Senaryosunu, İngiliz nörolog Oliver Sacks'ın aynı isimli anılarından (1973) uyarlayarak Steven Zaillian'ın yazdığı ve yönetmen koltuğunda da Penny Marshall'ın oturduğu “Awakenings”; Leonard Lowe karakterini canlandıran Robert De Niro'nun sıra dışı performansı ile damgasını vurduğu ve "En İyi Erkek Oyuncu" kategorisindeki Academy Ödülünü, kıl payı ile Jeremy Irons'a kaptırdığı bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, vizyona girdiği yıl sinema salonunda da izlediğimiz ve yer yer Jack Nicholson'ın resmen döktürdüğü beş Academy Ödüllü bir "Milos Forman klasiği" olan "One Flew Over the Cuckoo's Nest / Guguk Kuşu" nu da (1975) anımsatan; 29 milyon dolarlık bir bütçe ile New York Brooklyn'deki Kingsboro Psikiyatri Merkezinde çekilerek, 108.7 milyon dolarlık bir gişe hasılatına ulaşılmış olan gerçek bir hikayenin anlatıldığı bu "şahane" filme biraz daha yakından bakalım...
***
- Bronx, 1969 -
Köpeği Buttercup ile beraber yalnız yaşadığı evinde, nadir bulunan bitkilerle ilgilenmeyi hobi haline getirmiş olan nörolog Dr. Malcolm Sayer (Robin Williams); nöroloji laboratuvarında araştırmacı olarak çalışmak amacıyla CV'sini göndermek suretiyle başvuruda bulunduğu, kronik hastalıklara sahip insanların bakımlarının yapıldığı Bainbridge Hastanesi'nde, Dr. Kaufman (John Heard) ve Dr. Tyler (Bradley Whitford) ile yaptığı kısa bir iş görüşmesinin ardından işe başlatılır...
Ama araştırmacı değil de doğrudan hastalarla ilgilenen bir doktor şeklinde...
***
Dr. Sayer'ın ilk hastası; oturduğu tekerlekli sandalyesinde, tek kelime dahi etmeden uzaklara dalgınca bakan Lucy Fishman'dır (Alice Drummond) ve hakkındaki teşhisi de, nedeni bilinmeyen (demans) bunamadır...
Yalnız asıl önemli olan husus, hastanın yakınındaki hareketli nesnelere karşı gösterdiği ani tepkidir...
Ki, bunu kendilerine izah etmeye çalıştığında da Dr. Sayer; Dr. Kaufman ve Dr. Sullivan (John Christopher Jones) karşısında, gülünç duruma düşmüştür...
Kendisine tek inanan ise, hemşire Eleanor Costello'dur (Julie Kavner)...
***
Çalışmaya başladığı Bainbridge'in hastalarının, neredeyse büyükçe bir çoğunluğunun benzer durumda olmaları; Dr. Sayer'ın fazlasıyla ilgisini çekmiş ve onu hastaların dosyalarında incelemeye itmiştir...
Sonuç da bulduklarıysa:
1917–1928 yılları arasında tüm dünyada hüküm sürmüş olan "Ensefalit Uyuşukluğu" salgını ve konu hakkında Dr. Peter Ingham'ın (Max von Sydow) yazdığı, "1920'lerin 'Unutulmuş' hastalığı, bir virüsten kaynaklanan Ensefalitik Sendrom Sonrası" isimli dikkat çekici önemdeki makalesidir...
Bunun üzerine Dr. Sayer, bizzat Dr. Ingham'ın kendisini bularak ondan, hastalığa dair daha ayrıntılı bilgiler edinir...
***
Bir sonraki gün de, hastalardan Leonard Lowe'ın geçmişi hakkında bir şeyler duymak isteyen Dr. Sayer; Leonard'ın annesi Bayan Lowe'ı (Ruth Nelson) evinde ziyaret eder...
Öğrendiği, Leonard'ın on bir yaşındayken hastalandığı ve yirmi yaşına geldiği 14 Kasım 1939 tarihinde de Bainbridge Hastanesi'ne yatırıldığıdır...
Yani Leonard, hastalığının ilk dokuz yılını; evindeki odasında, kitap okuyarak geçirmiştir...
Bunu, Leonard'ın Dr. Sayer'a; bir Ouija tahtası aracılığıyla Alman şair Rainer Maria Rilke'nin Panter şiirini işaret etmesinden de anlıyoruz zaten...
***
Hasta bakıcı Anthony (Keith Diamond) ve hemşire Costello'nun yakın alaka ve destekleriyle araştırmalarını sürdürmeye devam eden Dr. Sayer, bilinçli olarak katıldığı bir konferansta; Parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan "L-Dopa" isimli ilacın tanıtımını yapan kimyagerden (Peter Stormare) beklediği yanıtı alamasa da, aynı ilacın kendi hasyalarına da iyi geleceğini düşünmektedir...
Ama Dr. Kaufman'ı, bu ilacı hastaların tümünde kullanılmasına ikna edemez...
Sadece hastalardan birinde deneyebilecektir...
O da, ailesinin yazılı izniyle...
***
Elbette izin Leonard'ın annesi Bayan Lowe'dan alınacaktır...
Dakika 45...
Geride sizleri, her bir anını ilgiyle izleyeceğinizi umduğumuz 76 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,