Hesabım
    Varoluş
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Varoluş

    eXistenZ - Varoluş

    Yazar: Orkun Peşinci

    Oyun içinde oyun içinde oyun içinde oyun...do loop.

    Eskiden videodrome vardı hatırlarsanız, videonun önemli olduğu zamanlarda çıkmıştı karşımıza, adamın karnında açılan deliğe video kaset sokularak programlanıp bir katile dönüştürülüyordu. David Cronenberg’in sapkın görüşleri vardı filmde: Bio-mekanizm. H.R. giger’i bilirsiniz, Alien’ı tasarlayan adam. Bu sapkın çizerin de hayalini süslerdi biomekanikler. (Acaba bu iki kişi birbirlerini tanırlarmı, bir arkadaşlıkları var mı diye merak da ederim)

    Biomekanizm, yani teknoloji ile biyolojinin birleşimi. Örneğin, yaşayan organizma bilgisayarlar. Mekanik bir silah ama esasında yaşayan bir canlı. Verileri hücrelere kaydetme ve veri arttıkça kütle olarak büyüyen hard disk. Hatta, android. Sonuç olarak biomekanik fikir, şu anda elektronik devrelerle ilerleyen teknolojinin biyolojiye dönmesii ve elektronik devrelerin yaptıkları işleri bu iş için üretilen canlı organizmaların ve hücrelerin yapması.

    Giger ve Cronenberg’in sanırım düş dünyalarını bu fikir süslüyor. İnsanlarla teknolojinin biyolojik olarak içiçe geçmesi fikri. Hatta bunu seksi bile buluyorlar.

    Günümüzde Internet’in yaygınlaşması ve bilgisayar oyunlarının katettiği mesafe göz önüne alındığında, bilgisayar oyunlarının bir ilerki basamağı ortaya çıkıyor: Gerçek hayat yerine geçebilecek sanal gerçeklik ve sanal gerçeklik içersinde çok oyunculu bilgisayar oyunları. Yani, evinizde bilgisayarınıza bağlanıp girdiğiniz oyun başkaları tarafından da oynanan bir oyun ve oyunun geçtiği yer sanal bir dünya. Siz bu oyunda avatarlarınızla var oluyorsunuz, yani sizi simgeleyen yeni kişiliklerinizle. Örneğin bir korsansınız, bağlanıyor ve bu korsan kimliğinizle sanal dünyada dolaşıyorsunuz macerala yaşıyorsunuz, etrafınızda görülen diğer herkeste sizin gibi rolünü oynayan insanlar.

    Kağıt kalem ortamında ortaya çıkmış role playing oyunları , internetle MUD isminde bilgisayar ortamına girdikten sonra, ilerde bu ortamın gerçek hayatla birleştiğini düşünün. İşte bu noktada karşınıza istediğiniz kişi olarak gerçek bir dünyada yaşamak olasılığı çıkar. Bu sanal ortamda, vücudunuz hakikaten gerçek dünyadaki vücudunuz kadar başarılı olursa yani 5 duyunuzu kulanabilir hale gelirseniz ve sabnal dünya bu 5 duyuyu uyarabilecek özellikte olursa sanal dünyanın ve sanal oyunun gerçek dünyayla farkı kalmaz.

    Film bunun üzerine.

    William Gibson isimli yazarın Neuromancer romanıyla başlattığı bir siber kültür vardır: Cyberpunk kültürü. Internete (Matrix), direkt olarak bilgisayara bağlanarak girmek ve bu sanal ortamda dolaşmak. Matrix filmiyle bu fikir aklınıza girmiştir. Bu fikri ilerletip bağlandığınız ortamı bir oyun olarak düşünün (favori adventure oyununuzu örnek alın: Quake dünyasında kanlı canlı varolup dolaştığınızı ve savaştığınızı düşünün hemde 5 duyunuzla) filme biraz yaklaşırsınız.

    Şimdi matrixte bilgisayarla yapılan işlemi veya William Gibson’ın yarattığı siber ortamı biomekanize edin. Yani, bilgisayara değilde bu oyunu oynayabilmek için özel üretilmiş canlılara bağlandığınızı düşünün. Bu canlı sinir sisteminizin bir parçası olsun ve bu şekilde 5 duyunuzu uyarabilsin. Yani Willam Gibson cyberpunk düşüncesini bir kademe daha öteye gönderin. Oyun verilerini bu yaratıklara depolayın. Bu yaratığa gamepad deyin, yani oyun için kullanacağınız joystick.

    Bütün bunları yapıp senaristin aklındaki alt yapıyı kurun ve bunun üzerine senaryo yazın. Senaryonuz böyle bir bioteknolojide çıkacak aksaklıklar üzerine olsun. Bilim kurgunun üzerine bilim kurgu yapın.

    Demin anlatılan ve dünyanın geleceğinde olması beklenen kesin sonuç ilerde üretilmiş başka dünyalarda dolaşabileceğimizdir. Konu alınan ise böyle gerçeğe yakın sanal gerçeklerde gerçekle sanalın birbirine karışacağı ve hatta bazı kişilerin gerçeği tercih etmeyeceğidir. Gerçeğin çöküşü ciddi bir problemdir. Senarist bu problemi filme çekmiştir.

    Film oldukça karışıktır. Yazım da çok karışıktır. Gerçek şudur: There is no spoon.

    Cronenberg’in yaptığı insafsızdır, az gelişmiş insan beynine ilerde olası olabilecek bir teknolojide çıkacak sosyal problemi anlatmıştır. Gelecekte bu imkan varken çekilseydi sosyal içerikli bir film olabilecekken, mecburen bilim kurgu olmuştur. Hedef kitlesi daralmıştır ve normal insan beynine kısa devre yaptırmıştır, beğenilmemesi bundandır. Utanmadan, böylesine karışık bir alt yapı içersine normal film karışıklıklarını ve şaşırtmacalarını da eklemiştir ki iyice iptal olalım. Matrix kadar anlaşılabilecek dökümanter bir film değildir.

    Videodrome nasıl geçmişte çekilen yeni teknolojinin ilerlemesi sonucunda ortaya çıkacak problemleri anlatırsa bu filmde aynıdır. Bideodromeun gelecek marjinini kısmadan günümüze uyarlanmasıdır.

    Unutmadan, bence bu film bir başyapıt ve yepyeni bir bilim kurgu soluğudur.

    There is no spoon

    There is no spoon

    There is no spoon

    There is no spoon

    ... system crash.. shutting down

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top