Haziran ayında yayına giren Kaçış’tan sonra Disney+’ın Türkiye yapımı ikinci dizisi Dünyayla Benim Aramda, izleyiciyle buluştu. İlk iki bölümü yayınlanan dizinin yönetmenliğini Hülya Gezer, senaristliğini Pınar Bulut üstlenirken oyuncu kadrosunda Demet Özdemir, Buğra Gülsoy, Hafsanur Sancaktutan, Metin Akdülger, Zerrin Tekindor, İbrahim Selim, Melisa Döngel ve Ali Yoğurtçuoğlu yer alıyor.
Disney+'a abone olmak için tıklayın...
Bir moda dergisinin genel yayın yönetmeni İlkin, oyuncu olan sevgilisi Tolga’yla ilişkilerindeki metal yorgunluğunu gidermek ve her geçen gün azalan iletişimlerini güçlendirmek için sosyal medya üzerinden oyuna başlıyor. Bu oyuna İlkin’in dergisinde çalışan, oldukça ürkek, kendine güveni olmayan Sinem de dâhil oluyor. Dizinin hikâyesi, çıkış noktalarındaki kimi ortaklıklar ileri sürülerek soysal medyada Yasak Elma dizisiyle karşılaştırılsa da aslında Philippe Blasband’ın ülkemizde de sahnelenen Nathalie oyununun bir yeniden-yazımı olarak izlenebilecek özelliklere sahip. *
Oyunda opera sanatçısı Sonia, boşanmak üzere olduğu eşinden intikam almak istiyor ve seks işçisi olan Nancy’yle anlaşıyor. Dizide de benzer bir yol izleyen İlkin’in amacı, ilk etapta intikam almak değil, ona sorunlarını anlatmayan Tolga’nın Sinem’e içini dökmesini sağlayıp öğrendikleriyle ilişkilerini yeniden canlandırmaktır. Bununla birlikte iki kadın arasında hikâyede birçok biçimde – örneğin söylemlerle – altı çizilen statü farkı, başka deyişle aralarındaki yöneten – yönetilen ilişkisi, Nathalie oyunuyla ortaklık gösteriyor.
Oyunun sonunda iki kadın, tek bir kadına dönüşürken böyle bir dönüşümün ipuçları, dizinin ikinci bölümünün sonlarında veriliyor. Söz konusu dönüşümün iki kadın arasında dayanışmaya mı yoksa çatışmaya mı neden olacağı, ilerleyen bölümlerde görülecek. Öte yandan oyuna adını veren ama sahnede hiç bulunmayan Nathalie karakteri, Sonia’nın hayatında önemli bir yerdedir. Dizide İlkin’e bir nevi akıl hocalığı yapan, tökezlemek üzere olduğunu fark ettiğinde onu uyarıp ayağa kalkması için zaman zaman sert bir üslûpla müdahalelerde bulunan Burçin karakteri, hikâyede görünür hale geliyor ve ilk iki bölümden görüldüğü kadarıyla hem İlkin’in hem dizinin genel hikâyesinde etkin bir konumda olacağa benziyor.
Hikâyesi yukarıda genel hatlarıyla özetlenen dizinin senaryosu, karakterlerin gelişimini ve hikâyenin sonraki aşamalarını besleyecek biçimde yazılmış ve rejisiyle de bu hikâyeye uygun bir atmosfer kurulmuş. Diyaloglar, anlatıda kurulan dünyayı gerçeğe yakın bir dille yansıtırken aynı zamanda karakterlere ve ilerleyen bölümlerde yaşanabilecek çatışmalara, dönüşümlere yönelik ipuçları veriyor.
Dizinin başrol oyuncularından Demet Özdemir’e televizyonda canlandırdığı karakterlerden daha farklı bir karakter yazılmış. Hırslı, meselesini hayatının merkezine alıp amacına ulaşmak için karşısındaki insanın zor duruma düşmesini, kendi lehine çevirmekte beis görmeyen bir karakter. İç çatışmalarını yoğun biçimde yaşayan Tolga, duygusal iniş çıkışlarıyla dizinin diğer başrol oyuncusu Buğra Gülsoy’un sinema ve televizyon kariyerine çok yabancı olmayan ve gayet rahatlıkla ete kemiğe büründürebildiği bir karakter. Hafsanur Sancaktutan’ın canlandırdığı Sinem karakterinin dizide en büyük değişimi gösterecek karakterlerin başında geleceği hissediliyor. Sinem’in görünmezlikten sıyrılıp görünür oldukça gerçekleşecek değişimin oyuncunun performansına nasıl yansıyacağı ilerleyen bölümlerde görülebilecek. Dizide Kenan karakterini canlandıran Metin Akdülger, hikâyeye birinci sezonun ikinci yarısında dâhil olacak; ancak Akdülger’e derinliği olan ve kendisine geniş alan açan bir karakter yazıldığında neler yapabildiğini Ahmet Küçükkayalı imzalı ilk filmi Bensiz ya da Onur Saylak’ın yönettiği Şahsiyet dizisindeki performanslarını göz önünde bulundurarak düşündüğümüzde Dünyayla Benim Aramda’nın da dikkat çeken performanslarından biri olacağını öngörmek mümkün. Hikâyenin önemli karakterlerinden Burçin’i canlandıran Zerrin Tekindor da dizinin en iyi performanslarından birini ortaya koyuyor.
Çok büyük mesajlar vermek gibi bir kaygı taşımadan, bir ilişki çerçevesinde insanın aydınlık ve karanlık taraflarının çok net sınırlarla çizilmediğini göstermeye çalışan dizinin senaristi Pınar Bulut’un geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir röportajında belirttiği gibi, dizi pek çok kez farklı bakış açılarıyla ele alınan bir konuyu karakterlerin arayışları üzerinden işliyor ve izleyiciyi de bu yolculuğa ortak ediyor. İlişkilerindeki metal yorgunluğuyla yüzleşip kendine yeni yol çizmek yerine başta ipleri elinde tuttuğu bir oyun kuran İlkin’in diğer karakterlerle birlikte çıktığı yolculuğu, daha dalgalı, hatta daha karanlık sularda devam edecek gibi görülüyor.
Baran Barış
*Yeniden yazım tekniğiyle intihal arasındaki farkın sosyal medyada yapılan kimi dizi/film eleştirilerinde karıştırıldığını gördüğüm için bir dipnot ekleme gereği duydum. Sinemada olduğu gibi edebiyatta da kullanılan bu teknik kaynak metne eleştirel bir bakış açısı getirilerek ondan yola çıkıp bambaşka bir hikâye oluşturulmasını sağlıyor ve bu değişimde bazı özellikleri ortak olan iki eser arasında tür farkı bile söz konusu olabiliyor. Charlotte Brontë’nin Jane Eyre romanının yeniden yazımı olan Jean Rhys’ın Geniş, Geniş Bir Deniz romanı ya da Atıf Yılmaz’ın bir Dr. Faust’un yeniden yazımı olan Arkadaşım Şeytan filmi bu teknikle kurgulanmış anlatılara örnek verilebilir ki Dr. Faust’a pek çok defa farklı sanat dallarında, farklı türlerdeki eserlerde referans verilerek yeni eserler oluşturulmuştur.