Hesabım
    Üç Renk: Mavi
    Ortalama puan
    4,3
    243 Puanlama
    Üç Renk: Mavi hakkında görüşlerin ?

    41 Kullanıcı yorumları

    5
    14 Eleştiri
    4
    19 Eleştiri
    3
    3 Eleştiri
    2
    5 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    basak-gurel
    basak-gurel

    7 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    22 Ocak 2009 tarihinde eklendi
    Biraz zor anlaşılsa da güzel bir filmdi.Başrol oyuncusu çok başarılıydı.Zaten Krzystof kieslowskinin filmleri çok muhteşem oluyor.Benim favori yönetmenim.İzlemenizi tavsiye ederim.
    larry242
    larry242

    Takipçi 1 değerlendirme Takip Et!

    4,0
    10 Ocak 2009 tarihinde eklendi
    buradan yay14 isimli kişiye sesleniyorum! filmi sonuna kadar dikkatli bir şekilde izledim ama bişey bulamadım gereksiz bir film diye yorum yapmış.. ben sana sadece şunu diyorum üç renk: mavinin dvdsini al ve menüdeki "annette ınsdorf" un yorumu seçeneğini tıkla ve izle başka bişey demiyorum.. senin izleyipte bulamadığın şeyleri bulacaksın ve bu yaptığın yorum yüzünden utanacaksın! eğer dvdsini alıp izlemeyen arkadaşlar varsa onlarada şiddetle tavsiye ederim annette insdorf yorumunu!! dahi bir yönetmenin sanatına şahit olun..
    MİRKWOODLULEGOLAS
    MİRKWOODLULEGOLAS

    Takipçi 69 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    6 Ocak 2009 tarihinde eklendi
    muhteşem, mavi cam boncuklu aksesuar, mavi havuz, mavi şeker , mavi jelatin kabı gibi ayrıntılar, müzikler, flüt sesi..ilginç bir dip not..kieslowski küp şekerin 5 saniyede erimesi gerektiğini düşündüğü için onlarca küp şeker denenmiş, kimi 11 ki mi 8 saniyede eriyormuş. 5 saniyeyi buluncaya kadar uğraşmışlar..
    egeyard
    egeyard

    14 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    21 Aralık 2008 tarihinde eklendi
    bugün izledim bu filmi. özellikle juliette binoche çok güzel bi performans sergilemiş. kaza sahnesi inanılmaz bir çekim ustalığı ile sahneye konulmuş. bir de julie sıkıldığı anlarda kendini masmavi havuza atıyor hatta bi ara sudan çıkmamaya çalışıyor. geçmişindeki kötü izleri silmek istediği sahnelerde de usta yönetmen ekranı karartarak geçmişinin izleini yok etmeye çalışıyor. yasak aşkları , sevgiyi ve özgürlüğü da ele alan bu filmi mutlaka izleyiniz. ben 9/10 verdim.
    gizlibahce-2
    gizlibahce-2

    66 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    11 Aralık 2008 tarihinde eklendi
    işte benim filmlerim...
    film açıklamasında geçen "solo performans" bunu tam açıklıyor ama eklemeliyim.
    bireyin, bir kişinin iç dünyasının anlatıldığı filmler..
    öyle yansıtılmış ki... kamera duaraksamaları, binochenin yüz, göz, ruh bileşikliği, hüznün bileşikliği,, siyah ekran ve müzikler tabi ki... hayran kaldım.
    kokostarist
    kokostarist

    24 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    14 Kasım 2008 tarihinde eklendi
    İşte film dedirten nadir filmlerden biri, film içindeki detaylar inanaılmaz derece iyi kullanılmış, Julienin ruhunu özgür kılması için girilen yöntemler ve kamera hareketleri, açıları çok güzeldi. Özgür bir ruh için...
    hero47
    hero47

    Takipçi 35 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    4 Ekim 2008 tarihinde eklendi
    Zaten Mavi denince akla sudan baska ne gelebilirdi ki?!?Her gerildiginde kendini suya atarak kurtarmaya calismasi hatta bir ara suyun icinde kalip hic cikmak istememesi, filmin en guzel ayrintilarindandi.Gerektigi yerde ekrani karartip fon muzigin baslamasi filmi anlamada oldukca yardimci oldu. Fon muzik beklentisi olup da, muzigin calmamasi akilda acaba gercekten de calmamali mi, bu kismi yanlis mi anladim sorusunu birakiyor.Film ilk seferde cok etkilemeyebilir ama ikinci seferde buyusunden kurtulamazsiniz.
    abasakgurel
    abasakgurel

    Takipçi 13 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    3 Temmuz 2008 tarihinde eklendi
    Etkileyici bir film.Sıkılmadan izledim.Kieslowskiyi sevenlerin mutlaka izlemesi gereken filmlerinden biri.Filmde özgürlük teması işlenmiş.Eşini ve kızını kaybeden kadının içine düştüğü,kendini esir alan buhrandan çıkıp özgürlüğe adım atmasını anlatıyor.Gayette başarılı anlatmış.
    mrvknrt87
    mrvknrt87

    8 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    21 Haziran 2008 tarihinde eklendi
    Kieslowskiden hüzünlü,dingin,etkileyici ve mavi bir başyapıt...
    mehmet-alici-2
    mehmet-alici-2

    7 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    22 Ocak 2008 tarihinde eklendi
    bu filmi izledikten sonra kendimden şüphe etmeye başladım.izleyene kadar gerçekten iyi filmlerden anladığımı düşünüyodum.bu filmide yapılan o kadar güzel yorumlardan sonra çok beğeneceğimi umuyodum.ama gerçekten hayal kırıklığı oldu.filmin son karesine kadar dikkatlice izledim acaba diğerlerinin gördüğü ama benim göremediğim güzellikler mi var diye ama gerçekten bulamadım.gerçekten gereksiz bi film.şimdi kırmzı ile beyazı izlicem onlar nasıl acaba(???)
    prospero82
    prospero82

    77 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    11 Ocak 2008 tarihinde eklendi
    mavi üçlemenin en masalsı ve büyülü filmi.. gerçeklikten daha kopuk ve diyaloglar yerine imgeler ve müzik konuşuyor. mavicilerin aklını başından alan işte bu büyülü atmosfer ve onun içindeki kırık masal prensesi binoche...
    ffergan
    ffergan

    117 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    27 Eylül 2007 tarihinde eklendi
    İyi film,güzel film!gerek senaryosu gerek işlenişi;Ama özgürlük teması değil bu,hayata tutanmak gerektiğinin,sevgi ve çaresizliğin filmi,pek özgürlük havası yok yani! Maksat mavi renkten(fransız bayrağı) bahisle özgürlükten bahsediliyor ama filmde yok!
    wolkiwolki
    wolkiwolki

    Takipçi 454 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    7 Ağustos 2007 tarihinde eklendi
    Kendini ispatrlayan bir film olduğu su götürmez bir gerçek; En İyi Fİlm, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Sinematografi ödülü almış 93 Venedik’te...Filmin en başarılı tarafı Juliette Binoche. Yönetmenin görmek istediğini, almak istediği duyguyu kesinlikle yansıtmış filme.Bu tarz filmleri sevenler için bulunmaz bir nimet olduğu da muhakkak...Kieslowski’nin 3 Renk üçlemesinin ilk filmi.Bana pek de hitap etmeyen filmde, ben kendi adıma vasat olarak değerlendirdim filmi.Yorumumu yazmadan önce önceki yorumlarda filme övgüler düzüldüğünün farkındayım, ancak ne var ki sorgulandığı iddia edilen 'Özgürlük' kavramı ile çok da fazla ilintilendiremedim filmi.Filmde en beğendiğim şey, az önce de belirttiğim gibi Binoche’nin performansıydı.Onu ayrık bırakırsam bana pek hitap eden bir tarz değil.Bu tarzdan çok da hoşlanmayanları sıkacağını bile düşünüyorum...
    bluevelve
    bluevelve

    Takipçi 115 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    6 Mayıs 2007 tarihinde eklendi
    Kieslowski’den Özgürlüğün Rengi: MaviBazen anlar hayata küstürür, hiç olmadık bir zamanda olmadık yaşanmışlıklarla sarstığı insanı ya da insanları ve o insan yahut insanlar, o anın ya da anların izini üstlerinden atamazlar, her bir damlası yapışıp kalır ruhunun derinliklerine ve o izlerle yaşamaya mahkum edilirler, ta ki geçmişte kalmış yaşanmışlıkların gölgelediği gecenin bir vakit, ayın ışığı ile maviye çaldığı ana kadar ve kimi zaman bu mavi, perdenin üzerindeki gecenin karanlığını yırtıp atmıştır, insan suretine hakim olan durgunluk ile soğukluk, yansıtılan ışığın altında bağlarından kurtulmuş ya da kurtarılmış ve yaşama silinmez izler bırakan anlar perdeye sindirilerek, yapma hayatların şahsında izleyici için unutulmaz tatlar bırakılmıştır ve bu tatlardan biride Polonyalı usta yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin yönettiği ve bir üçlemenin ilk halkası olarak var edilen 1993 tarihli Trois Couleurs:Bleu( Üç Renk: Mavi ) da kendine vücut bulmuş olup, geri dönüşün olmadığı sanılan bir yolda ilerlenmiş olsa bile, her çıkmaz sokağın gizli bir geçidi olduğu, bir kadının hayatını geride bırakarak her şeyinden vazgeçip geçmişinden kaçmak istesi ama kaçmak istediği hayatın onu bırakmaması ve o hayatın sadece bir duygudan( sevgi ) ibaret olmayıp bir çok renkten oluştuğunu, büründürüldüğü rengin kapsayıcılığı ve bütünleştiriciliği ekseninde işleyen, bir kaybediş ve yarımda olsa her şeye rağmen geri kazanışın tarif edildiği, inceden dokunmuş ve sık örülmüş bir eserdir.Kieslowski’nin kendine has dilini kullandığı ve renklerin başrolde olup, bireyin o renklerin içinde birer ışık olarak parladığı serisinin ilk filmi olan Bleu, bir kadının çevresinde gelişen ve kadını eksenine alıp( tıpkı diğer iki filmde olduğu gibi ) onun öncelikle kaybedişlerine, umutsuzluğa kapılışına, bir yandan kendisinden diğer yandan geçmişinden kaçıp üstünü örtme isteğine ve bir diğer insana duyduğu saf sevgi ile kurduğu sarsılmaz bağlara ışık tutmaktadır. Bleu’daki olay örgüsünün aslında seçilen renkten de hareketle salt bir bireye indirgenmediği, bütüne yayılarak farklı hayatlardan ya da farklı coğrafyalardan olup, her insanın karşılaştığı duygusal çarpışmalar ile hayatın sorgulanışına sevk eden olmadık yaşanmışlıkların birbirinin aynı olduğu ifade bulmuştur. Tabi buradaki coğrafyadan kasıt Avrupa’dır ve filmde bir kadının içine düştüğü bunalım, avrupa’dan kaynaklık bulmuş olduğu için bu kıta ile özdeşleşmiş olan bireysel özgürlüğün, birliktelik düşüncesinin ve bütünü bir kılan değerlerin yörüngesinde zikzaklar çizmesi sonucunda yüzeye çıkmıştır. buradaki yalpalama; kısa süreli bir kendini kaybetme ve kendinden öte sevdiğini, bir bakıma o sevdiğine özgürlüğünün bir parçası ve kendi benliksel bütünlüğünü sağlayan bir dayanak oldurmanın sonucunda baş göstermekte ve bu dayanağın ansızın yitip gitmesi ile de bir anda şiddetli bir bunalıma girme akabinde yaşanılan anıları, tüm yaşanmışlıkları, o anıların izlerinin üzerine sindiği mekanları, o mekanların bulunduğu torakları terk etmek ile görünürlük kazanmıştır.Bir yerde film insana sorular sormaktadır. Değer verdiği varlıkları kaybeden birey yaşama nasıl tutunacaktır ? bir başına yaşamak mı yoksa karşılaşılan yeni bir suretle hayatı paylaşmak mı seçilmesi en doğru olan seçenektir ? ya umutsuzluk nasıl aşılacaktır ? sorunlardan kurtulmanın tek yolu kaçmak mıdır ? gibi sualler ile izleyici bir nevi sınava çekilmekte ve filmdeki kadın karakterin eşliğinde bu soruların cevabını, o karakterin her adım atışı ile ağzından dökülen her cümleye Kieslowski tarafından iliştirilen hayat dersi kıvamındaki ifadelerin beraberliğinde bulunmasına çalışılmakta ve nihayetinde bulunan, belki de bireyin kaybettiğini sandığı lakin; içinde bir yerlerde, soluduğu havada, etrafında beliren diğer inanlarda ve içinde yaşadığı şehir ile mekanlarda aslında hep var olan ve olacak olan hayatın ve o hayatı içe çekme akabinde tadılan özgürlüğün kendisidir. Kadın karakter trajik bir kaza sonucu sevdiği iki insanı yitirmiştir ve bu yitiriş onu sarsmış, bu sarsıntı sonucunda yaşama küsmeye varan bir yaşamdan kopmayı beraberinde getirmiştir. ilk yaptığı şey; kaybettiklerine dair tüm izleri silme ve o kaybedilenlerin izlerinin üzerine sinmiş olan tüm değerlerden kurtulmaya çalışmak olmuştur. Hayatı paylaştığı adamın, kendi hayatında kapladığı alanın doldurulamayacak kadar geniş ve yoğun olması, her gözünü kapadığında kaybedilenin bestelediği senfonilerle sarsılması ve müziğin dokusundaki durgunluk ile ağırlaşıp, bilincin kaybolmasına eş kendinden geçmelere yol açmıştır. Kısa bir süre sonra önce yaşadığı şehri terk edip kendine yeni bir hayat kurmuş sonrasında ise; geri dönüşler ekseninde sonlandırdığı geçmiş yaşantısında yüklü olan trajediyi kabullenişine giden ve üstünü örttüğü duyguları ile yüzleşmesine kapı aralayan gelişmeler ile kadın karakter, bir kez daha kendisi ile o ana kadar yaşadığı hayat ile kaybettiklerinin hatıraları ile ve yaşamın sürüp gittiğinin gerçeğine bir kez daha varması ile içine düştüğü boşluktan kurtulmuş ve cama yansıyan yaşlı gözleri ile donuklaşan suretinin tanıklığında yaşamaya kaldığı yerden devam etme kararı almıştır.Kieslowski filmde bir başka önemli noktanın altını kalın çizgi ile çizmiştir; sadakat. Karşılıksız duyulan sevgi ve güven duygusunun kadın karakterin özüne yedirilmesi ile bir yandan insanın erdemleri üzerine ışık tutulmuş diğer yandan, kaybedilen eşin sadakat ile arasındaki köprülerin çoktan yakılmış olduğuna işaret ederek ve kadın karakterin tuttuğu yasın samimiyeti göz yaşartırken, yas tutanın yasın tutulduğu kişi tarafından aldatıldığının ortaya çıkması, belki de insana has bir zayıflık olan bağlılığın sıkı ve sağlam olmadığı gerçeği ile filmin dokusu bir anda değişmiş, değer verilenin yitirilmesi akabinde tutulan yas ortadan kalkarak, yası tutan yeni bir başlangıç yaparak geçmişe sünger çekme kararı alıp bunu; yeni bir beraberlikte somuta dökmüştür. Birey olmanın getirdiği yüklerden biri olan bağlılığın, aslında pamuk ipliğine bağlı olduğu ve hiç umulmadık bir anda bunun kopacağı betimlenerek, bu kopan bağlılık sonucunda bireylerin güven bunalımı yaşayacakları ve bununda toplumu oluşturan fertler arasında iletişimin ve bireysel ilişkinin önünü kesip, insanları birbirine yabancılaştıracağı vurgusu, filmde işlenen vurgulara eklenmiştir.Kieslowski, Krotki Film O Milosci ile Krotki Film O Zabijaniu yapıtlarında kullandığı kurguyu bu filmde de kullanarak, doğal bir mercekten bakış atmış ve yapaylığın yanına yaklaşmayarak sade ve etkili bir anlatım dili kullanmıştır. Avrupa’nın mavisinden yola çıkarak bu maviyle sarmalanmış olan bireyi işlemiş, işlerken de bireysel bakış açısından hareket ederek nihayetinde bütüne varmış ve toplumsal bir bakış açısı yakalayarak, toplumun geneline etki eden insan merkezli olup yine insana yansıyan ya da yansıtılan duygular ile kararların çerçevesini doğru çizerek, olay örgüsünü güçlü bir alt metin ile desteklemiştir. Mavinin içine katılan özgürlük, özgür bireye giden yolun sancılar açığa çıkartacak engebede olduğunu, en azından bu sancıların kişisel bir renk taşıdığını ve bireyin kaybetmek ile kazanmak arasında sıkışıp, kurtulmanın yolunun yüzleşmeye karar vermek olduğuna işaret etmektedir. Bir diğer işaret edilen nokra ise; kadının kendi kendine yetebilmesi yani; kendi özgürlüğünü kullanıp kendi hayatını inşa edebilmesi olarak belirmektedir. Güçlü bir karaktere sahip olmak ve verdiği kararların arkasında durmak, toplumun içinde hiçbir dayanak olmadan bir başına yaşayabilmek, Juliette Binoche’nin hayat verdiği karakter ile etkili bir biçimde ortaya konulmaktadır. Binoche’nin canlandırdığı karakter üzerine kurulu film, oyuncunun başarılı performansıyla da bir başka etkileyicilik içermektedir. Ayrıca Bleu( Mavi ), diğer iki film olan Blanc( Beyaz ) ve Rouge( Kırmızı ) ile birlikte feminist çizgiler taşıyan ve kadına ayna tutup, kadının yaşadığı türlü ağrıları odağına alıp ve bu odağı evrensel değerlerle( özgürlük, aynı seviyede olmak, beraberlik ) harmanlayarak neticede sarsıcı ve sarmalayıcı bir yapıt var edilmiştir. Filme hakim olan anlatım, kimi karelere sirayet ettirilen şiirsel görsellik ile diridir ve kimi karelere dağıtılan sessizlik ile bir o kadarda; filmdeki olay örgüsünün dokusuna hakim olan hüzne bulanmış çaresizlik ile iç burkan ve insanın omuzlarına baskı uygular bir niteliktedir. Bu baskıya maruz kalacak kimi özde olmayan yedinci sanat izleyicileri için bu film; o izleyicileri gerecek, bunalıma sürükleyecek ve nihayetinde yarıda kestirip izlenmeye son verdirecek yoğunluktadır. Tabi özde yedinci sanat takip edicileri için durum, bunun aksi istikametindedir. Bleu ( Mavi ) ile hayatı yeni baştan başlayıp ve en küçük anları dahi canlı tutmak, bu filmi izlemek ve o maviyi özümsemekle mümkündür.----- Trois Couleurs:Bleu( Üç Renk: Mavi ) -----
    ulas-erol7
    ulas-erol7

    Takipçi 43 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    8 Mart 2007 tarihinde eklendi
    Önünüze bir ağaç çıkar..ve en mutlu anınızda,sevdiklerinizle birlikte mutluluğa doğru giderken o ağaca gidip çarparsınız..
    Arda kalan bir kolye,mavi bir şeker jelatini ve muazzam bir müzik.
    Filmin ilk sahnesi zaten sizin de ağaca çarpmanızı sağlayacak güçte."eyvah!" diyorsunuz sahnenin sessizliğine karşı."Ya şimdi ne olacak?"..Aslında Blue-mavi-'yi ilk ilk kez izlerken "Güneşli Pazartesiler"'de olduğu gibi ne hissedeceğimi şaşırmıştım..Müthiş bir karamsarlığın ve acının yanında bir o kadar da umut ve özgürlük buldum filmin içinde.Film boyunca ağlayamayan Binoche'un yalnızlığı,Kırmızı ve Beyaz ile üçlemeyi tamamlayan sahneleri,Kieslowski'nin hayran bırakan çekimleri..Ve sonunda dökülebilen gözyaşı..
    "Sanat filmi" olarak algılayanlar da olmuştur tabii bu üçlemeyi;bence gayet yaşamın içinden,acılarımızdan ve umutlarımızdan doğmuş bir özgürlük filmi Bule-Mavi.Listemin en üstündeki film.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top