Pek <b>Eğreti</b> Bir <b>Gelin</b>
Yazar: Ali ErcivanAtıf Yılmaz, Türk sinema tarihinin en önemli ustalarından biri. Ah Güzel İstanbul, Selvi Boylum Al Yazmalım gibi klasiklerimizin yaratıcısı, kendi döneminin birçok yönetmeni bugün artık köşelerine çekilmiş olmasına rağmen hala aktif olarak sinemanın içinde yer almaya devam ediyor.
Eğreti Gelin, bu yorulmak bilmeyen ihtiyar delikanlının son filmi ve son yirmi yıl içerisinde imza attığı birçok iş gibi yine bir kadın hikayesi üzerine odaklanıyor. Ama öncekiler gibi "kadın filmi" etiketini yapıştırmaya gerek yok Yılmaz'ın bu son filmine; çünkü daha ziyade bir gelenek üzerinden bir dönemin ahlaki yapısını ve bir gencin cinsel olgunlaşma sürecini malzeme ediyor kendine.
Vilayetin belediye başkanının oğlu Ali, çevresinin gözünde hala çocuk kalmış bir delikanlı. Babasından gizli şehirdeki kumpanyanın gösterilerinde sahneye çıkıyor; aile işinin sorumluluğunu üstlenmiyor ve büyüklerin evlenmelerini uygun gördüğü komşu kızıyla hala bir çocukluk arkadaşı düzeyinde ilgileniyor.
Bunun üzerine aile, artık kaybolmaya yüz tutmuş bir geleneği uygulamaya ve Ali'ye evlilik yaşamının gereklerini öğretmesi için bir "eğreti gelin" tutmaya karar veriyor. Fakat, her ne kadar belli bir olgunluğa varmamış olsa da cinsel açıdan ailesinin zannettiği kadar uykuda da olmayan Ali, bu profesyonel geline gönlünü kaptırıyor.
Ortada gayet ilgi çekici ve zengin bir malzeme, sağlam bir dramatik yapı olduğuna şüphe yok. Sorun, daha ziyade uygulamada. Atıf Yılmaz geçmişte her ne kadar sevdiğimiz kimi filmlere imza atmış olursa olsun, sinema anlayışı içinde bulunduğumuz döneme ayak uydurmayı başaramıyor. Mizansen anlayışı için teatral diyeceğim, ama doğrusu artık tiyatro bile çok daha modern bir noktaya geldi. O kadar hesaplı ve eski moda bir mizansen, çerçeveleme, kurgu ve hatta oyuncu yönetimi anlayışı hakim ki filme, insanın gözü ister istemez rahatsız oluyor. Film genel olarak bir müsamere havasından kurtulamıyor.
Aynı sorun diyaloglarda da mevcut. Çok çiğ, kitabi, ham diyaloglar bunlar. Sorun özensiz olmaları değil; artık var olmayan bir sinema geleneğinin izlerini taşımaları. İnsanlar -eğer herhangi bir zaman diliminde konuşmuşlarsa bile- gerçek hayatta uzun zamandır böyle konuşmuyorlar. Sinemada böyle konuşmayı da uzun zaman önce bıraktılar.
Kaldı ki, karakterlerin çeşitli karar ve/veya değişimleri için bulunan çözümler o denli kolaycı ki, öykünün kimi önemli aşamalarına da bizi ikna etmeyi başaramıyor. Ne eğreti gelin Kostak Emine'nin toy Ali'nin aşkına karşılık vermesi ne de Faytoncu Hasan'ın son kararı perdede inandırıcı karşılığını bulamıyor.
Yeşilçam ve onun dramatik geleneğine aşina biri olarak söylemeliyim ki, kullanılmasına alışılagelmiş formüller artık işe yaramıyor. Bugünün seyircisi, onun izleme alışkanlıkları, göz alışkanlıkları ve beklentileri değişti. Bu yüzden de Eğreti Gelin'in günümüz seyircisine ulaşması ya da bu seyirciden olumlu tepki alması zor görünüyor.
Oyuncu yönetimi bir yana, bu filmin bir diğer sorunu da oyuncu seçimi. Ne Müjde Ar evin hanımı olarak inandırıcı, ne Füsun Demirel'in her zamanki oyunu dönem ve mekanla örtüşüyor, ne Şevket Çoruh tek kaşını kaldırınca dramatik oyunculuğu kıvırabiliyor, ne de Fikret Hakan diyaloglarına en ufak bir doğallık katabiliyor vs. vs... Nurgül Yeşilçay, role uygun fiziğine rağmen, karakterin ikilemlerinden hiçbirini yüzüne yansıtamıyor; figürasyon boyutundaki rolünde Mehmet Esen
çerçevenin orta yerinde kazayla kalakalmış gibi ne yapacağını bilemeden etrafına bakınıyor; Metin Akpınar, gerekliliği bile tartışma konusu rolünde klişe ötesi bir performans veriyor ve işte tek tek herkes için söylenebilecek çeşitli eleştiriler böyle sürüp gidiyor...
Filmin herhalde en temiz oyunları, Ali rolündeki Onur Ünsal ile çocukluk arkadaşı Neşe'yi canlandıran Eylem Yıldız'dan geliyor. Son dönem Türk sinemasının en hayırlı işaretlerinden biri de bu zaten: yetişmekte olan genç nesil oyuncuların başarısı.
Bu denli eski moda bir filme seyirci nasıl tepki verecek, hep birlikte göreceğiz. Ama bir insanın sesinden "ü-ürü-üüüü!" nidasıyla biten bir filme nasıl tepki verilebilir ki?..