ZAMANIN ÇOK ÖTESİNDE BİR KİLOMETRE TAŞI TARKOVSKY USTAYA SAYGI DURUŞU
TARKOVSKY BÜYÜK DÜŞÜNÜR, DÜŞÜNDÜRÜR !!! Uzun süredir merak ettiğim ama kötü yorumlardan dolayı bir türlü izleme niyetine girişmediğim bir filmdi.''Bu filmi izlemeli miyim ? '' sorusunu doğru kişiye sormuşum.Çünkü filmi izledim ve beğendim... Öncelikle şunu belirteyim film insanın duyu organlarıyla hissedebildikleri gerçektir olgusunun aksi yönünde bir tavır sergilemektedir.Tabi bunun yanında çok farklı yorumlayabileceğimiz şeyler.. Bu film çok farklı şekillerde yorumlanabilir.Gerçeği aramak, insanın kendini keşfetmesi ve mutluluk.İnsanlar ne zaman mutlu hisseder kendilerini ? Gerçeğe ulaştıklarında mı ? Yoksa ulaşmış olduğu hedefin onun için anlamıdır mı mutluluk ? ''Gerçeği ararken, gerçeği keşfedeceğime, onun değiştiğini görüyorum.'' Aslında burda gerçeği aradıkça gerçeğin değiştiği vurgusu yapılmaktadır.Mesela şu şekilde.Şimdiki zaman ve gelecek.Ama geleceğe gittiğimizde gelecek zaman şimdiki zaman olur.Burda insanın gerçekliğin imkansız olduğunu mu yoksa insanın ulaştığı yerin insanı tatmin etmemesi midir yönetmenin anlattığı bilmiyorum.Diyorum ya farklı şekillerde yorumlanabilir. Stalker bölgeye giderken iyilerin geçebileceğinden bahseder.Ve umutlu olmayanların.Burada dini bir göndermesi var yönetmenin.Fakat umut Tanrıya ulaşma çabası mıdır ? ''En güvenli yol en uzun yoldur'' Mutluluğa ulaşmak için sabretmeliyiz.Mutluluğa ulaşmak için geri adım atmamalıyız vazgeçmemeliyiz. Yönetmenin Bölge dışındaki tüm sahneleri renksiz, bölge'de ise renkli çekimler kullanması bölge'ye anlam katmak amaçlı olmuş.Çünkü Hayatımızın sıradan olduğuna bu şekilde vurgu yapılmıştır.Yada bunun aksine Stalker'in en küçük ilgiçlik olgusundan mutlu olması bunun tersi bir durumdur. Bu arada Bölge demişken ; Bölge ulaşılması güç bir yer.Gidenlerin geri dönemediği söylenen bir yer.Oraya sadece stalker yani iz sürülerin yardımıyla gidilebiliyor.Stalker bu bağlamda sanki bir aracı.İnsan öldükten sonra Yaratıcının karşısına çıkma yolunda giderken yalnız mıdır yoksa yaratıcının ruhani varlıkları insana eşlik etmekte midir ? Yönetmenin totaliter rejimi eleştiren bir tavrı var ayrıca.Mesela Stalker'in bahsettiği iyilerin geçmesi kötülerin ise cezalandırılması, kurallara göre oyunu oynamak, kanunlara uymak vs. vs. ''Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir.Öldüğü zamansa kaskatı ve duygusuzdur. Bir ağaç büyürken körpe ve yumuşaktır.Ama kuru ve sert hale geldiğinde ölüp gider. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık varoluşun tazeliğinin ifadeleridir. Kendini sertleştiren hiçbir şey kazanmayı başaramaz.'' Filmi izledikten sonra sadece şu film için bile yönetmen hakkında çok şey düşünülür ? Evet bir sinemacı.Ama filmin her sahnesini gördüğünüzde o sahneleri birer tablo haline getirirseniz yönetmenin sanatçı oldugunu görürsünüz.İyi bir gözlemci.Bu bağlamda bir Ressam. Peki ya filmin anlatımı.Kamera hareketlerinin az kullanıldığı filmin replik sunumları müzikler şiirsel bir şekilde kulağımıza sokuluyor. Bu filmden çıkardığım anlamlar ve aklıma gelen sorular benim yorumladıklarımdır.Bu filmden farklı şeyler anlamak filmi anlamamak değildir.Öyle bir film ki herkes farklı şekilde anlayacaktır ve yorumlayacaktır
Tarkovsky ve Stalker’ı anlamak… Belirsiz bir gelecekte ve isimsiz bir ülkedeyiz. Bir meteor düşmüştür ve bunun sonucunda Zone adı verilen bir alanda belirli güçleri ortaya çıkmıştır. Meteorun düşmesi ile bölgeye verdiği etki bilinmemektedir. Bu alanın ortasında yer alan bir odada insanlığın en derin tutkularını gerçek yapacağı söylenen bir güç vardır. Zone bölgesine gitmek tehlikeli ve yasaktır. Dikenli teller ve askerlerle korunan Zone bölgesi, salt zihinsel güçleri ve yeterli cesaretleri olan Stalker adı verilen iz sürücüleri girebilmektedir. Beraberinde götürdükleri insanlar ise bu alanda oluşan güçlerle yüzleşmektedir. Zaman gelmiştir artık. Stalker yolcuğa hazırdır. Stalker, karısının itirazlarına rağmen bir bilim adamı bir de yazarı yanına alarak Zone 'a doğru yolculuğa başlar. Stalker filmi, bilim kurgu yazarı Arkadı ve Boris Strugatsky kardeşlerin “Yol Kenarında Piknik” isimli romanından uyarlanmıştır. Filmi daha iyi anlamak için kitabını okumamız gerekli mi? Okuduğumuz zaman Stalker filmi hakkında her şeyi çözebilecek miyiz? Bu soruları yanıtsız bırakıyor ve Stalker ile yolculuğa devam ediyorum. Tarkovsky, Sovyet dönemindeki baskılara rağmen filmlerini çekmeyi başarmış, insanın varlığını sorgulayan, hakikati arayan, dış dünyası ile iç dünyası arasında bağlantı kurmaya çalışan çağdaş bir derviştir. İnsan hayatını ele alış şekli ile sinema sanatına farklı bir bakış açısı getiren Tarkovsky, filmlerinde, insanın öz benliğini ortaya çıkartarak, kendisi ile yüzleşmemizi sağlamaktadır. Tarkovsky, sanat üzerine olan fikirlerini şu şekilde açıklamaklıyor; “Ne olursa olsun bir meta olarak tüketilmek istenmeyen her türlü sanatın amacı, hiç şüphesiz kendine ve çevresine, hayatın ve insan varlığının amacını açıklamak, yani insanoğlunun gezegenimizdeki varoluş nedenini ve amacını göstermek olmalıdır. Belki de hiç açıklamaya bile kalkmadan onları bu soruyla karşı karşıya bırakmalıdır.” (Mühürlenmiş Zaman - Andrei Tarkovsky) Ruhaniyete ve tinselliğe ait olan her şey Tarkovsky'nin dünyasına hitap etmektedir. Filmlerinde mistik bir anlatım tarzı ile insan hayatını ele alırken, tasavvuf anlayışını ruhaniyete teslim eder. Gerçeküstü ve hissiyata dayalı fikirleri sorgularken, sufi bir gelenek içerisinde sürekli bilinmeyeni arıyor. Tarkovsky, “Sanat bir yakarıştır. Bu her şeyi anlatıyor. İnsan sanat aracılığıyla umudunu dile getirir. Bu umudu dile getirmeyen, manevî temeli olmayan hiçbir şeyin sanatla ilgisi yoktur, bunlar ancak parlak birer entelektüel analiz olabilirler” der. Filmlerinde, mantıksal bir çözümleme aramak yersizdir çünkü izleyiciye cevap vermekten ziyade soru sormaktadır. Varlığın algısı, nedensellik ve tanrı anlayışı ile kendimizi sorgulamamızı ister. Tarkovsky filmleri, genellikle durağan ve yavaş ilerlediği için sıkıcı olarak hak etmediği bir eleştiriye maruz kalır. Filmlerindeki içsel deneyimi yakalayamayan izleyici için büyük bir kayıptır. Tarkovsky, anlaşılmak ya da bilimsel açıklama getirmek yerine, teslimiyeti tercih etmektedir. Tanrı inancı olan ve dini sembolleri kullanmasını seven bir yönetmen olduğu için tasavvuf kültürüne daha yakın duruyor. Stalker filminde tanrının insan üzerindeki ruhaniyeti sorgulanırken birçok yerde doğa manzaraları, müzik, ışık ve yağmur gibi semboller kullanılarak bizlere tinsel bir varlığın üzerimizdeki etkisi anlatılıyor. Filmde, gerçek bir mutluluk arayışı içerisinde olan bir insanın dış dünyadan sıyrılarak kendi bilincindeki iç dünyasına olan yolculuğu anlatılmaktadır. Stalker, hayatın özündeki acıyı, mutsuzluğu ve hüznü, bu yolculukla mutluluğa çevirmeye çalışır. Silahı parmağının ucuyla tutmadan suya itmesi yaşanılan veya yaşanılacak olan acıyı mutluluğa çevirmek istemesinden kaynaklanmaktadır. Mutluluk açıdan doğar. Zone bölgesindeki gizli odaya hemen gidememeleri, insanın gerçek mutluluğa o kadar hızlı ve kolay ulaşılamayacağını simgeler. Stalker, kendi özünü arayan bir insanı ifade eder. Filmin sonunda sakat çocuğunun bardakları bakışlarıyla hareket ettirmesi de, gerçeğin bizim algıladığımız gibi olmadığının ve hayatın yanılgılarla dolu olduğunun göstergesidir. Düzensiz, karışık, bulanık ve darmadağın gibi görünen sahneler, kendi içinde bir düzenin yer aldığını göstermektedir. Filmde, saf mutluluk, hakikat, yaşamın gayesi ve bireyin gerçeğe yolculuğu gibi kavramlara yer verilmiş. Tarkovsky, hakikat üzerine şunları söyler. "İmge, hakikatin suretidir. Körlüğümüzden aman bulup, ufacık bir parıltısını yakalayabildiğimiz hakikatin sureti..." Gerçeğe olan yolculukta zamanın bir önemi yoktur amaç gerçeğe ulaşmak olduğu için filmde zaman kavramı kullanılmamıştır. Zone 'a girmek yasaktır, çünkü Zone, insanın girdiği zaman en içteki dileğini gerçekleştirdiğine inanılan bir odaya sahiptir. Stalker, filmin bir sahnesinde, Zone bölgesinde bulunan odaya iyilerin ya da kötülerin değil, salt umutsuzların girebileceğini söylüyor. Tarkovsky, bu filmde, tüneldeki yürüyüş sahnesindeki buz tutmuş zeminden çıkan seslerin yankısı, Stalker 'in Zone denilen yere doğru trenle yaptığı yolculuk esnasında içimizi titreten sesler ve odanın içerisindeki su damlacıklarının içimizi ürperttiği seslerle, maddeye değil de insan ruhuna hitap ettiğini kanıtlamaktadır. Zone, içsel yolculuğu gerçekleştirebilen insanlar için bir anayurt sembolü taşımaktadır. Hakikati tadabilen ve huzura erişmek isteyenlerin anayurdudur. Stalker, Zone dışındaki her yerin kendisi için hapishane yeri olduğunu söylemesi ile, dış dünyanın bencilliğini ve kötücül olduğunu belirtmektedir. Filmde sık sık Stalker, Yazar ve Bilim Adamı arasında yaşanılan çatışmalara şahit oluyoruz, bu çatışmalar sırasında, insana ait en derin düşünceler, temel fikirlerin analizi ve çözülemeyen sorunların gün ışığına çıkartılma çabasına tanıklık ediyoruz. Şiirsel anlatımı ile her izleyişte yeni sorulara gebe olan ve insani farklı bir gezegeni götürmesini başaran Stalker filmi, düşüncenin miladına giden yolculuğun hiç bitmediğini gösteriyor. Stalker, etkileyici konuşması ile ölüm ve varoluş üzerine şunları söyler. “Zayıflık harika bir şeydir, güç hiçbir şey. Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir, öldüğü zaman ise sert, kaskatı ve duygusuzdur. Bir ağaç büyürken zayıf, esnek ve tazedir. Kuru ve sert hâle geldiğinde olur. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık ise varoluş tazeliğinin ifadeleridir.”