Sinema dünyası iniş ve çıkışlarla dolu bir dünya. Yönetmenlerin başarı yakalayabilmesi için izleyicilerden her zaman birkaç adım önde olması ve onları şaşırtması gerekiyor. Sadece bununla da kalmıyor. Filmlerinin reklamları o kadar iyi yapılmalı ki, tıpkı en iyi çamaşır deterjanını alıyormuşçasına o filme ihtiyaç duymalıyız. Ama bazen her şey yolunda gitmiyor. Büyük beklentiler hem yönetmenler, hem de izleyiciler için büyük hayalkırıklıklarına dönüşebiliyor. Tabii büyük isimler de düşüşe geçebiliyor.
Ama her düşüşün bir dönüşü vardır. Biz de sizler için sinemada düşüş yaşayan yönetmenlerin dönüşünü harika yapan filmleri listeledik. İşte o filmler!
Jurassic Park (1993)
Jurassic Park, Steven Spielberg'ün Hook ve Always filmleriyle uğradığı hezeyanın ardından bir geri dönüş filmiydi. Spielberg, 89 yılında çektiği ve başarılı olan son filmi olan Indiana Jones Son Macera'dan sonra gerçekten iddialı bir dönüş yaptı.
The Martian (2015)
Ridley Scott, sürekli üreten bir yönetmen. Özellikle de yarattığı Alien evrenini geliştirme konusunda elinden geleni yaptı. Ama o evrenden adımını dışarıya attığını, başka yapımlara hakkıyla odaklandığını esas olarak 2015 yılındaki The Martian ile yaptığı büyük çıkışla gösterdi. The Martian, Scott'ın kariyerindeki en yüksek gişe yapan film oldu.
First Reformed (2017)
Paul Schrader, Taxi Driver ve Raging Bull gibi önemli yapımların senaristi olan usta bir sanatçı. Bugüne kadar da üretkenliğini korumayı başardı. Ama 2000'li yıllarda sinema sektöründen uzak durduğunu söyleyebiliriz. Ta ki Ethan Hawke'lı First Reformed'a kadar.
Bug (2006)
Bug'ı beğenin ya da beğenmeyin, William Friedkin için esaslı bir dönüş olduğunu söylememeniz mümkün değil. The Exorcist, The French Connection gibi filmlerin yönetmeninden söz ediyoruz...
Before The Devil Knows You're Dead (2007)
Sidney Lumet, “Serpico” (1973), “Dog Day Afternoon” (1975), “Network” (1976) gibi efsanevi yapımlarda imzası olan harika bir yönetmendir. En iyi işlerini 70'lerde yapan yönetmenin 2000'li yıllara kadar film çekmeye devam etmesi bile bir mucize olabilir. O nedenle Before The Devil Knows You're Dead, önemsenmesi gereken bir filmdir.
The Big Red One (1980)
Samuel Fuller, sürekli olarak yaşadığı dönemin sınırlarını zorlayan bir yönetmen olmuştur. Ama Shark! filmi onun kariyerini neredeyse bitme noktasına sürükledi. Yıllarca çok az duyulan birkaç iş ortaya çıkarabilen Fuller, The Big Red One ile 80 yılında büyük bir çıkış yakalayarak sinema dünyasına geri döndü.
The Fisher King (1991)
Terry Gilliam, gelmiş geçmiş en iyi mizah ustalarından biri. Tarihi de anlatsa, fantastik bir dünyayı da anlatsa yolu mutlaka mizahtan geçer. Brazil, Monty Python and Holy Grail, gibi yapımlara imza atan yönetmen, Baron Munchausen'ın Maceraları'nda gişede sağlam bir şekilde çakmıştı. The Fisher King, yönetmenin biraz da olsa toparlanmasını sağladı.
The Visit (2015)
M. Night Shyamalan, sinema dünyasına hızlı giriş yapıp hızlıca da düşüşe geçen bir yönetmen olmuştu. Tabii şimdilerde Split, Glass derken eski ününe yeniden kavuştu. Ama o zamanlar Lady In The Water ve sonrasında yaptığı işler pek iyi değildi. The Visit ise yönetmenin dönüşünün müjdecisi oldu.
Blue Velvet (1986)
David Lynch, Eraserhead ve The Elephant Man gibi yapımlarla inanılmaz başarı kazanmış bir yönetmen. Ama sıra Dune'a gelince hem yönetmeni hem izleyiciyi büyük bir hayalkırıklığı karşıladı. Lynch'in toparlanması yalnızca iki yıl sürdü ve The Blue Velvet ile geri döndü.