24 Şubat'ı 25 Şubat'a bağlayan gece düzenlenecek bir tören ile sahiplerini bulacak olan 91. Akademi Ödülleri'nin adayları açıklanmış bulunuyor. Hollywood'un altın kurallarını yerine getirip formülü çözen, bir diğer deyişle en iyi pazarlama stratejisini geliştiren filmler, Oscar Ödülleri'ne aday olmayı başarıyor. 1929 yılından bugüne en prestijli sinema ödülleri olarak hayatımızda olan Akademi'nin henüz kendi istekleri doğrultusunda ilerlemeyen bir filme ödül verdikleri görülmedi. Son yıllarda Akademi'nin kendi düşüncesinin dışına çıkma ve kadın yönetmenlere, siyahi filmlerine ya da LGBTQ+ filmlerine ödül vermesinin nedeni de kamuoyu baskısına bağlanıyor. Değişen çağa ayak uydurmayı tercih eden Akademi'nin herkesi kucaklama seçimi her ne kadar gerçekçi durmasa da, en azından kamuoyunun bir şeyleri harekete geçirebileceği izlenimini veriyor.
Akademi tarihi boyunca birçok kötü karar vermiş olabilir. Ancak bunların en belirginlerine bakmamız gerekirse, karşımıza en Oscar'ı hak etmediği halde kazanan filmler çıkacaktır. Bu filmlerin kötü olduklarını söyleyemeyiz. Ancak ödülü aldıkları yılın Akademi koşullarına ve dış etmenlere bakıldığında iş, içinden çıkılmaz bir hal alıyor. İşte şimdi o filmleri inceleyelim...
A Beautiful Mind / Akıl Oyunları (2002)
Şizofreni teşhisi konulan bir dahi olan John Nash'in hayatını anlatan A Beautiful Mind'a o yıl Oscar ödülünün verilmesinin nedeni, o yılki rakiplerinin zayıf olmasına bağlanıyor.
Braveheart / Cesuryürek (1995)
Cesuryürek , William Wallace'ın yaşanan büyük acılar sonrası yeniden memleketi olan İskoçya’ya dönmesinin ardından yaşadıklarını konu edinen epik bir filmdir. İskoçya bağımsızlığını konu edinen filmin Oscar'ı haketmemesi bir turist çekme filmi olmasına bağlanıyor...
Chicago (2002)
Normal şartlarda bir filmin pazarlama stratejisi olmadan kazanması mümkün değildir. Ancak işin içine Harvey Weinstein girince her şey Chicago'da olduğu gibi değişebilir...
Out Of Africa / Benim Afrikam (1985)
Başrolünde Meryl Streep ve Robert Redford'ın yer aldığı Out Of Africa filmindeki pembe flamingoları ve Kenya manzaralı sahneleri hatırlamayan yoktur. Meryl Streep'in ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu söylememize gerek yok, ancak bu filmdeki kötü aksanını unutamayacağız.
The Greatest Show On Earth / Harikalar Sirki (1952)
The Greatest Show On Earth filmi Trapez kralı Sebastian, sirk sahibi Brad Bailey ve sevgilisi Holly arasındaki aşk üçgenini konu edinmektedir. Filmin oyuncuları arasında Charlton Heston, Betty Hutton, James Stewart bulunuyor. Filmin, Oscar ödülünü sadece ünlü oyuncuları nedeniyle aldığı düşünülüyor...
Marty (1955)
New York'lu olup bir kasap dükkanı işleten içine kapanık Marty Pilleti'nin hikayesini anlatan Marty'nin bırakın Oscar kazanmasını, senaryosu kendi açtığı sorunları anlatmaya yetecek kadar güçlü bile değildi...
Crash / Çarpışma (2004)
Irkçılık konusunda ders verebilecek nitelikte olan Crash filmine Oscar ödülü vererek Robert Altman'ın aynı temaya ve çoklu hikayelere sahip 1993 yapımı Short Cuts filminin hakkının yendiği söyleniyor.
Around the World in 80 Days / 80 Günde Devri Alem (1956)
Around the World in 80 Days, Oscar kazanmayı hak etmediği söylenen filmlerden biri. Hiçbir pazarlama stratejisi bulunmadığı gibi nasıl buralara geldiği merak ediliyor. İşin içinde filmin yapımcısı olan Mike Todd'un parmağının olduğu da söylentiler arasında bulunuyor.
Rocky (1976)
Rocky gibi efsane bir filmin üstüne gitmek ne kadar mantıklıdır bilemiyoruz. Ancak, rakipleri Taxi Driver, Network, All The President's Men ve Bound For Glory olduğunu görünce siz de Rocky'nin orada ne işi olduğunu sorgulamaz mıydınız?
The Life of Emile Zola (1937)
The Life of Emile Zola filminin kötü olduğunu söylemek bize düşmez. Ancak filmin yapımcıları filmi "Nadiren mükemmel görülen filmlerden biri" olarak tanıtınca ve film hiç de mükemmel çıkmayınca akıllar biraz karışıyor.