Hayvan Bakıcısı (Zookeeper) izlerken kendimi bir anda Buz Devri (Ice Age) ya da Sevimli Hayvanlar (Konferenz der Tiere) filminin içinde gibi hissettim. Bir anda etrafım tembel kedi Garfield, Narnia Günlükleri: (The Chronicles of Narnia) 'ndeki aslan ve kimlik bunalımı yaşayan Rango ile çevrildi sanki! Gerçi burada bunalım yaşayan kahramanımız Griffin Keyes... Keyes'in dünyasına girmeden önce biraz hayvanlar dünyasından bahsetmek daha isabetli olacak. Bu filmde, hayvanlar konuşuyor. Bunda hayret uyandıran bir yan yok biliyorum. Zira iç sesleriyle ya da suratımıza baka baka konuşan hayvanlar etrafımızı epey sarmış vaziyette sinema dünyasında. İşin içine hayvanlar girince bir filmin dokusu değişiveriyor şıp diye. Hayvanlar dünyasının insanlar dünyasından daha sevimli olduğu kesin...
Üstelik şehirde yaşayıp etrafınızda nadiren hayvan görüyorsanız, hayvan özleminiz tavan yapıyor. Filmimiz tam da bu noktadan başlıyor. Ama biz Griffin Keyes'e ‘dur yapma' diye bağırıyoruz, zira iyi kalpli bakıcımız hayvanlarla meşgul olmaktan insanları unuttum misali, hayvanat bahçesini terk–i diyar etmek istiyor. Filmin başlarına dönersek Griffin bir kıza evlenme teklifi ediyor ama kız kabul etmiyor. Bunun üzerine Griffin de kendini hayvanlar dünyasına adıyor. Bir yandan çabuk bir yandan da iyi bir vazgeçiş aslında yaptığı! Bir kız evlenme teklifini kabul etmedi diye dünyaya küsülmez! Ama hayvanlar dünyasıyla barışık kalmak harikulade bir şey.
Filmimiz Griffin'in bu iç hezeyanları içinde tanıdık bir tatta yol alırken, birden fantastik bir tat kazanıyor. Ama bu hiç de aklınıza Narnia Günlükleri, Altın Pusula (The Golden Compass) gibi fantastik atmosfer getirmesin. Bir hayvanat bahçesi ortamında dile geliyor hayvanlar. Çünkü iyi yürekli bakıcıları Griffin elden gitmek üzere. Griffin kadınlarla iletişim kuramamasının nedeninin işinden kaynaklı olduğunu düşünüyor ve çare olarak işten ayrılmayı düşünüyor. Belki havalı işler yapabilse kadınlar ona tapacak. Bu onun şahsi fikri tabii. Hayvanlar Griffin'i kaybetmemek için konuşuyor. Akıl fikir veren hayvanlarla, Griffin'in doğru yolu bulma macerasını anlatıyor filmimiz.
Konunun pek bir cazibesi olduğu söylenemez. Sadece hayvanların Griffin'e kendilerine has yöntemlerle flört etmeyi öğrettikleri yerler ‘komik' gelebilir. Yakınındakini ve sana uygun olanı görmeyip, uzaklara ve aslında seni umursamayanlara yöneliş kısmıyla da eleştirel bir tavır koyuyor. Hayvanların (genelde vahşi) arasında, onların yöntemleriyle gelişen filmde Kevin James hayranları mutlu olabilir bir tek! Rosario Dawson filmin absürdlüğü içinde güzelliğiyle öne çıkıyor ve Kate karakteriyle Griffin'e güzel destekler atıyor. Yönetmen Frank Coraci aynı zamanda hayatımızı bir tuşla değiştirme kılavuzu niteliğindeki Click'in yönetmeni. Yani yönetmen dört yanlışın bir doğruyu götürmediği, aksine yanlışların doğruya var gücümüzle saldırmamız yönünde köprü attığı görüşünde! Hayvanlar sayesinde kadınlarla flört etmenin ‘hayvani' yönünü keşfeden Griffin'in maceralarını ille de izlemek isterseniz tercih sizin. Dediğim gibi en azından hayvanlar dünyasına dalıp, onların varlıklarını bir kez daha hatırlıyoruz. Bu da bir şey!
banubozdemir@gmail.com