Programı Açıklandı!

    Aralık ayında MUBI'de hangi filmler var?

    MUBİ'nin heyecan verici Aralık ayı programında yer alan filmler arasında; Gaspar Noé, Jane Campion, Ingmar Bergman, Halit Refiğ, Terence Mallick, Wim WendersMichael Haneke gibi usta yönetmenlerin filmleri var.

    ÇATLAK (Fikret Reyhan, 2020)

    Fikret Reyhan’ın gösterildiği her festivalde büyük övgüyle karşılanan filmi ÇATLAK, sinemamızın son dönemde çıkardığı en güçlü hikayelerden. Film, bir yemek bahanesiyle bir araya gelen kentli muhafazakâr bir ailenin bol katmanlı portresini çıkarıyor. Akrabalar arası dinamikleri en ince ayrıntısına kadar ustaca yakalayan Reyhan, her söz ve bakışla tansiyonu daha da yükselen bir atmosfer kuruyor. 40. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve FIPRESCI ödüllerini kazanan ÇATLAK’ın kadın oyuncuları, 57. Antalya Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Portakal’la onurlandırıldı. ÇATLAK, 25 Aralık tarihinden itibaren sadece MUBI’de izlenebilir.

    LUX ÆTERNA (Gaspar Noé, 2019)

    İzleyiciyi kışkırtmak konusunda kimsenin eline su dökemeyeceği Gaspar Noé, sinemaya büyülü bir aşk mektubu yollarken yine ancak ondan beklenecek deli işi bir dünya yaratıyor. Bir film setinde beraber yaşamanın doğasını anlatan bu kaotik öykü, Béatrice Dalle ve Charlotte Gainsbourg başta olmak üzere pek çok yıldızı rengarenk bir girdabın içine atıyor.

    SAPLANTI / SWALLOW (Carlo Mirabella-Davis, 2019)

    Carlo Mirabella-Davis’in çıkış filmi, uzun süre zihni terk etmeyen, stilize bir psikolojik gerilim. Hamile kalan bir ev kadınının, tekinsiz bir saplantı geliştirerek etrafındaki her şeyi yutması etrafında kurulan anlatı, gizemin dozunu giderek artırıyor ve izleyiciyi konfor alanından şiddetli bir şekilde dışarı fırlatıyor.

    UNDINE (Christian Petzold, 2020)

    Alman sinemasının günümüzdeki en önemli temsilcisi Christian Petzold, modern bir peri masalı anlattığı UNDINE’de, bir önceki filmi TRANSIT’in iki yıldızı Paula Beer and Franz Rogowski’yi tekrar bir araya getiriyor. Petzold, Berlin’in geçmişi ve şimdiki zamanını buluşturan bu dokunaklı öyküde, aşkı, çağları aşan mitolojik bir olgu olarak tasvir ediyor.

    AZOR (Andreas Fontana, 2021)

    1970’lerin sonunda sıkıyönetim altındaki Arjantin’i mesken tutan bu uluslararası komplo öyküsü, finans sektörünün devleri ve pek çok devletin ortaklığında kurulan karanlık bir ağı ve şüpheli şekilde ortadan kaybolan insanları konu alıyor. Andreas Fontana’nın çok ses getiren politik gerilimi, ilk kez ve sadece MUBI’de.

    PARİS'TE BAHAR / SEIZE PRINTEMPS (Suzanne Lindon, 2020)

    20 yaşındaki Suzanne Lindon’ın hem yazıp yönettiği hem de başrolünde yer aldığı bu büyüme öyküsü, ilk aşkın yarattığı karmaşık duyguları incelikle yakalıyor. Cannes 2020 resmi seçkisinde yer alan, yönetmenin sonraki işlerine dair büyük merak uyandıran bu incelikli karakter portresi, 16 yaşındaki Suzanne’ın gözlerinden dünyayı görmemizi sağlıyor.

    GURBET KUŞLARI (Halit Refiğ, 1964)

    MUBI’nin sinemamızda dönüm noktası olmuş filmlere yer veren “Klasiklere Övgü” seçkisinde bu ay, Halit Refiğ’in unutulmaz yapıtı GURBET KUŞLARI izleyiciyle buluşuyor. Beyazperdede ilk kez boy gösteren Cüneyt Arkın’ın yanı sıra Filiz AkınPervin Par ve Tanju Gürsu’nun da rol aldığı bu büyük şehre göç hikayesinin senaryosunda Orhan Kemal’in de imzası bulunuyor.

    PARLAK YILDIZ / BRIGHT STAR (Jane Campion, 2009)

    Romantizm akımının en önemli şairlerinden İngiliz John Keats’in yaşamının son yıllarına odaklanan PARLAK YILDIZ, Jane Campion’ın usta işi fırça darbeleriyle, sinema ve şiirin en güzel buluşmalarından birine dönüşüyor. Yoksullukla boğuşan Keats’e Ben Whishaw hayat verirken, büyük aşkı Fanny Brawne’u Abbie Cornish canlandırıyor.

    SESSİZLİK / TYSTNADEN (Ingmar Bergman, 1963)

    Büyük usta Ingmar Bergman’ın “Sessizlik Üçlemesi”nin son filmi, birbirine yabancılaşmış iki kız kardeşin arasındaki suskunluğun içinden pek çok farklı meseleye açılarak, çağımıza dair bir sorgulamaya dönüşüyor. İç mekanların ve sinemasal zamanın kusursuz kullanımı, Sven Nykvist’in siyah beyaz kareleriyle birleşince zamansız bir klasik ortaya çıkıyor.

    JUNIOR (Julia Ducournau, 2011)

    Önce ilk filmi RAW’la fırtınalar koparan Julia Ducournau, hiçbir kategoriye sığmayan TITANE’la Cannes tarihine geçti ve Altın Palmiye kazanan ikinci kadın yönetmen oldu. Henüz 38 yaşındaki yönetmenin 2011 yapımı kısası, 13 yaşındaki bir gencin kaptığı bir virüsün ardından bedeninin geçirdiği tuhaf dönüşümün kaydını tutuyor.

    İKİ DİL BİR BAVUL (Orhan EskiköyÖzgür Doğan, 2008)

    Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan’ın anadilde eğitim konusunda geniş bir tartışma alanı açan ve büyük yankı uyandıran belgeseli, Denizlili bir öğretmenin, tüm öğrencilerin Kürtçe konuştuğu bir köy okuluna atanmasının ardından yaşanan irili ufaklı çatışmaları, günlük hayatın içindeki mizahı da yakalayarak, içtenlikle aktarıyor.

    ZAMANIN YOLCULUĞU: YAŞAMIN SEYRİ / VOYAGE OF TIME (Terrence Malick, 2016)

    İnsanlığın yeryüzündeki yolculuğunu muazzam bir sinema diliyle görselleştiren usta yönetmen Terrence Malick, evrenin ortaya çıkışına dair kayıtsız kalınamayacak, şiirsel bir deneyim yaratıyor. Yıldızların ve gezegenlerin soyut birer tabloyu andırdığı bu kısa film, 4K çözünürlüğünde MUBI seyircisiyle buluşuyor.

    BUENA VISTA SOCIAL CLUB (Wim Wenders, 1999)

    Küba’da yaşları ilerlemiş bir grup efsanevi müzisyenin bir araya gelerek kurduğu Buena Vista Social Club’ın hikayesi, Wim Wenders’in kamerasından süzülerek müziğin ötesinde bir güç kazanıyor, ruha işleyen performansların eşliğinde, bir şehir senfonisi olarak Havana’nın tarihinde geziniyor. Müzik belgeseli denince akla ilk gelen yapıtlardan.

    SEREMONİ / LA CÉRÉMONIE (Claude Chabrol, 1995)

    Pek çoklarına göre Claude Chabrol sinemasının zirvesi olan SEREMONİ, yönetmenin sınıfsal karşılaşmalara ve bir burjuva evi içinde tekinsiz bir şekilde yükselen gerilimlere olan ilgisinin en güçlü yansımalarına sahip. Isabelle HuppertSandrine Bonnaire ve Jacqueline Bisset’nin başrollerde karşılıklı harikalar yarattığı bir modern klasik.

    Michael Haneke’ye Yakın Plan

    90’lar ve 2000’lerde Avrupa sinemasına damga vuran Avusturyalı yönetmen Michael Haneke’nin kapsamlı bir toplu gösterimi, yönetmenin kariyerinin ilk yıllarındaki iki güçlü yapıtla başlıyor. “Duygusal Buzlaşma Üçlemesi”nin ilk filmi YEDİNCİ KITA, ustanın tüm filmografisi boyunca deşeceği orta sınıf Avrupa ailesine dair zifiri karanlık bir portre sunuyor. Görünürde hiçbir derdi olmayan bir ailenin, giderek kendi içine kapanarak yıkıma gidişini anlatıyor. Topluma yabancılaşmış bir başka karakterle bizi tanıştıran BENNY’NİN VİDEOSU ise, her şeyin kayıt altında olduğu bir gözetim toplumunda video teknolojisinin varabileceği noktalara dair, izleyiciyi diken üstünde tutan bir rota çiziyor.

    Alice Rohrwacher: İki Film Birden

    Alice Rohrwacher, pastoral peyzajları, dingin sinemasal ritmi, kendi ailesinden ve köklerinden beslenen öyküleriyle dünya sinemasının en ayrıksı seslerinden biri olarak genç yaşında kendini kanıtladı. Yönetmenin arıcılık yapan babasından izler taşıyan filmi MUCİZELER, büyülü gerçekçi bir estetikle, kadınlar arasında kurulan sıkı bağları ve çocukluğun harikalar dünyasını yansıtıyor. Rohrwacher’in sınıfsal hassasiyeti güçlü, masalsı bir diyar kurduğu MUTLU LAZZARO ise, eşitsizliklerle, adaletsizliklerle bezeli dünyamıza bakarken, yine kadim bağlara uzanıyor ve pastelsi bir dokunun içinden mucizeler çıkarıyor.

    facebook Tweet
    Öneriler
    Back to Top