Hollywood tarihine baktığımızda, oyuncuların, rol aldıkları filmleri çekmekten hoşlanmadığı pek çok örnek görebiliriz. Oyuncular filmlerinin açıkça hayranı olmadıklarında, bu genellikle şakalara dönüştürülür, tıpkı "Twilight" serisindeki Robert Pattinson gibi...
Ancak bazen bir oyuncunun bir filmden hoşlanmamasının kaliteyle çok az ilgisi vardır ve bu durum daha çok o filmde mecburen rol almasına neden olan stüdyo anlaşmazlıkları ya da sözleşmelerle ilgilidir. Yıldız isimler dahil olmak üzere oyuncular, bir filmde oynamaya mecbur kaldığında, bunun nedeni genellikle sonunda imzaladıkları için pişman oldukları sözleşmedir.
Hollywood'un ilk günleri, sinema filmlerinin yapımına yönelik stüdyo sistemini takip etti. Bu sistem, oyuncu kadrosu da dahil olmak üzere yapımın her alanında film endüstrisindeki tüm gücü ve etkiyi elinde bulunduran "Beş Büyük" stüdyoyu yarattı. Sömürücü yıldız sistemiyle el ele giden bu stüdyo sistemi, 1948'de Yargıtay kararıyla yasaklandı. O zamandan bu yana geçen 75 yılda çok şey değişmiş olsa da, 2023 yazındaki SAG-AFTRA grevinin de gösterdiği gibi sektördeki sorunlar hâlâ devam ediyor...
İşte istemedikleri filmlerde mecburen rol alan 10 yıldız isim...
Emily Blunt - Gulliver's Travels
"Iron Man 2"nin vizyona girdiği 2010 yılında zaten tanınmış bir oyuncu olmasına rağmen, Black Widow rolü Scarlett Johansson'ın kariyerini değiştirdi ve onu dünya çapında bir yıldız haline getirdi. Ancak bu rol başlangıçta Emily Blunt için planlanmıştı. Ne var ki Fox ile olan sözleşmesi Blunt'ın bu rolü üstlenmesine engel oldu.
Blunt yapımcılığını ve dağıtımını Fox'un üstlendiği 2006 yapımı "The Devil Wears Prada"da ile büyük bir üne kavuştu ve kontratına, stüdyonun onu gelecek projelerinden birine dahil etmesine hak tanıyan bir seçenek eklendi. Fox, dört yıl sonra bu seçeneği kullanmaya karar verdi ve onu "Gulliver's Travels"ta oynattı.
Blunt, "Iron Man 2" şansını zorlasa da "Gulliver's Travels"ın yarattığı zamanlama çakışmaları ve Fox'la daha önce imzaladığı sözleşme, MCU yerine beğenilmeyen fantastik komedi filminde rol almak zorunda olduğu anlamına geliyordu.
Bruce Willis - Armageddon
Bruce Willis'in başrolde oynamak zorunda kaldığı film büyük ilgi gördü ancak Disney'in olası bir davası gündemde olmasaydı muhtemelen bu filmde oynamayacaktı. Willis'in "Broadway Brawler" filminin setindeki davranışı prodüksiyonun durdurulmasına yol açtıktan sonra şirket ona 17,5 milyon dolarlık bir davayla yüzleşme veya Disney için önemli ölçüde azaltılmış bir ücretle üç filmlik bir anlaşma imzalama seçeneği verdi. Bu üç filmden ilki, 1998'in en çok hasılat yapan filmi olan "Armageddon"du.
Bu anlaşmanın bir parçası olarak Willis, "The Sixth Sense" (1999) ve "The Kid" (2000) filmlerinde de rol aldı. Özellikle Altıncı His'in başarısıyla Disney anlaşması Willis'in lehine sonuçlandı ve onu 1990'ların en büyük gişe hasılatı yapanlarından biri haline getirdi. "Broadway Brawler"ın başarısızlığı olmasaydı izleyiciler Willis'in en ikonik rollerinden bazılarını kaçırabilirdi.
Whoopi Goldberg - Theodore Rex
EGOT (Emmy, Grammy, Oscar, Tony) ödüllü Whoopi Goldberg sinema, sahne ve gündüz televizyon kuşağındaki muhteşem kariyeriyle tanınıyor ama bir zamanların en pahalı video filmi olan "Theodore Rex"te kendi isteği dışında rol aldı. Goldberg, 1996 yılında bir dinozorla polis-dost rolünü oynayacağı komedide rol almak için sözlü bir anlaşma yapmıştı ve filmden çekilmeye çalıştığında yapımcı Richard Gilbert Abramson ona 20 milyon dolarlık dava açmıştı. Dava hızla çözüldü ve Goldberg, başlangıçta anlaştıkları 2 milyon dolar yerine 7 milyon dolar karşılığında filmde rol almayı kabul etti, bu da filmin yüksek masraflarını daha da artırdı.
Roy Scheider - Jaws 2
1975'te gösterime girdiğinde tüm zamanların en çok hasılat yapan filmi olan "Jaws"ın muazzam başarısı göz önüne alındığında, Universal Pictures'ın bir devam filmi yapmak istemesi çok doğaldı. İlk filmde Roy Scheider polis şefi Martin Brody'yi canlandırdı ve Universal ile olan sözleşmesi onun stüdyoyla üç film daha çekmesini şart koşuyordu. Onlarla bir film daha yaptıktan sonra (Sorcerer), "Jaws 2"yi birçok kez geri çevirdi.
Yine de Universal, Jaws'ın devam filminin yapılması konusunda ısrarcıydı ve Scheider'ın imza atması için bir plan tasarladı. The Daily Jaws'a göre Universal, "Jaws 2"yi daha çekici hale getireceğini umarak, Scheider'a hayır diyeceği filmlerini sunmaya devam etti. Bu plan da başarısız olduktan sonra Universal sonunda "Jaws 2"yi iki film olarak saymayı teklif etti. Scheider bunu kabul etti ve devam filmi başarılı oldu, ancak Şef Brody'nin "Jaws 3" veya devam filmi için geri dönmemesi, "Jaws 2"de rolü ne kadar isteksizce oynadığını gösterdi.
Keanu Reeves - The Watcher
Keanu Reeves'in arkadaşının eylemleri nedeniyle "The Watcher"da başrol oynamak zorunda kalması bir aktörün film yapmaya zorlanmasının en tuhaf örneklerinden biri. Film 2000 yılında gösterime girdikten sonra çok kötü eleştirildi ve bu muhtemelen Reeves'in senaryoyu okuduğunda tahmin ettiği bir şeydi Arkadaşı ve filmin yönetmeni Joe Charbanic, ilk başta filme olan ilgisizliğini dile getirdikten sonra ona sahte bir sözleşme imzalattı.
Sahteciliği gerektiği gibi kanıtlayamayan ve uzun bir hukuk mücadelesine dahil olmak istemeyen Reeves, Universal'in filmin pazarlama kampanyasındaki rolünü küçültmesi ve maaşını artırması koşuluyla filmi yapmayı kabul etti. Universal, filmin ABD'de gösterime girmesinden bir yıl sonrasına kadar Reeves'in olanları açıklamasına izin verilmedi. Film, Reeves'e Razzie Ödülü adaylığı kazandırdı ve gişede başarısız oldu.
Channing Tatum - G.I. Joe: The Rise Of Cobra
Channing Tatum, 2009 yapımı "G.I. Joe: The Rise of Cobra" filminden nefret ettiğini defalarca, açıkça belirttiğinden bu listede yer alması sürpriz değil. Aktör senaryoyu beğenmedi ve Snake Eyes'ı oynamak istedi ancak onun yerine baş karakter rolü teklif edildi. Tatum bu rolü yedi kez geri çevirdi ama Paramount'la üç filmlik bir anlaşması vardı ve stüdyonun filmi yapmaması halinde onu dava etmekle tehdit etmesinden sonra, son derece isteksiz de olsa projeye katıldı. Devam filminde rol almaktan kaçınmak için Tatum, Duke'un "G.I. Joe: Retaliation"da öldürülmesini istedi.
Val Kilmer - Top Gun
Iceman, Val Kilmer'in en ünlü rollerinden biri ama ilginçtir ki Kilmer başlangıçta "Top Gun"ı yapmak istemiyordu. 1986 yılında Kilmer, Juilliard oyunculuk konservatuvarından yeni mezun olmuştu ve belgeselinde "aptalca" ve "savaş kışkırtıcı" bir senaryoya sahip olduğunu söylemesi bir yana, bir aksiyon filmi yapmaktan bile heyecan duymuyordu. Paramount'la olan sözleşmesi ve Tom Cruise ile aynı menajeri paylaşması nedeniyle en azından seçmelere katılmak zorunda kaldı.
Kilmer, seçmeleri batırma girişimlerine rağmen rolü aldı. Çekimler sonrasında yönetmen Tony Scott'la olan deneyimi Kilmer'in film hakkındaki fikrini değiştirdi. Bu, Kilmer için bir lanetten çok bir lütuf oldu ve Kilmer, 2022'nin büyük hiti "Top Gun: Maverick"te Iceman rolünü son derece dokunaklı olarak tekrarladı.
Edward Norton - The Italian Job
Filmlerinden birinden hoşlanmadığını kamuoyuna açıkça duyuran bir diğer aktör de 2003 yapımı soygun aksiyon filmi "The Italian Job" hakkında basında sürekli olarak olumsuz konuşan Edward Norton'dur. Tatum gibi o da 1996'daki "Primal Fear"ın ardından Paramount'la üç filmlik bir anlaşma imzalamıştı ancak stüdyonun kendisine sunduğu her şeyi üç yıl boyunca reddetmişti. Slash Film'e göre Edward Norton, kontratını yerine getirmek yerine Fox'un "Fight Club" filminde rol aldığında Paramount, Fox'u dava etmekle tehdit etmişti.
Bu tehdit, Norton ve Paramount'un sözleşmeyi yeniden müzakere etmesine neden oldu ve Norton'un stüdyo için yalnızca bir filmde daha yer alması gerektiği söylendi. Teklifleri reddetmeye devam etmesinin sonucunda kişisel olarak bir davayla tehdit edildiğinde, yapılan ilk anlaşmadan yedi yıl sonra "The Italian Job"da başrol oynamak zorunda kaldı. Film iyi iş çıkardı ancak bu, Norton'un filme isteyerek dahil olmadığı son derece açıktı.
Geena Davis - Cutthroat Island
Geena Davis, 1995'teki "Cutthroat Island"da (Korsan) rol aldığında, zaten bir Akademi Ödülü kazanmıştı ve 1990'ların başındaki en büyük kadın filmlerinden bazılarında - Thelma & Louise ve A League of Their Own - başrol oynamıştı. Ne yazık ki, o zamanki kocası olan yönetmen Renny Harlin ile yaptığı işbirlikleri neredeyse kariyerinin sonu anlamına geliyordu. Davis, Dying of Politeness adlı anı kitabında kariyeri, çoklu evlilikleri ve "Cutthroat Island) felaketi konusunda samimiydi.
Davis, filmi çekmeyi kabul ettiğinde, Michael Douglas'la birlikte rol alması planlanıyordu. Douglas projeden ayrıldıktan sonra o da filmin büyük bir fiyasko olacağını öngörerek ayrılmaya çalıştı ancak ne yazık ki sözleşmesi vardı. Film tüm zamanların en büyük gişe felaketlerinden biriydi ve yapım şirketi Carolco Pictures, vizyona girmeden bir ay önce iflas başvurusunda bulunmuştu. Davis'in kariyeri ancak "Stuart Little" (1999) filmindeki rolüyle ayağa kalkmaya başladı ancak "Cutthroat Island"ın neden olduğu hasar bugün hala hissediliyor.
Marlon Brando - Desirée
Marlon Brando, geniş kitlelerce 20. yüzyılın en büyük oyuncularından biri olarak tanınıyor ancak aynı zamanda setteki tuhaflıkları ile de ünlüydü. "Somebody: The Reckless Life and Remarkable Career of Marlon Brando" adlı biyografisinde Brando'nun, rol arkadaşı Bella Darvi'nin iyi bir oyuncu olmadığını düşündüğü için "The Egyptian" filmini yapmak istemediği ortaya çıktı. Brando'nun bundan kaçınmanın çözümü, çekimlerin planlanmasından bir hafta önce rolün kendisi için zihinsel olarak yorucu olacağını iddia etmekti, bu da gecikmelere ve Fox'un Brando'ya dava açmasına neden oldu. Yerine Edmund Purdom getirildi ancak Fox'la mücadele devam etti.
Filmin baş yapımcısı Darryl Francis Zanuck'tı ve Brando'nun prodüksiyonda yarattığı karışıklıktan dolayı kendisine borçlu olduğunu düşünüyordu. Fox'un davası, aktör "Desirée"de rol almayı kabul ederek uzlaşınca çözüldü. Ancak Brando ilk etapta filmi yapmak zorunda kalmayı protesto etmek için harekete geçti. Kötü davranışları sektörde o kadar iyi biliniyordu ki Paramount, Brando'yu "The Godfather"da oynatmak istemedi.
Kaynak: ScreenRant