Hesabım
    Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden "En İyi Film" Ödülü ile Dönen "Mukadderat"ı Yönetmeni Nadim Güç ile Konuştuk

    "Mukadderat" 29 Kasım'da sinemalarda..

    A90

    Hande Kara: Gündeme dair bir şey söylemek ister misiniz?

    Nadim Güç: Gündeme dair tabii ki bir şey söylemek isterim. Ben ilk gösterimimde çok heyecanlıydım tabii, biraz sesim titreye titreye söyledim orada ama burada da onu söylemek istiyorum. Ben kadın hikayesi anlatırken şöyle hissediyorum kendimi; ütopya gibi geliyor, ulaşılamaz bir dünya gibi geliyor bana anlattığımız şeyler, kadının bir yerde bir şey başarıyor olması. Ve ben bunu defalarca düşünüyorum, bu neden ütopya olsun, neden ulaşılamayacak kadar uzakta bir hayal olsun. Biz bunu kendi filmimizde, kendi dünyamızda yaratıyoruz ve keyfini çıkartıyoruz ve çok mutlu oluyoruz ve bunu gerçekten bu ülkede, önce bu ülkede, çünkü maalesef artık öyle bir dünya düzeni ki herkesin kendini düşünmesi gerekiyor. Önce bu ülkede kadınların şöyle olmaması gerekiyor; hayal kurmaması gerekiyor kadınların. Aslında toplumun kendi içinde kadın, erkek ve çocuk meselesini bırakıp hayata dair ne yapabiliriz, üretime nasıl geçebiliriz diye düşünmemiz lazım ve bunu her seferinde, ne pozitif ayrımcılıkta ne öteki türlü ayrımcılıkta, meseleyi öyle ele almamamız gerektiğini düşünüyorum. Ben anlattığımız hikayelerin hayalden öteye geçmesini istiyorum. Ve bizim anlattığımız, hayal edip mutlu olduğumuz bu filmin gerçek hayatta gerçekleşmesini istiyorum.

    Mesela ben kendi filmime, akşam dokuzda girip on buçukta çıkan bir kadın evine giderken bu filmde aldığı bu heyecanı, eve gidene kadar başka araya hiçbir duygu girmeden, o heyecanla eve gitmesini istiyorum. Bunu neden konuşuyoruz, hiçbir fikrim yok. Yani biz neden can güvenliğini, bir de kadınların can güvenliğini konuşuyoruz… Yani ben erkek olarak yolda neden yürüyebiliyorum, o neden yürüyemiyor, ne oluyor da bu fark yaratılıyor. Bunlar için biz elimizden geleni yapmak, bizim sanatçı olarak elimizden gelen bir hikaye anlatmak ve bir dünya anlatmak, bir idea anlatmak ve biz bu kadar yapabiliyoruz. Ama yukarıdan başlayarak, yöneticilerden başlayarak bir şeyler yapmamız gerekiyor ve bunu bir an önce yapmamız gerekiyor ve şöyle yapmamamız gerekiyor; kadınlarımızı koruyalım diye yapmamamız gerekiyor. Yani öyle korunmaya muhtaç gibi bir şey yapmak gerekmiyor. Toplum düzenini kurmamız gerekiyor. Bir hocamız vardı; Sosyolog Doç.Dr. Zeliha Burtek. O hocamızın sokak röportajında konuşurken, öngördüğü dünyaya gitmeyi ben gerçekten istemiyorum; bir toplum çürümesi yaşamak istemiyorum. Zaten biz toplumsal gelişmeyi kendi içimizde çözemedik, hiç çözememiş bütün halkların birleştiği bir ülke olmayı ben istemiyorum. Tamam, bu hale geldik ama bundan sonrası için de hiçbir şey yapılmıyor, bir on senelik, yirmi senelik plan yapılmıyor, bu tabii ki hepimizi tedirgin ediyor. Bununla ilgili biz elimizden geleni yaptık. Elinden geleni yapacak olan insanlar bizim yöneticilerimiz, en baştan başlayan yöneticilerimiz, bu meselenin üzerine hala düşmüyorlar, neden düşmüyorlar onu da bilmiyorum. Meseleyi biraz ele almak gerektiğini düşünüyorum, filmlerle olmaz bu iş onu söylüyorum. Filmlerle olmaz, biz heyecanlanırız, seviniriz, umutlanırız ama onunla olmaz. Bizim umudumuzu yükseltecek olan birilerine güvenmek. Biz birilerine artık güvenmek istiyoruz.

    Hande Kara: Teşekkür ederim, son olarak şunu da sorayım, diziler devam edecek mi yoksa böyle bir lig değişimi var mı?

    Nadim Güç: Ben televizyonla ilgili meselede asla şöyle olmadım, 12 senedir orada yönetmenlik yaptım, orada ben hikaye anlatmaya devam edeceğim. Orayı ben şöyle görüyorum her zaman; burada da ben hikaye anlatıyorum ve burada da iyi hikaye anlatmak, iyi anlatıcı olmak için bir yol yürüdüm. Ben orada da hikaye anlatmaya devam edeceğim… Tabii ki bu ilk filmle bu festival heyecanları, kısa filmimden beri festival heyecanını unutmuşum yani, çok güzel bir şey, bu heyecanı yaşamak, insanlarla bir araya gelmek, sinema perdesinde gösterilmesi müthiş bir durum. Tabii ki dizilerin uzun dakikaları ve çektiğimiz bölümün bir sonraki bölümünü asla bilmememiz yönetmen olarak beni çok yaralayan bir şey. Sinemanın verdiği bu ferahlığı hissetmek müthiş, ben bunu kanıma aldım şu anda, kanıma girdi. Bunu çok istiyordum, Erdi’nin hikayesiyle bu mümkün oldu ve bir şekilde bu zamanmış yani. Ben şu anda 41 yaşındayım, doğru zaman bu zamanmış diye düşünüyorum. Daha önce yapsaydım belki bu şekilde olmayacaktı. Televizyonda hikaye anlatmaya devam edeceğim ama sinema kısmında tabii ki artık üretme meselesine girmeyi istiyorum yani, kendi hikayelerimle.

    facebook Tweet
    Benzer Haberler
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top