uyuşturucu satıcıları var polisler var…ama olmamış bir şeyler eksik.. Kadro muhteşem olmasına rağmen İki seferdir yarım saatte bırakmak zorunda kalıyorum filmi… sıkıcı..
Filmin gerçek bir olay baz alınarak çekilmesi filme olan ilgimi artıran ögelerden biriydi. Gangster filmlerine de bir ilgi besliyorum zaten. Film güzel miydi? Bence evet, film istediğim zevki verdi. Güzel bir mafya-polis mücadelesi izlediğimi düşünüyorum. Frank Lucas, patronu Bumpy Johnson öldükten sonra onun yerini almaya çalışan, Harlem'i elde etmeye çalışan, Güneydoğu Asya'dan eroin getirtip onları ülkesinde satıp zengin olan, önüne çıkan herkesi tereddüt etmeden öldüren acımasız bir karakter. Bunun karşısında, karısıyla mahkemelik olan, asla rüşvet almayan, Frank'in suç örgütünü devirmeye çalışan Richie Roberts adlı bir dedektif var. Bir de rüşvetçi bir polisimiz var hikayede. Trupo adlı polis rüşvet karşılığında Frank'in işine karışmıyor. Frank bunca yaptıklarından sonra 70 yıl hapse mahkûm ediliyor ama rüşvetçi polislerin isimlerini söylemesiyle cezası 15 yıla indiriliyor. Uzun zamandır bu türde film izlememiştim. Oyunculuklar gayet iyiydi. Başroller zaten sevdiğim oyunculardan oluşuyordu. Senaryo yaşanmış bir olaydan uyarlanmış. Dönemi yanısıtması bakımından da epey başarılı buldum. 70-80'li yıllardaki filmlerin havasından fazla bir eksiği yoktu. Sanat yönetimi de iyiydi; kıyafetler, arabalar, binaları vb. güzel bir izlenim verdi. Filmin ilk yarısı ikinci yarısına göre daha akıcıydı. Sahne geçişleri filmin akıcılık öğesini arttırmış. Gerçekçilik ögesi filmde kendini hissettiriyor. Özellikle Denzel'in oynadığı karakter filmi sevmemi sağlayan en büyük özelliklerden biriydi. Frank karakteri filmin başından sonuna kadar o asabi ve ciddi duruşunu hiç bozmamış. Bir mafya liderinin önce yükselişini sonra çöküşünü anlatan sürükleyici, sıkmayan, güzel bir suç filmiydi. Filme verdiğim puan= 8
Godfather'ın yeri neresi ise raflarınızda, Amerikan Gangsteri'nin de yeri hemen yanı. 'Based on a true story' olunca benim için her film bir puan fazlayla başlar, hele ki başı Godfather'a çok benziyorsa. Hikaye Al Capone gibi başlayıp kendine has şekilde bitti. Arşivlerin ev sahibidir bu filmler, alıp bir kenara koyamazsınız, bunlarsız arşiv yapamazsınız. Bir de Danzel Washington hayranları için en iyi rolünü oynadığını söyleyebilirim.
2007 yapımı bir film olmasına rağmen 70-80 filmlerindeki aynı hava ve atmosferi bana hissettiren bir film oldu. Uyuşturucu satışlarının tavan yaptığı bir dönemde bir zenci çıkıp yavaş yavaş büyüyerek bütün bu sisteme hakim olma yolunda ilerliyor. Karşıda da sağlam duruşlu polis.
Bu film bana biraz, çok değil birazcık Heat filmini anımsattı. Al Pacino-De Niro karşılaşması gibi, Russell-Denzel karşılaşması oldu. Tabi genelde çok karşı karşıya değil gibi olsalar da aslında hep birbirleriyle mücadele eden iki adamın hikayesiydi. Özellikle Denzel o ağır abi tavırları ve duruşu ile hayran bıraktırdı kendine. Bazı yerlerdeki o duruşları, kendine has mimikleri çok bambaşka olmuş. Filmi sadece isimler için bile izlemek gerekir. Bir tarafta mükemmel oyuncu Denzel, diğer tarafta yine mükemmel bir oyuncu Russell. Yönetmeni de es geçmemek lazım. Ridley Scott usta bir yönetmen. Yani filmde her şey yerli yerinde. Ne eksik ne fazla. Hikaye gayet akıcı ve oturaklı. Süresine rağmen hiç yormuyor, akıyor gidiyor. Film başta dediğim gibi o tarihlere götürüyor insanı. O yıllarda çekilmiş gibi adeta. 3 saate yakın süren bu yolculuğa çıkmak isteyenleri güzel bir film bekliyor. İyi seyirler... (Criticker Puanım: 73/100 , IMDb: 7/10)
Filme muhteşem sözcüğü ile başlamak herhalde fazla kaçmaz, Çünkü Sağlam oyuncuların olduğu ‘Denzel Washington’ ve ‘Russel Crowe’ gibi iki kurdun bu filme can vermesi, filmi biraz daha kaliteli bir yapım yapıyor.
Film bir mafya babasının yükselişinin konu alıyor. Harlem sokaklarında nasıl yükseldiği ve 70’li yıllarda Amerikan gangsterleri-Uyuşturucu-Polis trafiğini iyi şekilde irdeliyor.
Filmde bir çok değer sorgulanıyor aslıda, Abd toplumunda aslında savaşların nasıl bir arka yüzü olduğunu açık bir şekilde sunuyor, Askerlerin tabutlarında Vietnam’dan getirilen uyuşturucu nasılda piyasa sürülüyor, polisin ne kadar işin içinde olduğu ve Mafya gibi bir oluşumun ne kadar etki ettiğini görüyoruz
Filmde biyografik özellik taşıdığı için Ana karakter olan Frank Lucas Amerikan toplumun gördüğü en cesur en sempatik en acımasız Mafya liderlerinden biri, Kurduğu şirketi ailesi ile yöneten Frank Lucas’ın yükselişini ve çalışma azmini sizlere sunuyor Yönetmen Scott. Lucas savaşı kendi politikaları doğrultusunda yönlendiriyor ve savaştan Kar elde etmenin yöntemlerini buluyor.. Vietnam’a giderek Amerikan Askerlerinin tabutlarına uyuşturucu koyarak onları Ülkeye sokuyor. Herhangi bir aramaya maruz kalmadan ülkeye en temiz yollardan malları sokuyor.
Aslında burada Asker Mafyanın nasıl bir ticari ahlak içinde olduğunu açık bir şekilde eleştiriyor.
Diğer karakterimiz olan Richie Roberts(Russel Crowe) bir polis ve ve teşkilatta pek fazla sevilmeyen bir tip, Çünkü sisteme karşı geliyor ve rüşvet yemiyor, Biraz agresif birazda başına buyruk olan karakter boşanma yolunda olan dengesiz bir polis. Filmde ise kendisine yetki verilerek özel bir Ekip kuruyor ve buda Frank Lucas için sonun başlangıcı olacaktır.
Filmi izlemeyenler için söylüyorum, Kesinlikle izleyeceğiniz en iyi Suç-Dram Filmlerinden bir tanesidir. Özellikle iki tane dev oyuncuyu kadrosunda barındıran Film, sizleri sıkmadan konuya bağlıyor, ve filmi izlettiriyor.
eski bir uyuşturucu satıcısı olan frank lucasa para kazandırdığı için eleştirilen bir filmdir filimdeki bazı şeylerin gerçek dışı olduğu söyleniyor polisin rüşvet alması gibi
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.