Bu yıl 9. kez düzenlenen Boğaziçi Film Festivali’nin endüstri bölümü olan Boshporus Film Lab kapsamında, “Japon”, “Battle in Heaven”, “Silent Light”, “Post Tenebras Lux” filmlerinin Meksikalı yönetmeni Carlos Reygadas, masterclass etkinliği gerçekleştirdi. Uluslararası alanda sayısız ödüle uzanan, Cannes Film Festivali’nden 2012 yılında en iyi yönetmen ödülü alan ve 9. Boğaziçi Film Festivali’nin kapanış töreninde Onur Ödülü takdim edilecek olan Reygadas’ın masterclass etkinliği büyük ilgi gördü.
Reygadas sözlerine, sinema yaparken aradığı ve hissettiği şeyin, derin bir şekilde sinemanın bir sanat olduğunu anlamak olduğunu, sadece hikaye anlatımından oluşan bir sanat olmadığını kavradığını ileterek başladı. Yönetmen, sinemanın özünün çekim anında hazır olma halinden oluştuğunu dile getirirken; “Benim yapmaya çalıştığım şey de bu. Bir hikaye anlatmak istiyorsanız bir anlam yaratmak istiyorsunuz demektir. Sinema, daha çok görmeyi sevmekle ilgili. Sıcaklığı ve hareketi hissetmekle alakalı.” dedi.
Zaman konseptinin filmlerinde önemli yer aldığı hatırlatılan Reygadas, “Zaman, sinemanın önemli bir nesnesi. Edebiyatın parçalarında da olduğu gibi. Kavramsal imajlar ve sunum imajları bir konsepti ortaya çıkarabilirler ve platonik seviyedeki anlam, bu imajların hikâyeye geçmesiyle yol bulur.” dedi. Yönetmen, zamanın geleneksel Hollywood filmlerindeki gibi çok küçük bir anlam olarak ortaya çıkabileceğini ve gerçek bir şeyin parçası olmasının zaman alabileceğini de sözlerine ekledi. Reygadas, Bunların, anlam verici ve anlamı alan olduğunu belirterek, sinemada anlam verenin dolu olması ve havada kalmaması gerektiğini söyledi.
Seyirciden gelen, “Kreatif tarafınızda sizi ne yönlendiriyor? Bir konseptiniz oluyor ve çekimlerinizi ona göre mi şekillendiriyorsunuz?” sorusuna Reygadas, genel bir konsepti olduğunu, ideolojik değil daha çok his üzerine ilerlediğini aktardı. Reygadas, “Bir bulut gibi düşünelim ve o bulut dolacak ama neyle dolacak? Elbette, benden gelen bir şeyle. Gerçekten, çok yakın bir şekilde diyebilirim ki, rüyaları yarattığımız gibi yaratabiliriz.” dedi.
İlk filmini çekme süreci ve hissettikleri sorulan Reygadas, “Ben avukattım aslında ve yaptığım işi seviyordum ama avukatın yaşam tarzını sevemedim. Üzgündüm, farklı yaşam istediğimi hissettim. Düşündüm ne yapabilirim diye ve 17 yaşından bugüne film izlediğim için ‘Acaba mı?’ dedim. ‘İyi bir sinemacı olabilir miydim?’ bilmiyordum. Her şeyi durdurdum ve film yaptım.” dedi.