İyi bir ev sineması mı, 3 boyutlu olarak sinemada mı...
Yazar: Kaan KarsanVakt-i zamanında iyi gişe yapan filmlere üçüncü boyutu eklemleyerek piyasaya sürmek bir moda haline geldi. Her şeyden önce cebini düşünen yapımcılara kapital planları duygudaşlığında hak vermemek pek mümkün değil. Bir dönemin altın yumurtlayan tavukları, bilet parasını yükselten üçüncü boyutun suni görkemiyle pekala yeniden altın yumurtlayabilirler. Bu filmlere koşulsuz bir şekilde hayran olan sinema eleştirmenlerinin en azından filmin içeriğine zeval verecek yorum yapmaları da dolaylı yoldan engellenmiş oluyor. The Toy Story, Star Wars, The Lion King gibi filmlerle fitili ateşlenen üç boyutlu yeniden sürümler furyası bu hafta da ilk gösteriminin üzerinden yirmi yıl geçen Jurassic Park’la sürüyor.
Spielberg’in oyuncaklarıyla oynamayı pek sevdiği malumunuz. Zaman zaman ve ağırlığının da gereği olarak ödül odaklı filmler yapmaya kalkıyorsa da çocuk ruhunu hissedebildiğimiz ‘o’ filmleri, yönetmenin kariyerinde çok ayrı bir yerde duruyor. Jurassic Park da Spielberg’in dinozorlarıyla oynadığı ve 7’den 70’e herkese kucaklayıcı bir şekilde hitap ettiği filmi. Gelişen teknolojinin ışığında bilim insanları dinozorları yeniden yaratıp onları sergileyebilecekleri bir hayvanat bahçesi açıyorlar. Lakin işin içine türlü entrikalar karışınca, ölümcül dinozorlar serbest kalıyor ve Spielberg’in en sevdiği kısım başlıyor. Usta yönetmenimiz çok hakim olduğu bir duygu paletini karanlık bir tablo üzerinde gezdiriyor ve hem keyifli hem de ürkütücü bir filme imza atıyor. (Şimdiki zamanlı öyküleyişimize bakmayın, bütün bunlar 1993’te oluyor.)
Bir klasik olduğu su götürmeyen Jurassic Park hakkında söylenebilecek olan bir çok şey çoktan söylenmiş, birçok övgü 1993 yılında ait olduğu yere teslim edilmiş olabilir. Lakin filmin yıllar sonra yeniden hissettirdiği şu ki, Spielberg’in müthiş mizansen yaratma kabiliyetleri çok leziz. Bir yandan şu an bile taze olan bir gerilim türeten yönetmen, öte yandan öyküsünü çok sevdiği çocukların üzerinden anlatarak filmin naifliğini inşa ediyor. 2013 yılında bir efsane olduğunu yeniden fısıldayan Jurassic Park, hafızalarımız için oldukça güzel bir hediye.
İşin ticari boyutuna baktığımızda ise görünen o ki bir tartışma almış başını yürüyor. Elbette ki yeni nesil için halen bir keşif olma imkanı olan Jurassic Park’ın yeniden vizyona çıkması bir yönüyle heyecan verici. Lakin stüdyonun bu durumu bir neden değil sonuç olarak etiketlediğini düşünebiliriz. Sonradan üç boyutlu hale getirilen filmlerin üçüncü boyut konusundaki tatsızlıkları da göz önüne alındığında Jurassic Park’ı iyi bir ev sinemasında izlemenin mi yoksa üç boyutlu olarak sinemada görmenin mi daha mantıklı olacağını sorgulayabiliriz.
Bugüne kadar ne yapsa özenerek ve düşünerek yapan Spielberg’ün en güzel döneminden kopup gelen Jurassic Park 3D hem avantajları hem de dezavantajları olan bir eser. En büyük avantajı isminin ‘Jurassic Park’ kısmında en büyük dezavantajı ise isminin ‘3D’ kısmında yatan bir film. Tabii asıl mesele dinozorlar ve Spielberg olunca bütün bunların hepsi anlamsız kalabiliyor. Her gün bir doz alsak gocunmayacağımız Jurassic Park öyle ya da böyle salonlara dönüyor. İyi tarafından bakarak bitirelim.