Bir oyuncu için sanatının zirvesine çıkma fırsatı, eline her zaman geçmez. Geçse bile, o zirvede kalmak hiç de kolay değildir. Bazen yaptıkları muhteşem şeyi, kimse fark etmez bile. Tarif etmenin son derece zor olduğu bu performansları izleyip sindirmek bile güçken, canlandırmanın nasıl olduğunu hayal bile edemiyoruz. Onlardan bazıları, bu zorlu performanslarıyla kendilerini Hollywood marketinde değerlendirirken efsaneleştiler. Bazıları ise çoktan kaybolup gittiler.
İşte iyi bir oyuncu olarak görülmenin kurallarını hiçe sayan, limitleri olmayan, gerçeklikle ilgilenmeyen ve buna rağmen son derece gerçekçi görünen oyuncular ve en iyi performansları!
Charles Bronson - Bronson (2008)
Tom Hardy'nin bu kadar iyi bir oyuncu olmasında, yıldız olmadan önceki rollerinin etkisinin büyüklüğü tartışılmaz. Biyografik nitelikteki Bronson filmi de bunlardan biri. Hardy, Britanya'nın en ünlü ve azılı suçlularından Charles Bronson'ı sadece canlandırmıyor, adeta yaşıyor! Hardy'nin geçirdiği psikozlarla boğuştuğumuz performansı, bir ekrana değil tiyatro sahnesine bakıyormuşuz izlenimi veriyor.
Calvin Candie - Zincirsiz (2012)
Leonardo DiCaprio, Zincirsiz filmindeki Candie rolüyle her ne kadar Oscar'a aday olamasa da, performansının muhteşemliğini yok sayamayız. DiCaprio'nun, o malum sahnede kameraların önünde elini kesmesinden sonra gerçekten akan kanla performansını sergilemesi, acımasız ve güçlü karakterine ne kadar iyi büründüğünü daha iyi hissetmemize neden olmuştu. Aynı sahne, DiCaprio'nun sargılı eliyle birkaç kez çekilse de ilki kadar etkileyici olmadığı için kullanılmamış.
Andy Kauffman - Ay'daki Adam (2000)
Andy Kauffman'ın garip, karikatürümsü portresini kimin Jim Carrey'den daha iyi çizebileceğini bilemiyoruz. Ay'daki Adam'da Kauffman'ın karmaşık karakterini asla yumuşatılmamış, kırılıp bükülmemiş, olduğu gibi, ama karakterin içerisinde Jim Carrey'nin olduğunu bileceğimiz şekliyle muhteşem bir performans izliyoruz.
Wladyslaw Szpilman - Piyanist (2002)
II. Dünya Savaşı'nın kapanamayan yaralarını iyice açan Piyanist filmi ve Adrien Brody'nin performansını nasıl unutabiliriz? Brody'nin performansını her izlediğimizde o felaket katliamın içine doğru çekildiğimizi hissediyoruz
Angela McCourt - Angela'nın Külleri (1999)
Angela'nın Külleri de en az Piyanist filmi kadar beyaz perdeye aktarılması zor olan bir yapım. Bu durumda oyunculara daha büyük sorumluluk düşüyordu ki Emily Watson yaşadığı tüm trajediyi bizlere de ekranın dışından yaşatmayı başardı. Etkileyici performans ile Angela'nın omuzlarındaki yükü biz de taşıdık!
Ronnie Cray - Legend (2015)
Tom Hardy'nin yıldızlaştıktan sonraki neredeyse her performansının harika olduğunu biliyoruz. Ama Legend filminde şaha kalkmasının üstüne basmak istiyoruz. Organize suçlu olan ikiz kardeşleri canlandıran Hardy'nin performansı, filmin bile önüne geçiyor! Aynı filmde birbirinden bu kadar farklı iki karakteri yaratması Hardy'nin gözümüzde daha da büyümesine neden oluyor.
Joker - Kara Şövalye (2008)
Heath Ledger'ın Joker'inin açık ara farkla Batman'den daha fazla ilgi çektiğini söyleyebiliriz. Diğer bir deyişle bizim gözümüzde Joker, Kara Şövalye'ye hiç yenilmedi. Oscar kazanması bir yana, Joker'i canlandıran diğer oyuncuları da performansıyla ezip geçerek ölümsüzleşmeyi başardı.
Richard - Dead Man's Shoes (2004)
Paddy Considine'in Dead Man's Shoes'daki efsane performansından sonra hala film endüstrisinde kendisine daha iyi bir yer bulamaması inanılır gibi değil. Film boyunca hangimiz onun kötü biri olduğunu bile bile kazanmasını istemedik! Film ilerledikçe ipleri eline alıp dengeleri alt üst etmesini izlerken, travmasına da ortak oluyoruz.
Tommy DeSimone - Sıkı Dostlar (1990)
Sicilyalı mafya babası Tommy DeSimone'un korkunç şöhretini beyaz perdeye aktarmak ne kadar zorsa, Joe Pesci de bu rolün altından kolayca kalkarak o kadar başarılı olduğunu kanıtlıyor. Pesci, belki de sinema tarihinde sinirleri alt üst etme konusunda bayrağı elinde tutan biyografik karakteri Tommy DeSimone'u Sıkı Dostlar ile yeniden hayata geçiriyor.
Dicky Eclund - Dövüşçü (2010)
Christian Bale'e bir Oscar heykelciği kazandıran Dövüşçü filmindeki Dicky rolünü es geçmek olmaz! Metot oyunculuğunda ustalığını gösteren Bale, Eclund'un portresini kolaylıkla çizmişti.
Aileen Wuornos - Cani (2004)
Aranızda Charlize Theron'ı gören var mı? Biz Monster'da Theron'dan hiçbir eser göremedik de! Bir oyuncunun bedeninde olduğunu dahi fark edemediğimiz Aileen Wuornos'u canlandıran Theron, Cani filminde kendini yalnızca bizlere unutturmuyor; kendi de unutuyor. Karşımızda tamamen madde ve alkol bağımlısı bir katil olduğuna inanıyoruz!
Jake LaMotta - Kızgın Boğa (1980)
Metot oyunculuğunun usta isimlerinden Christian Bale ve Daniel Day-Lewis henüz ortalıkta yokken Robert De Niro vardı! Tartışmaya kapalı bir şekilde metot oyunculuğunu konuşturmada zirveye Jake LaMotta ve Kızgın Boğa ile çıkan De Niro, LaMotta'nın ruhunu ve eldivenlerinin arkasında kalan insanı izleyicinin gözü önünde inşa ediyor.
Tony Montana - Yaralı Yüz (1983)
Tony Montana'nın vahşi doğasını Al Pacino'dan daha iyi ortaya çıkarabilecek biri var mıdır, bilemiyoruz. Vahşi olduğu kadar içinde az da olsa var olan insanlığı kırıntı şeklinde göstermeyi başaran Yaralı Yüz performansı ile Al Pacino, kazanmak için yaşayan ve kazanmaya giden yolda her şeyi yapabilecek güce sahip bir adamı portreleyerek hayatının performanslarından birini hayata geçiriyor.
Jack Torrance - Cinnet (1980)
Jack Nicholson'ın psikopat Jack Torrance'e dönüşümünü adım adım gözlemleyebildiğimiz The Shining performansında, kaçınılmaz sona göre hızla ilerleriz. Son kaçınılmaz olsa da Nicholson'ın performansı sayesinde izleyici için önemli olan şey, film süresince yaşananlardır. Bu sayede asla filmin bitmesini beklemeyiz ve sinirlerimiz daha çok harap olsun diye oturup bekleriz!
Begbie - Trainspotting (1996)
Trainspotting'de film boyunca patlamaya hazır bir el bombası gibi olan Begbie'yi unutmak imkansız. Robert Carlyle'ın canlandırdığı tüm karakterlerin harika olduğunu biliyoruz, ama Begbie'nin çığrından çıkma sahnesi, Carlyle'ın oyunculuk kariyeri için belki de zirve olmuş olabilir.
Kevin - Kevin Hakkında Konuşmalıyız (2011)
Ezra Miller'ın ne kadar harika bir oyuncu olabileceğinin keşfedilemesini Kevin Hakkında Konuşmalıyız filmindeki performansına bağlamamak elde değil. Miller'ın buz gibi bir sosyopat ve psikopat olabileceğini görmek, film boyunca büyülemesinin kat kat üstünde ürkütüyor!
Bill "The Butcher" Cutting - New York Çeteleri (2002)
Sinema tarihinin en unutulmaz kötü adamlarının başında gösterebileceğimiz New York Çeteleri'nin The Butcher'ını canlandıran Daniel Day-Lewis'in etkileyici performansını göz ardı etmek mümkün değil. "Bir kötü adam nasıl izleyiciyi nasıl kendine bağlar?" sorusunun cevabı olarak bu performans gösterilebilir.
Raymond - Nil By Mouth (1997)
Gary Oldman'ın yönetmenlik denemesinin bu kadar iyi sonuçlanacağını düşünür müydünüz? Nil By Mouth'ta işçi sınıfı bir ailenin reisi rolünde izlediğimiz Ray Winstone, kendinden nefret ettirene kadar performansını yükseltiyor. Aynı anda kendini ve etrafındakileri ezebilen, hamile karısını teklemeyebilecek kadar patlamaya hazır bir bomba gibi görünen Raymond'ın, Gary Oldman'ın babasına ithafen yazdığı bir karakter olduğu bilinenler arasında.
Dr. Hannibal Lecter - Kuzuların Sessizliği (1991)
Her ne kadar filmin devamında etkisini yavaş yavaş azaltsa da Hannibal Lecter'ın Kuzuların Sessizliği'ndeki ilk ortaya çıkışının sarsıcılığı asla unutulamaz. Anthony Hopkins'in muhteşem performansıyla hayat bulan Hannibal, adeta üzeri temiz bir perde ile örtülü gibi görünen, ama perde kaldırıldığında altından çıkan canavarla, dehşet verici ününe ün katıyor.
Don Logan - Sexy Beast (2000)
Ben Kingsley, filmlerdeki gangsterlerin daha karikatürize olması gerektiğini düşünenlerin tam tersine hareket ederek yeraltı camiasının en tehlikeli patronlarından birine hayat veriyor. Karanlık, ama çekici ve hedefini tam on ikiden vuran davranışları sayesinde sergilediği performansla Kingsley, Sexy Beast'te gönlümüzü çalmadı dersek yalan olur!