Üç Renk : KırmızıYönetmen : Krzysztof KıeslowskiVe nihayet üçlemenin son ve tamamlayıcı parçası; Kırmızı?Valentine ( Irene Jacob ), mankenlik yapan genç ve oldukça güzel bir üniversite öğrencisidir. Bir akşam arabasıyla giderken bir köpeğe çarpar. Köpeğin sahibi olan emekli yargıcın (Jean-Louis Trintignant) evine giden Valentine, yargıcın komşularının telefonlarını dinlediğine tanık olur. Bu olayı her ne kadar tasvip etmese de bir süre sonra yargıçla aralarında bir samimiyet doğar. Yargıcın telefonunu dinlediği bir diğer kişi ise genç yargıç Auguste ( Jean-Pierre Lorit )? dir. Auguste ve Valentine'nin yolları hep birbirine teğet geçer film boyunca. Acaba filmin sonunda bu zamana kadar teğet geçen hayatları kesişecek midir ?Üçlemenin ilk ayağı olan ?mavi? filmindeki ?özgürlük- temasının geçmişe tutsaklık, ?beyaz? filmindeki ?eşitlik- temasının eşitsizlik olarak işlendiği gibi yönetmen ?kırmızı? filminde de geleneği bozmuyor ve anafikri zıt temaların üzerinde durarak ortaya çıkarıyor; -kardeşlik- teması ihanet ve kopukluk gibi kavramlarla aktarılıyor.Film biyerde kader kavramını sorgulatıyor; önemsizmiş gibi görünen rastlantılar hayatımızın gidişatını baştan sona değiştiriyor aslında biz farkında olmasak da. Anlatıcı (Annette Insdorf ), filmi yorumlarken biyerde şöyle demişti: ?şans, kaderin bir maskesi mi?? şans deyip geçiştirdiğimiz şeylerin tümü kader dediğimiz olgunun bir parçası ve ister iyi olsun ister kötü ve bunun adı ister şans olsun ister başka bir şey payımıza düşeni yaşıyoruz nihayetinde. Bizden ayrı devam eden hayatlarla belki paralel yaşıyoruz pek çok şeyi fakat eğer karşılaşmamız gerekiyorsa, zamanı geldiğinde hiç ummadığımız anda adına şans yada kader olarak etiketleyeceğimiz şekilde karşılaşıyoruz,karşılaştırılıyoruz belki de. Payımıza düşen ihanetlerle kabuğumuza çekilmeye zorlanırken, rastlantılar neticesinde (iyi yada kötü ) çok güzel dostluklar da kurabiliyoruz.Filme hakim olan kırmızı tonlar, görsel şölen sunuyor bize. Serinin ikisindede atılamayan cam şişe niyahet yerini buluyor, bu da serinin nihayete erdiğini gösteriyor sanki. Evet, yine ağır ilerliyor ama bomba gibi bir finalle bitiyor. Finalde seriye can verenler izleyicileri selamlıyor biyerde ki ben son sahnede yerimden sıçramıştım izlerken,tüylerimi diken diken etmişti filmin finali. Yönetmenin son filmi olan Kırmızı'nın müzikleri yine Zbigniew Preisner ? e ait.Fransız bayrağının renklerine ithaf edilen serinin sonuncusu da böylelikle bitiyor. İzlemek isteyenlere iyi seyirler demek düşüyor bizede?..:)