İlk filminizle Adana Altın Koza gibi köklü bir festivalde Seyirci Ödülü’nü aldınız. Bu da filmin seyircilerde doğrudan karşılık bulduğunu gösteriyor aslında. Ödül almak elbette ki güzel bir duygu ama seyirciden gelen bu ödül hakkında neler düşündüğünüzü ve hissettiğinizi yine de sormak istiyorum.
Seyirci Ödülü'nü almak benim için büyük bir onur ve mutluluk kaynağı oldu. İlk uzun metraj film ile böyle köklü bir festivalde ödül almak, emeğimizin karşılık bulduğunu görmek açısından çok değerli. Ayrıca filmin izleyiciler üzerinde doğrudan bir etki yarattığını gösteriyor ki bu benim için filmi yaparken en önemli hedeflerden biriydi. Seyircinin filmi sahiplenmesi, hikâyeye duygusal bir bağ kurması ve kendi yaşamlarında bir karşılık bulmasını önemsiyorum.
“Hakkı” dünya prömiyerini Yunanistan’ın Patmos Adası’nda düzenlenen 13. Aegean Film Festivali’nde yaptı ve uluslararası birçok festivalde gösterildi. Aslında hırs üzerinden evrensel bir hikaye anlatıyor ama definecilik üzerinden baktığımızda da Anadolu coğrafyasında çok bilinen bir hikaye bu, bize çok tanıdık. Bu anlamda yurt dışı festivallerindeki seyircilerin filme tepkisi ve yorumları nasıl oldu? Ve filmin festival yolculuğu devam edecek mi?
Filmimiz lokal bir hikâyeden evrensel temalara ulaştığı için yurt dışındaki izleyicilerden de benzer tepkiler aldık. Aslında izleyiciler, hırs ve insan doğası gibi evrensel temalara aynı duygularla yaklaştılar. Kültürel farklılıklardan dolayı tepkilerde nüanslar vardı; Kanadalıların yorumları, Almanların reaksiyonları ve Yunanlıların tepkileri arasında farklılıklar gözlemledik. Ancak genel olarak herkes filmin ana temasına aynı şekilde bağlandı. Özellikle Yunan seyircisi, hikâyeye ve karakterlere Türk izleyicisi kadar yakınlık gösterdi
Filmin festival yolculuğu devam ediyor. Önümüzdeki dönemde başka uluslararası festivallerde de gösterimlerimiz olacak.
Hakkı’nın giderek artan hırsının hayatını nasıl etkilediğine tanık olurken, aslında bunun altında biraz da çaresizlik duygusu var gibi. Kurtuluşu yalnızca bir eser bulup satmakta görüyor, “Yoksulluk bir hastalık gibi nesilden nesle geçiyor, ben bunu çocuklarıma geçirmeyeceğim.” sözü de oldukça önemli. Hakkı’nın motivasyonunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Hırsı ve çöküşü, bu düşüncenin bir yansıması olarak mı tasarlandı?
Evet, Hakkı'nın hırsının altında yatan temel motivasyon aslında çaresizlik ve daha iyi bir yaşam arzusu. Kendi yaşam koşullarından memnun olmayan ve çocuklarına daha iyi bir gelecek sunmak isteyen bir baba olarak, hızlı bir çıkış yolu arıyor.