Son, Masum ve Bir Başkadır dizileri ile yerli dijital platform seyircisinde kredisi yüksek isimlerden biri olan Berkun Oya, sıkı takipçilerini yer yer ufak hayal kırıklıklarına uğrattığı son filmi Cici’den (2022) sonra yine bir dizi projesi ile Netflix ekranlarına döndü. Seyirci karşısına altı bölümlük mini dizi Kuvvetli Bir Alkış ile çıkan Berkun Oya, popüler kültürün çok tanıdık sularına, varoluşsal sancılar üzerinden yeniden yelken açıyor. Üstelik bu sefer senaryosunu ve rejisini, dozu hayli yüksek kara mizah, absürt komedi ve gerçeküstücülük silahları ile donatarak.
Başrollerini Aslıhan Gürbüz, Fatih Artman ve Cihat Süvarioğlu’nun paylaştığı yapım, orta sınıf hayatlarımızdan bunalıp, sarf ettiğimiz “Anamın karnına geri dönseydim keşke!” serzenişini bir adım ileri taşıyıp, ana rahminde bile huzursuz olan ve “portakaldaki vitamin” günlerini özleyen Metin’in (Cihat Süvarioğlu) sancılı hayat sorgulamalarını merkezine alıyor. Aslında annesi Zeynep (Aslıhan Gürbüz) ve babası Mehmet’in (Fatih Artman) henüz o doğmadan başlayan ebeveyn olmaktaki bocalamaları ile açılışını yapan dizi, bir çırpıda ilerleyen akışında günlük hayatlarımıza dair pek çok klişeyi bir çuvala dolduruyor. Sonra da bu çuvalın içinden oyun kartı seçer gibi her bir klişeyi tek tek seçip, muazzam bir örgü ve anlatım bütünlüğü ile harmanlıyor.
Baş karakter Metin’in “nihilizm, mihilizm takılırım işte” ile başlayan boşvermişlik serüveni, aslında anne-çocuk hatta daha mikro düzeyde anne-oğul ilişkisinin kurulan ya da kurulamayan denklemleri üzerinden kendisine ifade zemini arıyor. Bu arayışta, feminist okumaları yer yer kızdıracak olsa da, üstesinden gelemediğimiz erişkin travmalarımızı anne rahminin huzursuzluğuna kadar geriye götürüyor. “Hamile anne ne yiyip ne içerse, bebek de onu yiyip içer’ inancını birkaç fersah ileri taşıyarak annenin dalgalı, üstelik kendi geçmişine köklenen sorunlu psikolojisi ile ‘sağlıklı bebek’ imajını allak bullak eden yapım, durduğu kışkırtıcı noktadan “Kuvvetli Bir Alkış”ı hak ediyor! Üstelik başta da belirttiğimiz kara mizahlı gerçeküstücü ton ile anlatım biçimlerini de bu eleştiriler hamlelere göre harmanlıyor.
Taylan Biraderlerin ödüllü filmi Vavien’de Settar Tanrıöğen’in canlandırdığı Cemal karakterinin, bir dönem fenomenleşen sahnesinde, Celal’e öğüt vermesi gibi “İçine atman guzum!” diye haykırmak istediğimiz anne Zeynep, dünyaya gelmesine vesile ya da sebep olduğu oğlu Metin’in kaderini de içine attıklarıyla, perşembe pazarına dönen iç dünyası ile şekillendiriyor Berkun Oya’nın tasvirlerine göre. Oya, tüm bu anlatıma paralel tasarlanan ve başında Onur Yılmaz’ın olduğu sanat yönetimi ve Yağız Yavru’nun üstlendiği yetkin görüntü yönetimi ile çıtayı yine kalburüstü bir kalite seviyesine konumlandırmayı başarıyor.
Oyunculuklarda başrolleri paylaşan Aslıhan Gürbüz, Fatih Artman ve Cihat Süvarioğlu her biri birbirinden yetkin ve sahici performanslar ortaya koyuyor ama bu noktada anne Zeynep’e resmen tüm varlığı ile hayat veren Gürbüz’ü ayrı bir noktaya koymak gerek. Gürbüz hali hazırda sorunlu bir noktadan başlayan ana-oğul ilişkisinde, Zeynep karakterinin hatalarını ya da eksikliklerini Metin’de temize çekmeye çalışmasını, eşi Mehmet ile olan maskelenmiş ilişkisini, hayatta kendisini ne ile var edeceğini bilemeyişini ve nihayetinde içine içine ağlamasını muazzam bir performans ile ortaya seriyor. Özetle, bir kuvvetli alkışı da kesinlikle Aslıhan Gürbüz hak ediyor. Öte yandan Metin’in aşmış çocukluğunu ve karanlık ergenliğini oynayan genç oyuncular Rezdar Taştan ve Eyüp Mert İlkis karakter bütünlüğünü koruyan nefis oyunculuklar sergiliyorlar.
Berkan Oya’nın önümüze getirdiği işler genellikle nokta atışı müzik kullanımları ile de dikkat çeker. “Kuvvetli Bir Alkış” dizisinin her bölüm finaline eşlik eden müzik seçimleri bölümlerin kendi iç dinamikleri açısından bütünlüklü ve hatta eğlendirici bulunabilir ama özellikle 3. bölümün finalinde gelen Ólafur Arnalds imzalı Árbakkinn (Island Songs I) parçası, kullanıldığı sahne itibariyle de seyirciye neye uğradığını şaşırtacak ölçüde vurucu bir seçim olmuş. Müzisyen Ólafur Arnalds’un sıradışı bir müzik ve film deneyimi olan Island Songs projesinin bir parçası olan ve Einar Georg Einarsson’ın İzlandaca okuduğu şiiri ile başlayan Árbakkinn seçimi, “Kuvvetli Bir Alkış”ı biraz zor ulaşılacak bir seviyeye taşıyor dizi müziği kullanımı açısından. Sinema eğitiminde film-dizi müziği kullanımı dersleri açısından enfes bir örnek.
Toparlamak gerekirse, aslında bu bol göndermeli ve referanslı 6 bölümlük mini dizi çok daha derinlemesine incelemeleri ve Zeynep’in deyişiyle “okumaları” hak ediyor. Üçüncü bölümün finali gibi bazı sahneleri “biz şimdi ne yaşadık, ne izledik?” dedirtircesine durdurulup geriye alınmayı ve tekrar izlenmeyi de hak ediyor (örneğin mahpus Kudret - Cengiz Bozkurt - sahneleri). Bu hafta sonu bir solukta izleyip bitirebileceğiniz, izlerken sizi sıklıkla güldürecek, belki de eğip büktüğü gerçekliği ile gerecek ama kesinlikle üzerinde düşündürecek bir iş Kuvvetli Bir Alkış; Netflix’te yayında…
Duygu Kocabaylıoğlu