Korku sinemasının artık yeni katil bebeği var! Yapımcılığını James Wan (Testere, Ruhlar Bölgesi, Korku Seansı) ve Blumhouse'un (Cadılar Bayramı, Siyah Telefon, Görünmez Adam) üstlendiği "M3GAN" vizyona girdi.
Film, bir oyuncak şirketinin robotik uzmanının, M3GAN adında, yapay zekayla öğrenen ve sürekli gelişen, bağlandığı çocuğun hem arkadaşı hem de koruyucusu olan bir oyuncak bebek tasarlamasını ve sonrasında yaşananları anlatıyor. M3GAN'ı tasarlayan Gemma, anne ve babasını trafik kazasında kaybeden 9 yaşındaki yeğeninin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldığında, onu M3GAN'ın protitipi ile eşleştirmeye karar veriyor. Sonuçta ortaya, heyecana ve gerilime olduğu kadar kahkahalara da ağırlık veren bir katil oyuncak bebek filmi çıkıyor.
İlk fragmanının yayınlanmasıyla birlikte bir internet fenomenine dönüşen "M3GAN" filmini izlediyseniz ve sevdiyseniz, daha fazlasını arıyor olabilirsiniz... İşte şimdi izleyebileceğiniz 13 harika korku-komedi filmi...
Evil Dead II
Korku-komedi denildiğinde akla ilk gelen klasiklerden olan "Evil Dead II" yarı devam filmi, yarı yeniden yapım. Sam Raimi, 1981'deki ilk filmde harika olan her şeyi aldı ve daha büyeterek ortaya bu filmi çıkardı. Filmde Bruce Campbell, bir kez daha bir grup ölüme mahkum genci, lanetli okült bir kitabı okumak ve hepsini terörize eden, ele geçiren ve öldüren şeytani ruhlardan oluşan bir orduyu serbest bırakmak için ormana götürüyor. "Evil Dead II"deki şakaların bazıları geçerliliğini yitirmiş olsa da düşük bütçeli özel efektler ve Campbell'ın mükemmel komedi zamanlaması filmi hala ayakta tutuyor.
Arachnophobia
"Arachnophobia", Disney tarafından ilk (ve şimdiye kadarki tek) "thrillomedy" olarak tarif ediliyor, yani komediyi de benimseyen bir gerilim. Bu korku komedisi; Spielberg'in uzun süredir yapımcısı olan Frank Marshall'ın yönetmenliği ve Jeff Daniels liderliğindeki harika bir oyuncu kadrosuyla hayata geçen bir katil böcek filmi. Daniels, filmde Canaima'ya (aslında Cambria, California) gelişi, ölümcül bir Güney Amerika eklembacaklısının gelişiyle aynı zamana denk gelen küçük bir kasaba doktorunu oynuyor. Neredeyse tüm 90'lar korku filmleri gibi bu filmde de oldukça tuhaf...
An American Werewolf in London
David Naughton ve Griffin Dunne, klasik bir Universal kurt adam filminin 80'ler verisyonu olan "An American Werewolf in London"da, İngiliz kırsalında seyahat ederken gizemli bir yaratığın saldırısına uğrayan birkaç aptal Amerikalı sırt çantalı gezgini canlandırıyor. Dunne öldürülür ve Naughton iyileşmesi için Londra'ya getirilir; kısa süre sonra özenli bir hemşireye (Jenny Agutter) aşık olur ve geceleri terör estirmeye başlar... Filmin mizahının çoğu, her ortaya çıktığında daha da çürümüş durumda olan bir zombiye dönüşen Dunne'un ziyaretlerindne ve John Landis'in canavar filmlerine tamamen modern yaklaşımından geliyor.
The Frighteners
Peter Jackson, Orta Dünya'nın kralı olmadan önce, bir dizi düşük bütçeli korku komedisi yaptı. "Dead Alive" olarak da bilinen "Braindead" bunların en ünlüsüdür. Ama "The Frighteners" en iyisidir. Michael J. Fox, bu filmde, hayaletlerle iş birliği içinde olan bir hayalet avcısını canlandırıyor. Birlikte, kasabanın gerçek suç ünlüsü ve doğaüstü bir seri katilin dahil olduğu bir gizemin içine düşerler. Filmin mizah kısmı çoğunlukla Fox'un karakterinin, Trini Alvarado tarafından canlandırılan genç bir dul ile olan ilişkisine odaklanıyor ancak hikaye genel olarak korku ve mizah arasında zahmetsizce salınıyor...
The Howling
Joe Dante, "Piranha", "Gremlins" gibi birden çok korku komedi klasiğine imza attı ama ama "Howling" bir dönem klasiği olarak her zaman ayrı bir yerde duruyor. Gary Brandner'ın aynı adlı romanından uyarlanan filmde Dee Wallace, öfkeli bir seri katil tarafından saldırıya uğrayan ve ardından saldırının etkilerinden muzdarip olan Los Angeles haber spikerini canlandırıyor. Bir hippi topluluğuna katılan ama yanlış giden bir şeyler olduğunu fark eden Wallace, kısa süre sonra bu topluluğun kurt adamlarla dolu olduğunu keşfediyor...
Freaky
Yönetmen Christopher Landon, "Freaky"den önce, iki örnek korku komedisi "Ölüm Günün Kutlu Olsun" ve "Ölüm Günün Kutlu Olsun 2" filmlerini yöneterek dikkat çekmişti. "Freaky", "Friday the 13th" filmi ile "Freaky Friday" filmlerinin konularını birleştiriyor ve sonuçta ortaya, liseli inak bir kızın, bir katille bedenlerini değiştirdiği bu eğlenceli film çıkıyor. Eğer "M3GAN"a benzeyen ama daha keskin bir film istiyorsanız, bu film tam sizlik...
Jennifer’s Body
Korku komedilerinin ayırt edici özelliklerinden biri, genellikle ilk çıktıklarında göz ardı edilmeleri, ancak sonraki yıllarda keşfedilerek kült haline gelmeleridir. 2009'da vizyona giren "Jennifer's Body" için de durum böyle oldu. Filmde Megan Fox, bir rock grubu tarafından kurban edilmeye çalışıldıktan sonra şeytani bir güç tarafından ele geçirilen liseli seksi Jennifer'ı canlandırıyor. Jennifer sınıf arkadaşlarını yemeye, daha da fenası en yakın arkadaşı Needy'nin (Amanda Seyfried) erkek arkadaşını ele geçirmek için hamleler yapmaya başladığında işler çığırından çıkıyor...
Chopping Mall
Aslında yararlı olması için yaratılan robotların kontrolden çıkıp insanları öldürmeye başlamasıyla "M3GAN" ile oldukça benzer bir temele sahip olan "Chopping Mall", çıplak vücutlar ve havada uçuşan beden parçalarıyla çok daha sert bir film. Ama aynı zamanda, Reagan döneminin tüketim çılgınlığına dikkat çeken ve yerel alışveriş merkezlerinin sükunetine dair yanlış yerleştirilmiş fikirleri eleştirmesiyle sinsi bir hiciv. James Wan yakın tarihli bir röportajında bu filmi yeniden çekmek istediğini söylemişti, kim bilir belki de yakında yeni bir versiyonunu izleriz...
Return of the Living Dead
George A. Romero, zombi serisine mizah ekleyerek kara komediye dönüştürmek için adımlar atarken, türü tamamıyla kendisinin farkında kılma işi ortak yazar Dan O'Bannon'a kaldı. "The Return of the Living Dead", Romero'nun "The Night of the Living Dead" filmine referansla başlıyor ve sonrasında çok daha çılgın ve komik bir noktaya doğru ilerliyor. Bilinmeyen bir kimyasalın bir mezarlığın üstündeki atmosfere sızdığı ve zombileri yarattığı gece, aynı zamanda bir grup işe yaramaz serserinin sabaha kadar partilediği gecedir... O'Bannon'ın eşit ölçüde komik ve korkutucu olan senaryosu ve bazı harika performanslarla film, bugün hala bir korku komedi klasiği olmaya devam ediyor.
The Cabin in the Woods
Drew Goddard'ın korku filmlerini neden sevdiğimize dair bir değerlendirme olarak da ele alınabilecek olan filmi “The Cabin in the Woods”ta, bir grup sevimli genç, bir hafta sonu için köhne bir kulübeye giderler. Yeterince basit değil mi? Ancak "Evil Dead II"ye zekice bir saygı duruşu olarak başlayan film, kendisini çok daha ilginç, karmaşık ve komik bir şeye dönüştürüyor. Her şeyi mahvetmeden film hakkında konuşmak zor ama şunu bilin ki “The Cabin in the Woods”un ikinci yarısı, izleyicinin gençlerin ikiye bölünmesini izleme konusundaki doymak bilmez iştahını ve bunun neredeyse ruhani düzeyde ne anlama geldiğini sorguluyor... Bu, kulağa bir korku filmi değil de bir tez izleyecekmişsiniz gibi gelebilir ama aynı zamanda şimdiye kadarki en eğlenceli korku filmlerinden birini izliyor olacaksınız...
Re-Animator
Stuart Gordon'un "Re-Animator" filminin gerçekte ne kadar sevilen (ve komik) bir film olduğunun bir kanıtı, Sam Mendes'in Oscar ödüllü "Amerikan Güzeli"nde filmi alıntılanmış olmasıdır. H.P. Lovercraft'ın hikayesinden uyarlanan gerçek bir kült olan "Re-Animator", insanları ölümden geri getirebileceğine inanan tuhaf bir tıp öğrencisinin (Jeffrey Combs) hikayesini konu alan bir tür zombi komedisidir. Ancak ölüler geri döndüklerinde, işler korkunç bir şekilde ters gider ve Gordon psiko-cinsel sapkınlığın mutlak sınırlarını zorlar...
Screan
Gerçekten korkutucu olduğu kadar komik de olan 1990'ların en büyük korku filmi "Scream" olmadan bu liste eksik kalırdı. Yönetmen Wes Craven'in "Elm Sokağı Kabusu" serisi sayesinde zekice yeniden keşfettiği slasher türünün bir ikonu haline gelen "Çığlık", maskeli katili düzenbaz bir rüya şeytanı veya sessiz, hantal bir figür yerine geveze bir sinefil haline getirdi. Kevin Williamson'ın keskin senaryosu ve Craven'in zarif yönetmenliği (belki de kariyerinin en iyisi) hem mizahı hem de dehşeti temel alıyor. Craven'in toplamda 4 filme oluşturduğu seri, geçen sene gelen yeniden başlatmanın ardından, bu yıl vizyona girecek "Scream 6" ile devam ediyor.
Shaun of the Dead
Yönetmen ve ortak yazar Edgar Wright, "Shaun of the Dead" ile yeni bir tür yaratmak istedi: zombi romantik komedisi ya da kısaca zom-rom-com. Ve bunu başardı da. Londra işçi sınıfında geçen film, aynı zamanda ortak senaryo yazarı olan Simon Pegg'in etrafında gelişiyor. 20'li yaşlarında, hayatında ne yöne gittiğini bilemeyen Pegg, etrafında yaşanan kıyamet konusunda harekete geçmek istiyor ve arkadaşıyla harekete geçerek, kız arkadaşına gerçekten bir şeyler başarabileceğini - onu hayatta tutabileceğini kanıtlamak istiyor. "Shaun of the Dead"i unutulmaz yapan birçok şeyden biri, filmin başındaki ilişkinin ne kadar gerçekçi olduğu ve bu duygusal gerçeğin tüm zombi katliamı boyunca sürmesi...