Yeni-Muhafazakar Krallık
Yazar: Orkan ŞancıFilm izleyip üzerine yazı yazdıkça kaçınılmaz bir huy edindim. Filmle ilgili bir sinopsis parçası ya da prodüksiyon notlarından birkaç cümle, oyuncu kadrosu, hatta tek bir film afişi bile bende bir "yargı" uyandırabiliyor. Evet, yine birçok filmi merak ediyor, gidip görmek için sabırsızlanıyorum. Ama farkettim ki, filme gitmeden önce onu sevip sevmeyeceğim konusundaki tahminim gittikçe daha isabetli olmaya başlıyor. Krallık'daki gibi, tam da tahmin ettiğim bir filmle karşılaşabiliyorum. Dikkat ettim, bu özellikle önceden olumsuz bir yargı uyandığında gerçekleşiyor.
Önyargı, aradaki deneyimden sonra varılan yargı ile aynı oluyorsa, yani hep tekrarlanıyorsa, anlıyorum ki yine çok fazla Hollywood filmi seyretmeye başlamışım. Çünkü arada çıkan tek tük ayrıksı şaheseri bir kenara koyarsak, ürün adedi çoğaldıkça Hollywood'un sanatsal kalibresi feci düşüyor. ABD sinemasında militarizmin 11 Eylül sonrasında çizdiği rotayı düşündüğümüzde, acaba "önyargı" sinemasından önyargıyla söz etmek, bize zaman kazandırır mı? Filmin öyküsünü okuyup "hareket eden her Arap'ı öldür" düsturuyla hareket eden elit bir FBI timinin macerasının anlatıldığını anladığımızda, hissettiğimiz önyargı mı, yoksa yargı mıdır?
Oscar ödüllü iki oyuncu, Jamiee Foxx ve Chris Cooper bu filmde yer almayı seçtiler ise bu onların sorunu. Hiçbir şeyin dürüstçe ortaya konmadığı Krallık, Gök'ten indirilip Sümerlilere verilen Krallığın çökerkenki hali gibi. Göstermelik aksiyon ve silahların kuru gürültüsü, dayatılan tek taraflı bakış açısını örtmeye yetmiyor. Üstelik "yapımcı Michael Mann" sloganıyla pazarlansa da, silahların susmadığı tek sahnede bile kimin nerede olduğunu anlayamadığımız bir sinematografi var, ki hiç çekilmiyor.
Krallık, ABD'lilerin tamamen duygusal Suudi aşkına bir uyarı tokadı. Ya kanlı ellerimle uzattığım lolipopumu kabul edersin, ya da beynine kurşunu yersin! Film, benzerine epeydir rastlamadığımız ölçüde katıksız "yeni muhafazakar" (neocon) bir bakış açısına sahip. Dahası, finalde olmadığı bir şeye dönüşmeye çalışıp sözüm ona paralel kurguyla mesaj veriyor. Kulağa fısıldanan sözler ile bir yere varılamayacağını söylüyor. Daha neler...
Syriana sanki hiç çekilmemiş gibi, Krallık, 10 yıl geç kalmış gibi duruyor. Son derece gerici, itici. Filmdeki en sempatik karakterin, ülkesi için elini taşın altına koyan Faris El Gazi (Eşref Barhum) olması manidar değil mi? Çok hoşlanmasa da ABD'lilere yardımcı oluyor, onları anlamaya çalışıyor. Oysa her biri ölümsüz bu dört ABD'li, ülkeleri için savaşmaktan çok yaban ellerde kelle avına çıkan ölüm mangası gibi.
ABD'nin Ortadoğu'ya ve küresel terör konularına bakış açısı, hala bu geri kalmış yeni muhafazakar gözlüğü ise, Hollywood'a bizi uyardığı için teşekkür edebiliriz..