Hesabım
    Engin Altan Düzyatan ve Mete Sözer Sorularımızı Cevapladı!

    Ve Panayır Köyden Gider filmi 10 Haziran'dan itibariyle sinemalarda!

    10 Haziran Cuma gününden itibaren sinema salonlarında seyircisiyle buluşacak Ve Panayır Köyden Gider filmine dair sorularımızı başrol Engin Altan Düzyatan ve yönetmen-senarist Mete Sözer'e yönelttik!

    Keyifli okumalar, iyi seyirler!

    Karşımıza psikolojik derinliği olan farklı bir karakter ile çıkıyorsunuz, bize biraz Bekçi Ali'den bahseder misiniz?

    Engin Altan Düzyatan: "Çok şudur" diye anlatabileceğim bir karakter değil ama bu ilginç bir senaryoydu ve bu senaryonun içerisinde ortak bir dil oluşturulması ona göre ilerlenmesi gerekiyordu. Geçmişlerini çok da bilmediğimiz, bilmeyi tercih etmediğimiz karakterler aslında bunlar. Görmediğimiz bir yandan da sıkışmış karakterler. Belki hayata atılabilecekken oradan hiçbir zaman çıkmamış, oraya hapis olmuş ve bunun kendi içerisinde çelişkilerini yaşayan bir karakter. Bundan mutsuz mu yoksa mutlu mu diye sorarsanız ikisini de zannetmiyorum.  Yeni bir hayatı arzular mıydı bilmiyorum. Aslında karakterin bu çıkmazlarına vereceği cevapları bilememek bende bu karakter yarattı.  Ve ben çok keyif aldım oynarken.

    O köyün bir bağlayıcılığı var aslında; çıkışsı bir köy ve genel açıda baktığınızda bu sistemde de böyledir. Hiçbir yerden kendi isteğinizle kolay kolay çıkamazsınız. Ali’yi de bir şekilde şartlar oraya itmiş ve aslında çıkabilmesi de o kadar kolay değil. 

    Cem Bey ile olan karşılıklı oyununuzda filmi alıp götüren “tutuk ve gerilim bir elektrik ” var…

    Engin Altan DüzyatanBu işler biraz da karşılıklı oluyor aslında; Cem abi benim ne yapmak istediğimi anlamıştı, ona göre tavır alıyordu kendisine. Ben de keza Cem abinin ne yapmak istediğini anlayarak, ona göre tavır alıyordum. İyi oyuncularla oynamanın her yerde avantajı budur. Size iyi bir pas veriyorsa gerisi de gelir. Ama maalesef karşınızdaki oyuncu eğer bunu anlayamayacak kapasitedeki bir oyuncuysa o zaman hep duvara top atmaya benzer bu, hiçbir zaman daha yukarı çıkmaz o top. 

    Mete Sözer ile bir araya gelmeniz, projeye dâhil olmanız nasıl oldu?

    Engin Altan DüzyatanMete eski arkadaşım benim. Açıkçası çekmesi için cesaretlendiren de biraz benim diyebilirim. Mete yurt dışında yaşıyor normalde; buraya geldiğinde bir araya gelmiştik. Aklında bu film projesinden bahsetti, ama tereddütleri vardı, olur mu olmaz mı diye. “Bu filmi yapmak istiyorsan dönme kal, çekelim; yoksa önümüzdeki yıla kalır.” dedim, Mete de cesaretlendi, kaldı, yazdı. Senaryo ortaya çıktıktan sonra oyuncularını düşündük. Açıkçası her etabında da içinde olduğum bir filmdir, sadece oyuncu olarak değil. Başından itibaren  beraber üzerine uzun uzun kafa patlattığımız, zaman geçirdiğimiz bir film oldu ikimiz için. Benim için her açıdan keyifli oldu benim için. 

    Son olarak filmin seyircilerine ve Beyazperde.com takipçilerine mesajınız ne olur?

    Engin Altan Düzyatan: Ben içinde olmaktan keyif aldığım bir filmde oynadım . biz bunu sanat yapalım gişe yapalım diye çekmedik. Bir vicdan ve kaybolmuş hikayesini yansıtmak, göstermek için çektik. Umarım seyirciler de izleyip evet gerçekten iyi hikayeymiş deyip anılarının bir köşesine koyarlar çünkü sinemayı biz bunun için yapıyoruz. Anılarının bir yerinde birilerinin kalabilmek ve bir hikâyeyi yaşatabilmek için yapıyoruz.

    Çok teşekkürler.

    Yerli sinemamızda çok da görmeye alışkın olmadığımız bir türle karşımızdasınız. Projenin ortaya çıkma sürecinden bahseder misiniz?

    Mete Sözer : Öyle planlı, ajandalı bir proje olarak değil de benim kafamda duran bir fikirden başladı bu iş. Yavaş yavaş. Bir kenardaydı, sonra bir şeyler yaşadım ve üzerine çalışmak anlamlı geldi. Bir anda bir çark döner ya kafanızda, öyle başladı. Ve senaryoyu bitirdim ve prodüksiyon sürecini bir tablo yaparmışçasına zamana yayarak çalıştım. 

    Oyuncu seçimleri nasıl gerçekleşti?

    Mete Sözer : Baştan Altan ile konuşuyorduk zaten, filmi çekelim diye. Cem keza, İlyas Salman’ın oynamasını istedim. Herkes hakikatten inandı benimle oynamaya, kâğıt üstündeki senaryoda filmi görmeniz çok da kolay değil. Sonra çıktım arabayla yollara bir yandan yazıyorum bir yandan geziyorum. Bu köy Beyşehir’in 1 saat uzağında, bir dağın epesinde unutulmuş eski bir Rum köyü. Yazdığım her şeyi nerdeyse buldum o köyde. Uhrevi şeylere çok inanmasam herhalde ben yaşadım daha önce bu köyde dedim kendi kendime. Bir de benim geçmişim mimarlığa dayanıyor. Gördüğün zaman anlıyorsun ne istediğini.

    Sizin yola çıkış noktanız kırsalda bir köy filmi değil aslında hikâyenin kendisi diyebilir miyiz?

    Mete Sözer : Hikâye olsun ve bu hikaye aslında herhalde çekilebilsin. Bu bir apartmanda da geçebilsin, yeni bir kiracı gelsin mesela, ya da II. Dünya Savaşı’nda da geçebilsin. Yere ve zaman ait olmasın istedim. Bir referans noktası yok.

    Bu anlamda biçimsel diyebilir miyiz anlatım dilinize?

    Mete Sözer : Biçimsel olmak istemeyen bir biçim. 

    İnsanoğlunun ölümle ilişkisini sizin filminiz üzerinden okursak hep bir sıkışmışlık var sanki. Örneğin Ali için nerede öleceği çok da fark etmiyor…

    Mete Sözer: Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insanoğlu. Ama Ali’nin durumunun kadercilikle alakası yok. O oradan çıkamıyor, yüzündeki yara… Orada bir metafor var zaten. Belki onu rasyoneliz etme şekli. Belki çok varoluşsal bir şey gerçekten. Çünkü Ali karakteri şaşırtıyor fark ettiyseniz. Bazen safça hiçbir şeyin farkında değil, bazen her şeyin bilincinde. 

    Filmin görüntü yönetmenliği ve film rengi sinematografi anlamında çok belirleyici fakat müzikleri gerçekten farklı ve etkileyici. Müzik seçimini hangi tercihlere göre yaptınız?

    Mete Sözer: Ben müzikle çok iç içe bir insanım ve müzik seçimleri o sahneler saha çekilmeden belliydi. Düğün sahnesinde ben küçük bir hoparlörü götürdüm ve çekimde o çalıyordu mesela. Yabancının tarlada yürüdüğü sahnedeki müzik belliydi. Benim kafam biraz böyle paralel çalışıyor. Innaritu’nun “benim kulaklarım gözlerimden daha iyi”  diye bir sözü var ki kendisi radyo dj’liğinden bugüne gelmiştir, onu çok iyi anlıyorum. Beraber çalışan iki olgu var.

    Çok teşekkürler, filminizin yolu açık olsun. 

     

    facebook Tweet
    Öneriler
    Back to Top