Hesabım
    İstila
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    İstila

    Beden İstilacıları...

    Yazar: Bige Akdeniz

    David Finney'in kült bilim kurgu romanı The Body Snatchers'ın leziz uyarlamalarını izlemiş olanlardansanız, İstila'ya karşı baştan biraz önyargılı yaklaşacaksınız demektir. Üstelik en son Abel Ferrera yönetmenliğindeki uyarlama ile oldukça çağdaş bir kıvam yakalanmış iken, daha çağdaşına iştahınız da kalmamış olabilir. Bunlar İstila'nın karşısındaki gerçekler.

    Ancak bazı romanlar binlerce uyarlamayı kaldırabilecek güçte oluyorlar. Aynı The Body Snatchers gibi. Zamansız, boyutsuz bir halleri var bu türden romanların. Ölümsüzlüklerini buradan alıyorlar. Siz zamanı ve boyutu katın, uyarlayın, ve işte karşınızda yepyeni bir yorum daha. Bu da İstila'nın yanındaki gerçek.

    İstila'yı eski uyarlamalardan farklı kılan yönü, bilim kurgu yönünün minimumda, dramatik yönünün ise maksimumda tutulmuş olması. Yani bilim kurgu hayranıysanız, İstila yanlış bir seçim olur. Dramatik aksiyon sevenler için ise iyi bir seçim olabilir. Dramatik kurgusu sağlam, hikaye anlatımı akıcı bir film İstila. Ancak, bilim kurgunun üzerine yeterince yatırım yapılmaması, dramatik yönünden çalıyor filmin. Anlattığınız hikaye gelecekte olabilecek bir olaysa ve uzaydan gelen akıllı yaşam formunu içeriyorsa, günümüzden bir hikaye anlatıyor gibi davranmanız biraz zor. Bilim kurgunun dayattığı fantezilere hassasiyet göstermeniz ve onlar ile hikayeniz arasında bir bağlantı kurmanız gerekiyor. İstila'nın ağır hasarlı tarafı da burası. Uzaylı yaratığın istilası birkaç CGI tekniğinde çekilmiş hücre transformasyon görüntülerinden ve bolca donuk yüzlü insandan oluştuğundan, bu akıllı organizma ile kurduğumuz ilişki bayağı bir zayıf kalıyor.

    Filmin odak noktasının bu gelecek senaryosu olması gerekirken, film daha çok Nicole Kidman odaklı bir olaylar örgüsünden oluşuyor. Nicole Kidman'ın bir "şeye" karşı hayatta kalma çabasını güzelce seyrederken, ihmal edilen uzaylıları düşünmeden edemiyoruz. Merakımız insan formu ile birleşip insanı tamamı ile farklı bir şeye dönüştüren bu akıllı yaratıklarda kalıyor. Üstünkörü bir bilim kurgu anlayışı, olan bitenlerin olabildiğince sıradan, ertesi gün uyandığımızda hepimizin başına gelebilecek kadar beklendik bir şekilde sunulmasına sebep oluyor. Bir bilim kurgu romanını baz alan bir film için oldukça ofsayt bir yaklaşım.

    Romanın Don Siegel yönetmenliğindeki 1956 Invasion of the Body Snatchers uyarlamasında uzaylılar devasal bitki kozaları içinde insanların replikalarını hazırlıyorlardı. Garip bir uygulama olmasına rağmen, filmin bilim kurgu havasını besleyen bir yaklaşımdı bu. Etrafta gördüğümüz kozalar, neredeyse tiksinti verici bir yabancılaşma yaratıyordu. İşte İstila'nın zayıf yönü de tam burası. Dışarıdan gelen bir yabancı varlığın oldukça bilimsel bir seviyede aktarılması bu varlığın bizim gözümüzdeki temsilini oldukça zayıflatıyor. Üstüne üstlük, bu kadar zayıf canlandırılan uzaylılar üzerinden, filmin insanlığın şu anki durumuna felsefi bir söylem getirmeye çalışması daha da sırıtan bir girişim olarak duruyor.

    Yapay bir girişim İstila. İstila edilmenin sarsıcı hissini pek veremiyor. Üstelik Amerika'nın Irak'ı istilası ile büyük bir paralellik kurarak gerçekleştirebileceği politik söylemi de es geçiyor. Olası politik mesajlar da Nicole Kidman'ın katıldığı sosyetik bir yemekte gerçekleşen konuşmalardan ibaret kalıyor.

    Anlamak mümkün değil. Bu kadar kuvvetli bir romandan etkili bir anlatım ile fırlayabilecek politik altmetinler, ya da eleştiriler, neden olabildiğince primitif aktarılıyor? Buyrun bakın nasıl bir ilişki kuruyoruz demek yerine, başka bir şey tarafından ele geçirilmenin vahşi ve soğuk nefesini hissettirmesi daha etkili olurdu. Ancak o zaman belki Iraklılar ile gerçek bir empati kurabilirdik.

    Yine semalarımızda potansiyelini değerlendirememiş ama yapımı olabildiğince parlatılmış bir film var. Dergi sayfaları parlaklığında... Seçim sizin.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top