Keanu Reeves'in başrolünü üstlendiği sevilen aksiyon serisi "John Wick" dördüncü filmiyle sinemalardaki yerini almaya hazırlanırken, John Wick serisi hakkındaki ilginç detayları derledik...
Serinin en uzun filmi olan (169 dakika) ve Japonya, Ürdün, Almanya, Fransa ve ABD'yi kapsayan çılgın bir macerayı konu alan "John Wick 4"te, Keanu Reeves'in ikonik suikastçısı üçüncü filmdeki olayların ardından Yüksek Şura'ya girmeye hazırlanıyor ve kendisini Bill Skarsgard'ın canlandırdığı Marquis karakterine meydan okurken buluyor.
Keanu Reeves'in yanı sıra Laurence Fishburne, Ian McShane ve Lance Reddick de rollerine geri dönerken; kadroya Rina Sawayama, Donnie Yen, Shamier Anderson, Hiroyuki Sanada, Scott Adkins ve Clancy Brown gibi yeni isimler de dahil oluyor.
Orijinal John Wick 75 Yaşındaydı
Yapımcı Basil Iwanky'nin "They Shouldn't Have Killed His Dog: The Complete Uncensored Oral History of John Wick, Gun Fu, and the New Age of Action" adlı kitabında belirttiği üzere, Derek Kolstad tarafından yazılan orijinal John Wick senaryosunun ana kahramanı 75 yaşındaydı.
Iwanky, bu senaryoyu okuduğunda emekliye ayrılmış suikastçı rolü için akıllara Clint Eastwood ya da Harrison Ford tarzında bir aktörün geldiğini belirtiyor. Ne var ki Kolstad Keanu Reeves ile görüştüğünde planlar değişti. İkili senaryonun üstüne iki ay çalışarak karakteri Reeves'in oynaması için gençleştirdiler ve senaryoda buna uygun değişiklikler yapıldı.
Dublörlükten Gelen Yönetmenler
John Wick serisinin yönetmeni Chad Stahelski, yönetmenlik kariyerine adım atmadan önce bir dublördü. Stahelski'in Keanu Reeves ile olan tanışıklığı da Matrix serisinde onun dublörlüğünü yaptığı günlere kadar uzanıyor. Stahelski'nin bu alandaki deneyimi, John Wick'in her filmde izlemelere doyamadığımız birbirinden başarılı aksiyon sahnelerinin ardındaki büyük bir güç.
İlk filmde Stahelski ile birlikte yönetmenlik yapan David Leitch de eski bir dublör ve özellikle "Fight Club", "Ocean's 11", "Troy" gibi filmlerde Brad Pitt'in dublörlüğünü yapmasıyla tanınıyordu. Leitch "John Wick"in ardından "Deadpool 2", "Hızlı ve Öfkeli: Hobbs ve Shaw", "Suikast Treni" gibi başarılı aksiyon filmleriyle yönetmenlik kariyerini sürdürdü.
Keanu Reeves Dublör Kullanmıyor
Keanu Reeves John Wick serisinde, çok az sahne dışında dublör kullanmıyor ve dövüş koreografilerini kendisi gerçekleştiriyor. Serinin ilk filminin çekimlerine başlarken 50 yaşında olan aktör filmin gerektiği yoğun fiziksel performansı göstermeye hazırdı ancak bununla birlikte baş etmesi gereken ciddi bir fiziksel problem de ortaya çıkıyordu.
Reeves, ilk filmin ardından yaptığı bir röportajda, uzun süren çekim günlerinin ardından dinlenmek ve iyileşmek için çareyi buz banyolarında bulduğunu belirtiyor: "Buzu ilk olarak The Matrix'te öğrendim ama bu başka bir seviyeydi. Çekim yaptığım bir günden sonra eve gelir, suyu 2 dereceye getirir ve boynuma kadar uzanırdım. Cennet."
John Wick'in Hikayesiyle Keanu Reeves'in Geçmişi Arasındaki Bağ
Hikayede eşinin yasını tutan John Wick'i canlandıran Keanu Reeves, 2001 yılında kız arkadaşı Jennifer Syme'i kaybetmişti. Çiftin 1999 yılında ölü doğan bir çocukları olmuştu ve Syme'in kazasında, bu ölümün ardından gelen depresyonla baş etmek için kullandığı ilaçların etkili olduğu düşünülüyor. Reeves kendi hayatındaki bu acı hatırayı John Wick karakterini inşa ederken kullanıyor.
Matrix Göndermeleri
John Wick filmlerinde, başrolünü yine Keanu Reeves'in üstlendiği Matrix serisine yapılan göndermeler, hayranların iki serinin bağlantılı olabileceğine dair ilginç ve eğlenceli teoriler ortaya atmasına neden olacak kadar dikkat çekici.
Keanu Reeves'in yanı sıra, Matrix'te Morpheus karakterini canlandıran Laurence Fishburne da John Wick'te rol alıyor ve The Bowery King karakterine hayat veriyor. John Wick ondan yardım istmeye gittiğinde "Sanırım bir seçim yapman gerekiyor" diyor; tıpkı Morpheus'un Neo'ya söylediği gibi, ancak bu kez roller farklı. Başka bir sahnede John'un "Ben sana yardım edebilecek tek kişiyim" dediğini duyuyoruz. Matrix'te Morpheus, Neo'nun onları kurtarabilecek tek kişi olduğuna, seçilmiş kişi olduğuna inanıyordu.
"John Wick 2"nin sonunda John ile Winston, Central Park'ta konuşuyorlar ve John aforoz edildiğini öğreniyor. Winston bu sahnede her şeyin kendi emrinde ve kontrolünde olduğunu göstermek için asistanına bir emir veriyor ve parktaki herkes bir anda donup John Wick'e bakıyor. Bu sahne de Morpheus'un Neo'ya, Matrix'te herkesten şüphelenmesi gerektiğini anlatırken programı durduğu sahnenin neredeyse aynısı.
Charon Karakteri Mitolojiden Geliyor
Lance Reddick'in John Wick serisinde canlandırdığı Charon karakteirnin adı mitolojiden geliyor. Charon, Yunan mitolojisinde, yer altı tanrısı Hades'in kayıkçısı olarak biliniyor. Ölüleri, yaşam ve ölümü ayıran nehirlerden geçirmekle görevli Charon'a bu geçiş için ödeme yapılmalıdır. Antik Yunan'da ölüler yakılmadan önce gözlerine koyulan altın sikkeler de Charon'un ödemesi içindir.
Reddick'in karakterinin Continental'deki konumu da mitolojideki Charon'la bir nevi paralel. Resepsiyonda çalışan Charon, gelenlerden altın parayı alıyor ve onlara bir nevi güvenli geçiş sağlıyor.
John Wick'in Hobisi
Filmlerde yer alamasa da John Wick'in insanları bir kurşun kalemle öldürmek dışında bir hobisi daha var. Reeves'e göre ilk "John Wick"in senaryosu, suikastçı günlerini geçmişinde bırakmaya karar vermiş olan Wick'in eski deri ciltli kitapları restore etmeye çalıştığı bir sahne içeriyordu. Çekimler yapıldı ancak bu sahne son kurguya dahil edilmedi.
Enter the Dragon ve Bruce Lee'ye Selam
Serinin görsel açıdan en unutulmaz sahnelerinden biri olan, "John Wick 2"deki aynalı salondaki dövüş sahnesi, ilhamını Bruce Lee'nin 1973 tarihli "Enter the Dragon" filminden alıyor. Yönetmen Chad Stahelski, henüz filmin hikayesi bile ortada yokken bu sahneyi yeniden yaratmak istiyormuş ve bu nedenle müzedeki deneysel ayna sergisini filmin sonuna ekleyerek Bruce Lee'ye bir saygı duruşunda bulunmuş.
Her Filmin Hasılatı Bir Öncekini Aşıyor
Devam filmlerinin öncekilerden daha iyi performans göstereceği her zaman kesin değildir. Ancak John Wick söz konusu olduğunda, yapımcılar ve Lionsgate, her seferinde başarılarını ikiye katlıyor.
John Wick (2014) 20 milyon dolar gibi düşük bir bütçeyle çekilmiş ve küresel gişede ise 86 milyon dolar kazanmıştı. 2017'de gelen "John Wick 2"nin dünya çapındaki kazancı 174 milyon doları aştı. 2019 tarihli "John Wick: Chapter 3—Parabellum" ise toplamda 328 milyon dolar hasılat elde etti.
"John Wick 4"ün sadece Kuzey Amerika'da rahatlıkla 350 milyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor ve Amerika dışındaki pazarlardan da elde edilecek kazançla birlikte, filmin, serinin toplam hasılatını fazlasıyla geride bırakacağı düşünülüyor.
Yan Projeler
Günümüzün "Sinematik Evrenler" dünyasında, John Wick gibi başarılı bir serinin yan hikayelerle genişlememesi düşünülemez. İlk John Wick spin-off projesi olan "Ballerina"da başrolü Ana de Armas üstleniyor ve film "John Wick: Chapter 3 - Parabellum"daki bale okulunda yetişen bir suikastçıyı konu alıyor.
Diğer bir John Wick projesi ise Mel Gibson, Colin Woodell gibi isimlerin rol aldığı "The Continental" adlı mini dizi. Adından da anlaşılacağı gibi Continental Oteli'nin geçmişini anlatacak olan prequel projesinde Woodell, ana seride Ian McShane tarafından canlandırılan Winston karakterinin gençliğine hayat verecek.