Oliver sacks'ın aynı isimli romanından uyarlama bu film belki de ''hasta'' ve de, ''hastane'' temalı filmlerin en iyilerinden. Türün içerisinde bulunan, ''the elephant man'', ''one flew over the cuckoo's nest'' gibi örneklerinden sıyrılarak, özellikle bir hastanın ve de doktorunun gözünden, hasta-doktor dünyasını, dünyaya bakış açılarını anlatan bir film. Filmin gidişatı her ne kadar, yavaş ve de, türün severleri için aksiyon içermeyen yapıda olsa da, özellikle birbirlerine nazire yaparcasına döktüren iki usta aktörün karşılıklı döktürmesiyle, gidişatı farklı bir boyut kazanan film oluyor; awakenings.
Dendiği gibi, öncelikle diğerine göre küçük olarak sayılabilecek lokmadan başlamak lazım; Robin williams. Hayatında bir kez de, ''patch adams'' filminde doktoru canlandıran, hollywood'un uzun dilli, haşarı, komik çocuğu bu filmde, diğer rollerde de, ne kadar başarılı olabileceğini göstermiş. İçine kapanık nörolog karakterini kendisinden belki de beklenmeyecek derecede gerçekleştiren, Robin williams, normalde bilinmese, ''gel beni muayene et'', ''incele'' dedirtecek derecede kusursuz ki; hastalara seçim aşamasındaki, davranışları, onlara yaklaşımı benzersiz. Steve zaillian tarafından senaryolaştırılmış kitaba ne kadar sadık kalınmıştır bilinmez ama yine de doğaçlama konusunda da, etkileyici.
Filmin belki de en büyük artısı ise, yine ''en iyi erkek oyuncu dalı''nda ''oscar''a aday olmasına rağmen, 1991 senesinde, jeremy irons'un kazanmasına mahal vermeyecek derecedeki oyunculuğu ile nelere kadir olabileceğini gösteren tabii ki, Robert De Niro.
Leonard karakteri altında ona özgü olan hastalığı, Robin williams'ın himayesine girdikten sonra, uyanışlarını, yaşadıklarını, bakış açılarını, aşık oluş sürecini, annesi ile ilişkisini, yine doktorunun yardımı altında, yapabildikleri, yapmak istedikleri, diğer insanlarla olan ilişkileri yine onlarla daha çok iletişim içerisinde bulunmak istemesi. bunların tamamı, ve de diğer beyinler tarafından eklentisi olacak filmde geçen bir sürü özelliği, Robert De Niro'nun günümüzde, neden kulvarında bir numara olduğunu gösteren meziyetleri. emektar bir hırsızdan, mafya babasına, saksafoncudan, kırık bir Vietnam gazisine, geyik avcısından, avukatından intikam almak isteyen cani bir psikopatına, yine, 30 saniye içerisinde çözemediği yerden sıvışmayı kendisine bir prensip edinmiş, ve de filmdeki polis karakterini yine, oyunculuğu ve de karizmasıyla yıkıp geçen bir grup hırsızın başından, bir çantanın peşinde olan ajana, gelin babasından, yine travestiyle etkileşim içerisinde bulunan bir felçliye, rahipten, taraftarı olduğu bir takımın, aşırı derecedeki bağımlı fanına, al capone'nundan, bildiğimiz ''şeytan''ına kadar her arenada kendisini göstermiş oyuncunun, gerçekten de oyunculuk olarak gösterilebilecek, belki de gönüllerin oscar'ını almış tek filmdir belki de.
Filmdeki gerçek hayattan uyarlanmış, leonard lowe'ın hayat hikayesine tamı tamına olmasa da; bağlılık, diğer oyuncularında aynı sirayette bulunması, kamera açılarından tutun da, ses, görüntüye kadar, her türlü sayılabilecek özelliğin dışında kalan bu filmin, belki de en uzun uzadıya söylenebilecek tek tarafı, bıkmadan, usanmadan filmi izlemek, ve de baş tacı olmasını sağlayacak olan, ''oyunculuklar''ı hafızaya almak.