Herkesin ilk film deneyimi bir taraftan… Hikayenin başrolü olarak senin için de zorlayıcı bir deneyim olmalı değil mi Özge?
Özge Cevher Yüksel: Evet, her şeyden önce izleyiciye geçmesi zor bir hikaye anlatıyorduk. Seyirciye sübjektif gelebilecek çok fazla konumuz vardı. Dişil ve eril iki kavramdan bahsediyoruz ve bunu Gülsüm ve Adem üzerinden anlatıyoruz. Sanırım en çok zorlayan; hem bu hisleri deneyimlemek, hem de izleyiciye aktarabilmekti. Ancak o kadar uzun bir hazırlık süreci geçirdik ve hikayeyi içselleştirdik ki, sete girdiğimizde artık hazırdık. Benim için bir yolculuktu. Bir tür reaksiyona girmiş gibi hissediyordum. Çıktığımda eski ben değildim. Hepimiz bambaşka versiyonlarımızla çıktık.
Özge’yi seçme serüveni nasıl gerçekleşti? Doğru kişiyi bulduğunu nasıl anladın?
Önder Şengül: Bize kendi başına bir yörük kadını profili lazımdı. Aynı zamanda spiritüel bir tarafının da olması gerekiyordu. Özge daha önce ebelik yapmış, aynı zamanda da yoga öğretmeni… Oyunculuk idealleri de vardı, o yüzden tam olarak örtüştü. Enerjisi de çok güzeldi. Daha uygun bir karakter düşünemezdim. Kısıtlı imkanlarla istediğimiz esneklikte çalışabileceğimiz bir ortamımız vardı. Bizi baskı altına alan bir yapımcı, kurum vs olmadığı için çok doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum.
Gelelim filmin çok dikkat çeken doğum sahnesine… Kadının kaç çocuğu, nasıl doğuracağına dair bile dayatma yapıldığı günümüzde bu sahneyle ilgili nasıl dönüşler aldınız?
Özge Cevher Yüksel: Ben çok güzel reaksiyonlar aldım. Bu işin uzmanlığını yapan doktorlardan geri bildirim almak çok değerliydi. Bir doktordan "böyle bir doğum görmek çok şaşırttı ve sevindirdi" yorumunu aldım.
Önder Şengül: Evet bu hassas bir mesele ve hala politik bir mesele aslında. Normal doğuma teşvik edilen de bir süreç var ama genel olarak aldığımız reaksiyonlar o sahne ve süreçle ilgili olumluydu.
Biz gerçekten yaşanmış bir olayın izdüşümünde ataerkil düzenin köyü ne hale getirdiği, baskıcı sistemin köyde yarattığı etkiyi tartışmaya açıyoruz.
Şamil Kafkas: Biz filmde; kesinlikle hastanede doktor kontrolünde doğum yapmayın, gidin kendi kendinize doğada yapın gibi bir mesaj vermiyoruz. Biz gerçekten yaşanmış bir olayın izdüşümünde ataerkil düzenin köyü ne hale getirdiği, baskıcı sistemin köyde yarattığı etkiyi tartışmaya açıyoruz.
Önder Şengül: Kadının ataerkil sistem içerisindeki potansiyelini hatırlatmak istedik. Bütün insanlığı kadın doğuruyor ve bunun farkına varması gereken erkek egemen bir sistem var. Şu anki politik sistem de bu eril duygularla işliyor. Kadın politikacılar bile eril düzenin içinde kendi içlerindeki yüksek erille hareket ediyorlar. Biz diyoruz ki; içimizde baskı altına alınmış muhteşem bir dişil var. Bakın onun nasıl bir potansiyeli var? Siz insanlığı doğuruyorsunuz ve bunu kimseye ihtiyacınız olmadan yapıyorsunuz.
Aslında her ülkenin de kadının nasıl doğum yapacağına ilişkin dayatmalar var bunun en büyük zararının yine kadınlar çekiyor…
Önder Şengül: Evet, ince ip üstüne yürümek gibi biraz. Temeli bizim söylediğimiz tema. Filmdeki doğum da çok metaforik. Sisteme karşı bir bakış açısı olarak sunuyoruz.