Hesabım
    Çölde Çay
    Ortalama puan
    3,7
    110 Puanlama
    Çölde Çay hakkında görüşlerin ?

    22 Kullanıcı yorumları

    5
    2 Eleştiri
    4
    10 Eleştiri
    3
    3 Eleştiri
    2
    5 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    2 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    wolkiwolki
    wolkiwolki

    Takipçi 454 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    28 Ocak 2007 tarihinde eklendi
    Filmi Bertolucci çekmiş ama bence kötü bir film.Aynı belgesel kanallarındaki yapımlara benziyor.Sadece diyaloglar biraz da ha fazla.Hiç beğenmeme, yer yer çok bayılmama rağmen sonuna kadar izledim özellikle ama görüşüm değişmedi, hatta pekişti :))
    hiko87
    hiko87

    43 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    31 Aralık 2006 tarihinde eklendi
    beni sarmadı puanına ve aldığı oskarlara dayanarak izledim beğenmedim ha başkaları beğenebilir izleyin derim belki beğenirsiniz ama bana göre sıkıcıydı ve hiçbir ilginç tarfı yoktu dedim ya beni sarmadı...
    hookers
    hookers

    Takipçi 274 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    15 Aralık 2006 tarihinde eklendi
    Bir kadının gizemli ve erotik yolculuğu:Bu filmin bu kadar güzel olduğunu hiç bilmiyordum. Yıllardır hep çok ağır ve sıkıcı bir film olduğunu duymuştum çünkü. Ancak izledikten sonra ne kadar yanıldığımı anladım. Kuzey Afrika'nın egzotik, gizemli ve doyumsuz manzaralara sahip mekanlarında geçen bu film bence sinema tarihinin en iyileri arasında yer almayı sonuna kadar hak ediyor. Sorunlu bir çiftin belki de evliliklerini kurtarmak, yeni bir soluk getirmek için çıktıkları bu yolculuk onları tahmin bile edemeyecekleri bir sona ulaştırıyor. Garip turistlerin, sinekli otellerin, tozlu kentlerin arasında önce birbirlerinden kopuyor, sonra da sonsuza dek ayrılıyorlar. Özellikle çöl sahnelerine, müziğin kullanımına ve yaşlı adamın sözlerine dikkat!...
    oscar1895
    oscar1895

    Takipçi 133 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    18 Kasım 2006 tarihinde eklendi
    ’’Ne zaman öleceğimizi bilmediğimiz için hayat sonsuz gibi gelir.Hiç unutamadığınız, öyleki hiçbir şeye değiştiremediğiniz o mükemmel öğleden sonrasını daha kaç kez hatırlamayı düşünüyorsunuz'Dolunayın çıkışını daha kaç defa izlemeyi düşünüyorsunuz'20 belki 30...Ama yine de hayat sonsuzmuş gibi gelir.’’Görselliğin hatsafhaya ulaştığı akıllardan çıkmayacak bir sinema şöleni.
    requiem87-2
    requiem87-2

    26 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    9 Ekim 2006 tarihinde eklendi
    Kim ne derse desin semedim ben arkadş
    burcuhazal
    burcuhazal

    Takipçi 95 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    8 Eylül 2006 tarihinde eklendi
    açıkcası ben dram filmlerini pek sevmem ama teoman ve şebnem ferahın düeti olan iki yabancıdaki şu sözler izlemeden ölme dedertiyor insana"yazdan kalma bir günden ya da çölde çay filminden bir sahne var aklımda oyuncular sanki biziz" işte bu söz büyülüyo ve izle diyo ve teoman ile şebnem ferahın dediği kadar varmış güzel bir film
    bluevelve
    bluevelve

    Takipçi 115 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    13 Mayıs 2006 tarihinde eklendi
    Sonsuz bir savruluşun girdabında kaybolup, arzunun ilahi çekimine kapılarak benzersiz zevkleri ardına kadar aralayan, birbirlerine duydukları sadakati kimi yerde sorgulayan, kimi zamansa soğuk dokunuşların ve çaresiz çırpınışların odağında, terk edişler eşliğinde yapayalnız bocalayan ama içlerinde ki tutkuyu ve göstermek istemeseler de var olan sevgiyi derinden ve inceden yaşayan iki gezginin; kimi zaman hiç ummadıkları düşleri yaşadıkları, kimi zamansa acının kollarında ıstırap göz yaşlarını akıttıkları ve bitmek bilmez çöl gecelerinin ay ışığında, terleyen bedenlerinin ateşiyle ısındıkları, düşsel savruluşların ve tensel kavruluşların sancısının, kıvrımlarından dökülen bedenlerde beliren ve arzunun gizli gelgitine kapılıp farklı zevklerle ve bunun yanında olmadık hüzünlerle sarmalanan iki bedenin, sınırsızlığın burçlarında bir birinden doyumsuz zevkleri keşfetmelerine tanık olduruyor, Bernardo Bertolucci bizleri. Bu öylesine bir bakış ki ve öylesine masalsı bir anlatım eşliğinde gelişmekteki, akıllarda kalan sadece içsel sorgulamalar olmuyor, görsel yansımalarda hafızada yer ediyor. Önümüzde sıralanan uçsuz bucaksız kumlardan ibaret denizler değil, sadece gözlerin gördüğü bir bakışlık seraplar misali, önümüzden akıp giden zamanda ve buna eklenen gözlerden dökülen hatıralarda, savunmasız bir benlikten kaçışın sinyalleri gibi adeta beliriyor, manalar yüklü yürüyüşlerde. Aranan belki de kayıp bir geçmiş yada kumların altına gizlenen anlar ve belki de izi sürülen hiç karşılaşılmamış bir yüz yada dudakların arasından süzülüp kaybolan bir iki sözcük. Ellerin arasından akıp giden hayatları ve gözlerin ardında yer eden bakışların solgun durgunluğu, kadının ve adamın çıkarımları ve birbirinden farklı yaklaşımları, bir zaman sonra kopuk halkalar eşliğinde ardı sıra belirerek arayışların kucağında bulmalarına neden oluyor, kendilerini. Yılların yorgunluğu ve beraberinde getirdiği bir birine yabancılaşma, benliklerin koparak uzaklaşmasını ve amaçsız yelken açmaların, ufukta belirmesine meylediyor. Bilinmezliğin olanca yüküyle sarmalanıp, birlikteliğin eriyen bağlarında gezinen ve yönlerini tayin eden açmazlara kapılıp, sadakatin ve baplılığın kırılgan yüzeyinde sıkışıp kalarak ilişkilerinin açılan gediklerini doldurmaya çalışmaları, önlenemez bir batışın ve ruha yakılan acının meyveleri olarak, karşılarına geçilmesi zor setler çıkarıyor, her defasında. Duyguların olmadık anlarda ve zamanlarda sonlanışı, birlikteliğin belki de süren beraberliklerle eskiyerek artık, eskisi gibi yaşamayı imkansız kılan bir eziyete evrildiğini ve insanın çıkış yolu bulmak için kendinden ve yaşamından sıyrılıp, farklı hayatlar ve hazlar yada arayışların izinden yürüdüğünün, çarpıcı bir ortaya koyuşu sergileniyor bir bakıma. Filmin doğasında ki insan betimlemesi ve bireylerin bir müddet sonra yaşamlarının sönen ışığını ve gözlerinin yitirilen canlılığı ve rengini yakalamak için, sonu hüsranla bitecek olma olasılığının bilinmesine rağmen, kapıldıkları ikilemlerin ve kaçışların bedelinin nelere kadir olacağı, karelere yansıtılıyor. Kadının kırılganlığı ve bilinmezliğinde şekillenen, duyarlı dünyasını ve belki de tanık olunmayan çaresizliğini yansıtan, sonsuz arayışların eşliğinde örselenen duygularını onarmaya çalışan ?kit? çıkıyor, yüzünde ki tebessümün ardında beliren hüzün gülleriyle. Kararsızlığın olanca ağırlığında ezilmektedir her geçen gün ve ilişkisini sorgulamakta, bir sonuca ulaşmak için çırpınmaktadır. Olasılıklar hayatını şekillendirmekte ve işaretlerin peşi sıra, kendini deve kervanlarının mavi göğe yansıyan egzotik süzülüşünde bulmaktadır. Yolu uzundur, ona eşlik edense koca bir yalnızlık ve ardında bıraktığı, anlamını çözemediği duygulardır. İçinde kopan fırtınalar ve çözemediği hisler, aklının köşelerinde yer eden karanlık gecelerin bilinmezliği misali kuytu kovuklar şekillendirmektedir. Kararsızlığın verdiği ikilem ve hayatındaki adama duyduğu tarifi imkansız hisler, onu kendi benliği ile bir çatışmanın ortasında bırakmış ve yönünü tayinde debelenmesine sebep olmuştur. Düşlerde bize eşlik etmektedir, arsız gecelerin koynunda sızlayan bedenlere inat. Öpüşlerin ve dokunuşların mahremiyeti bir çöl çadırında içilen tenin yumuşak ve sıcak nefesi eşliğinde yer etmektedir, gövdelere. Kapılınan sadece yanık tenlerin yanık gözleri değil, ardından savrulan, gölgelerin gece uzayıp kısalan yüzleridir adeta. ?port?, bu savruluşa amansızca kapılan ve hazzı, gecenin koynunda kıl çadırda yaşayan bir mahkumdur. Bedeninin kavurucu ateşi sadece ?kit'i değil onu da yakmaktadır. Ellerin arasından kayan bir ilişkinin tanıklığında, bilmediği bir coğrafyaya sığınmıştır. Belki de bir şeylerin değişeceğini umarak, umarsız bir arayışa soyunmuş ve hayatının eskisi gibi olacağı anları, peşi sıra önüne katarak kendine yol açma arzusu duymuştur. Her şey onun sırtındadır ve bağlılığın o olanca ağırlığı, önüne çıkardığı seçimleri itelemesine ama bir anlık boşluğun verdiği bilinçsizlik eşliğinde, günahın doyumsuz tadına varmasına sebep olmuştur. içinde yeşerttiği sevgi hala ilk günkü diriliğinde olmasına rağmen, hayatı paylaştığı yüzün kimi zaman kararan ifadesinin gölgesinde kalmış kimi zamansa dolan gözlerin parlaklığında bocalayarak, bulanık zihninin derinliklerine kendini kapatmıştır. İnceden bastıran solgun gece, ay ışığının da eşliğinde göstermiştir gerçek yüzünü, her iki bedene. Kapılınan, dalgaların şiddetiyle sarsılan ruhları ve benlikleri, birlikteliğe esir etmiştir onları, geçen gecelerin ve günlerin eşliğinde. Sadece ikisi kalmıştır ve hayatları, bağlı güzelliklerin doyumsuz sergilenişinde uzayıp giden çöl rüzgarlarının eşliğinde dalgalanmıştır. Son demleri yaşayarak ve olanca acıyı paylaşarak, önlerinde uzayıp giden yılların eskiyen yüzüne tanık olmuşlardır. Ama kader, istenmeyen oyunlar etmiştir onlara. Ansızın sönen nefes eşliğinde açığa çıkan çırpınış ve dilden dökülen kayıp bir iki sözcük, göz yaşlarına esir etmiştir, savrulup peşi sıra yollara düşen ve belki görmediği bir yüzü arayan ya da kaybettiği sözcükleri yasını tutan bedeni. Oryantalist bir şaheser şekillendirmiştir, usta yönetmen Bernardo Bertolucci. Karelere yansıyan manzaralar , renkler ve yüzler, bilmediğimiz ve belki de farkında olmadığımız bir dünyanın kapılarını aralamıştır önümüze. Yalın ve duru bir akışa kapılınarak geçen görüntüler ve arka planda yer eden, hayatın o amansız ve bilinmedik yüzü bizleri mest etmiştir her bir karede. Müziğin doyumsuz kıvamına görüntünün tarifsiz eşsizliği eklenerek, bir ressamın fırça darbeleri eşliğinde şekillenen adeta tablo çıkmaktadır karşımıza. Usta yönetmen, filmin özünde kadın ile erkeğin dünyasına bir bakış atmakta, ilişkilerin nerde ve neden koptuğunu, bu kopuşun sürecini ve akabinde yaşanan olayları işleyerek, çıkarımlar yapmamıza yardımcı olmaktadır. Her bir karede yer eden tutku ve bunun yansıtılışı, yönetmenin karakteristik bir ortaya koyuşu olarak estetik bir tensel sergilenişi beraberinde getirmiş, kadının bedeninin etsel bir sömürülüşüne meydan verilmemiştir. Kurgusunun akıcılığı ve senaryonun farklılığı ile benzersiz bir öykünün şekillenmesine yol verilmiştir. Debra Winger ve John Malkovich'in oyunculuklarındaki doğallık ve karakterlerin sergilenişinde ki yalın ortaya koyuşlar, samimi bir dünyanın kapılarını aralamıştır, önümüze. Kuşkusuz sanat filmi niteliğine haiz olmakla birlikte, bu nitelikten hazzetmeyenleri sarsacak ve sıkacak bir yoğunlukta gelişmekte. Ama böyle bir olasılık, bu filmi seyretmeyenler için büyük bir kayba işaret etmekte. Benden size en içten duygularla , Çölde Çay'ı seyretmeniz tavsiye edilmekte.------- The Sheltering Sky ( Çölde Çay ) --------
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top