Akademi her zaman gerçekten iyi kararlar mı alıyor? Tabii ki bu sorunun cevabı koca bir "Hayır". Oscar'a aday olarak gösterilen filmlerde tamı tamına 6000 Akademi üyesinin parmağı bulunuyor. Bu isimler arasında oyuncular, yönetmenler, eleştirmenler, editörler, yazarlar vb. birçok farklı statüden insan yer alıyor. Daha önce Akademi'de ödül sahibi olan insanlar doğrudan üye olarak alınabiliyor. Ancak bu üyeler filmleri neye göre seçiyorlar?
Öncelikle 40 dakikadan uzun olan, sinemalarda gösterime giren ve günde birden fazla seansı olan, en azından 7 gün boyunca vizyonda kalan filmler seçiliyor. Ama bu özelliklere sahip yüzlerce film vizyona giriyor. Her Akademi üyesinin 5 aday film seçme hakkı oluyor. Tahmin edebileceğiniz üzere, sayıya göre de filmler aday adaylığından resmi adaylık sıfatına yükselmiş oluyor. Son dönemlerde Akademi üyeliğinde değişikliğe gidildiği biliniyor. Özellikle de farklı görüşlere sahip olunması açısından farklı ırklardan, çoğunlukla kadınlar olmak üzere üyeler Akademi'ye alınıyor. 2015 yılında başlatılan "Oscar is so white" kampanyası ile bu alımlar iyice artış göstermeye başlamıştı. Ancak Akademi'nin bu kararı adaletli davranılmasına etki edebildi mi?
Yıldan yıla birçok önemli diyebileceğimiz filmin Oscar'a kabul edilmediğini görüyoruz. Örneğin 2019 yılında neden Oscar'ın kabul etmesi imkansız olarak görülen Black Panther kabul edildi, ancak neden Robert Redford'ın en önemli performanslarından birine ev sahipliği yapan The Old Man & The Gun ya da ırkçılık ve sınıflarla ilgili gerçekten samimi bir hikayeyi anlatan Blindspotting gibi filmler Akademi'den geçemiyor? Aslında filmlerin seçilme nedenler popüler olup pazarlama harikaları olmaları mı? Büyük ihtimalle öyle. Eğer Akademi üyelerinin yarısı bu filmleri izlemediyse, aday gösterilme şansları da olmayacaktır.
Şimdi sırada Akademi'nin esgeçtiği, ancak izlemenize son derece değecek olan filmlere göz atmak var!