Öfkemi ve acımı o kitlenin içine kusuyormuş gibi hissettim.
Oynadığınız karakter sanki ülkedeki tüm kadınların söylemek istediklerini bir çırpıda söylüyor gibi, değil mi?
Melisa Berberoğlu: İçimizde bastırdığımız tüm öfke, haksızlığa uğrayan tüm canlıların acısı hepimizin içinde yer ediyor. Öfkemi ve acımı o kitlenin içine kusuyormuş gibi hissettim. Tüm oyuncu arkadaşlarımla birlikte sesini çıkaramayan herkese ses olduğumuzu düşünüyorum. Benim karakterim de sonuna kadar mücadele edip arkadaşlarına sahip çıkmaya çalışan bir karakter.
Gelelim kötülere… Neyseki şu an odada iyiler çoğunlukta…
Alperen Aldanmaz: Benim ilk sinema tecrübem oldu. Zor oldu biraz. Gerçekten 3 hafta o boyunca o alana kapandık ve çıkmadık. Kanlar giderek arttı. Kötüler evet baskın tarafta ama biz de git gide o ağırlığın içinde ezildik açıkçası. Alan kırmızıya boyandı çünkü. Belki birkaç gün daha uzasaydı daha kötü etkilenebilirdik. Bizim için de zor geçti ama daha iyi karakterleri oynayan arkadaşlar daha zorlanmıştır. Biz biraz daha rahattık çünkü hoca bize biraz daha alan tanıdı. Çok heyecanlıyım şu an gerçekte… (Kahkahalar)
Hande Türkel: Oyuncuların filme katkısı en az yönetmen katkısı kadar yüksekti.
Kıvanç Baran Arslan: Estağfurullah, sağolun!
Hande Türkel: Çünkü oyunculuklarını gösterebilecekleri için alanları vardı. Hatta Alperen bir sahnede en kült hareketlerden birini yaptı. Bana yazar diyorum ama bana yazmamasını da çok istemiyorum aslında.
Alperen Aldanmaz: Alelade bir şey yaptım piyano sahnesinde. Hande hoca; senin karakterin bu değil, sen bunu yapmazsın dedi. Sen bunu yaptığında seyirci senden tamamen nefret eder, dedi. Sonra orada piyano vardı ve öyle bir sahne çıktı ortaya.
Hande Türkel: Böyle bir şey yapmazsın dedim. Bana bir dakika verir misin dedi. Bir dakika sonra kayıt dedik ve piyanoyu açık çalmaya başladı. Çok kollektif bir iş çıktı. Yönetmen ve oyuncunun omuz omuza çalıştığı, arkasını kolladığı bir işti. En azından performans bazında hak ettiğini bulacağına inanıyorum.
"Yönetmen ve oyuncunun omuz omuza çalıştığı, arkasını kolladığı bir işti."
Sizin filmde kilit bir rolünüz var… Filmin en sürprizli anların bir tanesi…
Ejder Özkarslıgil: Benim oynadığım karakter de zengin çocukların babasının sağ kolu. Bu işleri ört pas eden biri fakat kendi içinde de bir çatışma yaşıyor. Bir adalet çatışması var orda.
Hande Türkel: Bana Türkiye’nin Ejder’i kim olacak diyor soruyorlar?
“Her karakter bir duyguyu, toplumdaki bir karakteri temsil ediyor.”
Sizin karakteriniz de derinlik oldukça bana kalırsa… Kızmakla hak vermek arasında gidip geliyor insan…
Kıvanç Baran Arslan: Aslında işin ilk çağlarına gitmeye gerek yok. Sinema özünde eleştirel bir sanat bir metafor kullanmak zorunda. Hiç konuşmadım hocamla bunu ama aslında her karakter bir duyguyu, toplumdaki bir karakterini temsil ediyor. Evet kötüler kötü karakterleri temsil ediyor iyiler de iyiyi… Her iyinin içinde bir kötü her kötümüm içinde de bir iyi yok mudur? Bazı şartlar ve koşullar da seni bir yerlere sürükleyebiliyor. Benim oynadığım karakter de aslında içinde bulunduğu koşullar sebebiyle savrulmuş. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, etliye sütlüye karışmayayım diyen bir sürü insan var.