En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Tolgakocak
180 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
12 Şubat 2024 tarihinde eklendi
serinin son filmi mavi kadar güzel ve renk kullanımını cok kullandığı film olmuş mavi kadar sevdim bu filmi beyazı sevmemiştim tesadüflerin ve ihanetler cok olmuş yargıç ile arkadaşlığı ve sohbet ettikleri sahneler cok güzeldi ''Belki aynı yerde aynı şeyleri hissettik ama birbirimizi fark edemedik.'' 10/7 spoiler: Yargıç: Bir pislik olduğumu mu düşünüyorsun. Valentine: Evet. Valentine arabasıyla Rita’ya (köpek) çarpar. Sahibine götürür. Sahibi ilgilenmez ve bunun üzerine gerekli işlemleri Valentine yapar. Adam Valentine’e veteriner ücretini fazlasıyla gönderir. Valentine adama ücreti teslim etmek için adamın evine gider. Parayı bozmak için adam eve girerken… Valentine: Ya Rita? Adam: Akıllı bir köpektir. Onu alın. Valentine: Siz istemiyor musunuz? Adam: Ben hiçbir şey istemiyorum. Valentine: Öyleyse nefes de almayın. Adam: İyi fikir.
Bence özellikle Annette Insdorfun açıklamalarıyla filmi bir kez daha izlediğimde detayların gerçekten çok anlam yüklü olduğunu gördüm ama bence filmde eksik olan şu bu detaylara yüklenen anlamların (hepsi değil) ama çoğu havada kalıyor. Ezilen Plastik bardağın kırık bira şisesine gönderme yapması çok abartı, yani detayları bağlayacağım diye görünmez ipek ipler uzatılmış, bu filmin bence puanını düşürüyor, bu detayların %50 sini bile bir izleyici yakalayamaz çoğu yakalansa bile anlamsız, izlenebilir bir film ama malesef 5 puan, kültür için izlenmeli.Abartacak birşey yok
Mavideki 'Hic bir sey onemli degildir' cumlesine karsilik yargicin 'Ben hicbir sey istemiyorum' cumlesi Kirmiziyla ortak olabilir, karakterlerinin birbirine ustunlugunun degismesi Beyazdaki benzerlik olabilir. Fiziksel benzerlikler olarak da uc filmde de Mahkemenin gozukmesi, filmlerin birbirlerinden kucuk kesitler vermeleri ve Kirmizida nerede su yasli kadin ve sisesi, derken nihayet cam kutusunun gorunmesi ortak yanlardan denilebilir.Yargicin Ireneye balikci hikayesini anlatirken ampulun tesaduf eseri patlamasi(!) ve hemen ustteki ampulle degistirmesi sanki yargicin 'Bakin hepiniz, iste ben de mahkemede bazen insan hayatlariyla istemeden de olsa bu kadar basit oynayabiliyorum, bir ampulu cikarip bir digerini koymak gibi' demesini andiriyor. 'Neyin dogru olup neyin yanlis olduguna karar vermek bana namussuzluk gibi geliyor' cumlesi de buna paralel bir replik.Yargic ve Agustin arasindaki kader benzerligi Agustinin ve sevgilisinin sonu hakkinda bizi tahmine goturuyor. Tesadufler, benzerlikler... Kelebek etkisi bu filmden esinlenmis olabilir diye dusunuyorum.Ayrica Irenenin neden sakiz reklaminda oynadigi ve fotografin sakizla hicbir alakasi olmamasi merak konusu.Filmin finali tartismasiz muhtesem bir sonla bitiyor.Serinin tumunu izleyin, her birinin ayri bir havasi ,ayri bir kokusu ve gercekten ayri bir rengi var.sinema tarihinin kesinlikle izlenmesi gereken üçlemelerinden birinin final ayağı.kieslowski mükemmel bir sinema dahisi,salt aksiyonlar,kesmeli biçmeli korku filmleri,hep aynı konu ve karakterleri işleyen romantik filmler veya saçma sapan komediler arasında böyle filmleri izlemek insanı mutlu ediyor.sembolizm gibi benim sinema sanatı anlayışımda önemli bir halka oluşturan tekniği bu üçlemede harika kullanıyor,basit konulardan başyapıtlar çıkarıyor ve seyirciyi her zaman şaşırtmayı beceriyor yönetmen.kırmızıya özel olarak baktığımızda da yine kaliteli oyunculukların yanı sıra sizi ekrana bağlayan,sürekli dikkatli izlemenizi ve bir şeyler,gizli anlamlar yakalamaya çalışmanızı sağlayan bir kurgu tekniği göze çarpıyor.renk üçlemesi muhakkak daha fazla ilgi hak eden bir sinema olayı.
muhteşem üçlemenin sonuncusu..yönetmenin anlatımı muhteşem her ne kadar "beyazı" cok begenmemiş olsamda kırmızının finali 3 ünü izledigime(arka arkaya) değdi.Herkese tavsiye ediyorum ama film bittikten sonra açıklamaları izleyin derim,o zmn kıeslowskiye daha da hayran olacaksınız!9/10
Üç Renk : KırmızıYönetmen : Krzysztof KıeslowskiVe nihayet üçlemenin son ve tamamlayıcı parçası; Kırmızı?Valentine ( Irene Jacob ), mankenlik yapan genç ve oldukça güzel bir üniversite öğrencisidir. Bir akşam arabasıyla giderken bir köpeğe çarpar. Köpeğin sahibi olan emekli yargıcın (Jean-Louis Trintignant) evine giden Valentine, yargıcın komşularının telefonlarını dinlediğine tanık olur. Bu olayı her ne kadar tasvip etmese de bir süre sonra yargıçla aralarında bir samimiyet doğar. Yargıcın telefonunu dinlediği bir diğer kişi ise genç yargıç Auguste ( Jean-Pierre Lorit )? dir. Auguste ve Valentine'nin yolları hep birbirine teğet geçer film boyunca. Acaba filmin sonunda bu zamana kadar teğet geçen hayatları kesişecek midir ?Üçlemenin ilk ayağı olan ?mavi? filmindeki ?özgürlük- temasının geçmişe tutsaklık, ?beyaz? filmindeki ?eşitlik- temasının eşitsizlik olarak işlendiği gibi yönetmen ?kırmızı? filminde de geleneği bozmuyor ve anafikri zıt temaların üzerinde durarak ortaya çıkarıyor; -kardeşlik- teması ihanet ve kopukluk gibi kavramlarla aktarılıyor.Film biyerde kader kavramını sorgulatıyor; önemsizmiş gibi görünen rastlantılar hayatımızın gidişatını baştan sona değiştiriyor aslında biz farkında olmasak da. Anlatıcı (Annette Insdorf ), filmi yorumlarken biyerde şöyle demişti: ?şans, kaderin bir maskesi mi?? şans deyip geçiştirdiğimiz şeylerin tümü kader dediğimiz olgunun bir parçası ve ister iyi olsun ister kötü ve bunun adı ister şans olsun ister başka bir şey payımıza düşeni yaşıyoruz nihayetinde. Bizden ayrı devam eden hayatlarla belki paralel yaşıyoruz pek çok şeyi fakat eğer karşılaşmamız gerekiyorsa, zamanı geldiğinde hiç ummadığımız anda adına şans yada kader olarak etiketleyeceğimiz şekilde karşılaşıyoruz,karşılaştırılıyoruz belki de. Payımıza düşen ihanetlerle kabuğumuza çekilmeye zorlanırken, rastlantılar neticesinde (iyi yada kötü ) çok güzel dostluklar da kurabiliyoruz.Filme hakim olan kırmızı tonlar, görsel şölen sunuyor bize. Serinin ikisindede atılamayan cam şişe niyahet yerini buluyor, bu da serinin nihayete erdiğini gösteriyor sanki. Evet, yine ağır ilerliyor ama bomba gibi bir finalle bitiyor. Finalde seriye can verenler izleyicileri selamlıyor biyerde ki ben son sahnede yerimden sıçramıştım izlerken,tüylerimi diken diken etmişti filmin finali. Yönetmenin son filmi olan Kırmızı'nın müzikleri yine Zbigniew Preisner ? e ait.Fransız bayrağının renklerine ithaf edilen serinin sonuncusu da böylelikle bitiyor. İzlemek isteyenlere iyi seyirler demek düşüyor bizede?..:)
Yalnızlığın pençesinde sevgi ve ilgiye muhtaç,sevgi ve mutluluğu arayan insanların hüzünlü öyküsünü anlatan Kieslowski başyapıtı.Senaryosu,her karesinde özenle çekilmiş görselliği,oyunculuğu ve müzikleriyle üçlemenin kesinlikle en iyi filmi.Sinema tarihinin en iyi filmlerinden olan yapım mavi ve beyaz filmleriyle buluşturan enfes sonuyla her sinemaseverin izlemesi ve arşivlemesi gereken bir şaheser.
Bütün sahneleri,renkleri göndermeleri en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş bu üçlemenin harukalade finali.Filmin sonunda bütün kahramanların durumu insana tebessüm ettiriyor.
sinema tarihinin kesinlikle izlenmesi gereken üçlemelerinden birinin final ayağı.kieslowski mükemmel bir sinema dahisi,salt aksiyonlar,kesmeli biçmeli korku filmleri,hep aynı konu ve karakterleri işleyen romantik filmler veya saçma sapan komediler arasında böyle filmleri izlemek insanı mutlu ediyor.sembolizm gibi benim sinema sanatı anlayışımda önemli bir halka oluşturan tekniği bu üçlemede harika kullanıyor,basit konulardan başyapıtlar çıkarıyor ve seyirciyi her zaman şaşırtmayı beceriyor yönetmen.kırmızıya özel olarak baktığımızda da yine kaliteli oyunculukların yanı sıra sizi ekrana bağlayan,sürekli dikkatli izlemenizi ve bir şeyler,gizli anlamlar yakalamaya çalışmanızı sağlayan bir kurgu tekniği göze çarpıyor.renk üçlemesi muhakkak daha fazla ilgi hak eden bir sinema olayı.
üçlemenin en şık görsel ögelerini mavi sunarken, en iyi senaryo beyaz da, en iyi iç-dış mekan hareketlerini veren kamera kullanımı kırmızı da görülür..
Mavideki 'Hic bir sey onemli degildir' cumlesine karsilik yargicin 'Ben hicbir sey istemiyorum' cumlesi Kirmiziyla ortak olabilir, karakterlerinin birbirine ustunlugunun degismesi Beyazdaki benzerlik olabilir. Fiziksel benzerlikler olarak da uc filmde de Mahkemenin gozukmesi, filmlerin birbirlerinden kucuk kesitler vermeleri ve Kirmizida nerede su yasli kadin ve sisesi, derken nihayet cam kutusunun gorunmesi ortak yanlardan denilebilir.Yargicin Ireneye balikci hikayesini anlatirken ampulun tesaduf eseri patlamasi(!) ve hemen ustteki ampulle degistirmesi sanki yargicin 'Bakin hepiniz, iste ben de mahkemede bazen insan hayatlariyla istemeden de olsa bu kadar basit oynayabiliyorum, bir ampulu cikarip bir digerini koymak gibi' demesini andiriyor. 'Neyin dogru olup neyin yanlis olduguna karar vermek bana namussuzluk gibi geliyor' cumlesi de buna paralel bir replik.Yargic ve Agustin arasindaki kader benzerligi Agustinin ve sevgilisinin sonu hakkinda bizi tahmine goturuyor. Tesadufler, benzerlikler... Kelebek etkisi bu filmden esinlenmis olabilir diye dusunuyorum.Ayrica Irenenin neden sakiz reklaminda oynadigi ve fotografin sakizla hicbir alakasi olmamasi merak konusu.Filmin finali tartismasiz muhtesem bir sonla bitiyor.Serinin tumunu izleyin, her birinin ayri bir havasi ,ayri bir kokusu ve gercekten ayri bir rengi var.
kırmızı'nın son sahnelerinden birinde üçlemedeki tüm oyuncular bir arada görünür, böylece de kieslowski analitik avrupalı mantığıyla açıkta bir yer bırakmaz.ee..boşa üçleme dememiştir.(:
Üç Renk’ten üçüncüsü; Kırmızı...Serinin en karmaşık filmi olduğu su götürmez bir gerçek. Filmi bir kez izlemenin yeterli olmayacağını düşünmek abartı olmaz sanırım. Filmi izledikten sonra bir kez de Annette Insdorf’un açıklamaları eşliğinde izleyin filmi; belki dikkatinizi bile çekmeyen birtakım sahnelere ne ke derin manalar yüklendiğini görün...Kırmızı’nın finali çok çok iyi gerçekten. Ancak şahsi fikrim şu ki, özellikle Annette Insdorf’un açıklamalarıyla filmi bir kez daha izlediğimde artık Kieslowski sinemasının bana çok hitap etmediğine karar verdim.Zira ne Kieslowski’nin imgesel yüklemelerini anlamaya çalışacak kadar vaktim var ne de sinemadan beklentilerim bu şekilde.Ancak bu tarzı sevenler için de bulunmaz bir nimet olduğunu daha önce de yazmıştım zaten...
üçlemenin en iyisi, kieslowskinin senaryoda da bulunması filmin yönetim senaryo bütünlüğünü zirveye çıkarıyor, mesele herşeyiyle yönetmenin elinden çıkıyor, özellikle yargıç ve manken arası diyaloglar tadından yenmiyor, kieslowskinin üç filmi de birbirine sağlam iplerle bağladığı ortaklaşmalar üç kavramın da birbirine güçlüce bağlı olduğunun harika anlatımına sahne oluyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.