Hesabım
    Yüreğimdeki Canavar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Yüreğimdeki Canavar

    Derin Bir Yara, <b>Yüreğimdeki Canavar</b>

    Yazar: Misafir Koltuğu

    Bir filmin uluslararası festivallerde gösterilmesi, ödüller kazanması veya takdir toplaması, her zaman iyi bir referanstır. Avrupa sinemasına meyilli izleyici için New York Times'ın sinema sayfasında yayımlanmış "Büyüleyici, harikulâde, başyapıt!" türü bir kısa yorumdan çok daha değerlidir, filmin uluslararası festivallerdeki beğenilme oranı. Yüreğimdeki Canavar da, Avrupa'da topladığı ödüller ve bu yıl, En İyi Yabancı Film Oscar'ına aday gösterilmesiyle dikkat çeken bir film. Ancak bu başarıların etkisi, film izlenene kadar sürüyor ve daha sonra geriye yalnızca filmin bıraktığı iz kalıyor...

    Yüreğimdeki Canavar, ünlü İtalyan yönetmen Luigi Comencini'nin kızı Cristina Comencini'nin romanından, 2005 yılında sinemaya uyarlanmış bir aile dramı.

    Genç ve güzel Sabina'nın vasat sayılabilecek huzuru, neyin tetiklediği belli olmayan gece yarısı kâbuslarıyla bozuluyor. Sabina, artık iyice tozlanıp eskimiş olan rahatsız edici çocukluk anılarını tazelemek ve içten içe bildiği ama bir türlü kendine itiraf edemediği korkunç gerçekle yüzleşip karnında büyüyen bebeğiyle birlikte yeniden temiz bir başlangıç yapabilmek için Amerika'da yaşayan abisini ziyarete gidiyor...

    İngiliz festivallerinde gösterilen filmin çok katmanlı bir olay örgüsü var. Ana hikâyeden bağımsız gelişiyor gibi görünen ama sürekli birbirine gönderme yaparak ilerleyen farklı katmanlardan oluşuyor film. Bu teknik iyi kullanıldığında, yönetmenin belli bir hikâyesi olmasa da, hedefine ulaşması mümkün olabilir. Belki de, bir romandan uyarlandığından olsa gerek, 120 dakikalık filmde, bu katmanlar, kimi zaman yorucu, kimi zaman da dikkat dağıtıcı bir hal alabiliyor. Filmin bittiğini sandığınız anda, yani hikâyenin sonlandığı noktada, sanki yeni bir film başlıyor. Bu da, film hiç bitmeyecekmiş gibi nahoş bir his uyandırıyor.

    Öyküyü biraz daha incelersek dikkat çeken öğelerden birinin yönetmenin -bir sebeple- erkekleri eksik, kusurlu, hatalı, bozuk ve hatta aptal bulması olduğunu söyleyebiliriz. Etrafta "doğru olanı" yapan hiç erkek yok; onlar sanki sadece yapılanı yıkmak, bir kadının düzeltmek zorunda kalacağı şekilde hatalı davranmak ve asla kendine hâkim olamamak için yaratılmışlar. Bu zinciri kırabilecek gibi görünen tek kişi, ağabeydir; o da, çoktan nefret ettiği babasına dönüşmüş durumdadır. Buna karşın ne kadar yüce nitelik varsa hepsi kadınlarda bir araya gelmiştir. Biri takılıp düşse bile, onu da nazar niyetine sayacak bir numune olarak gören bir bakış açısı var filmin. (O takılıp düşen nazarlık da, Sabina'nın annesi ama filmde -belki de kadın kutsallığına leke bulaşmasın diye- bunun da üstünde gerektiği kadar durulmuyor.)

    Aktris Giovanna Mezzogiorno, Ferzan Özpetek'in beğenilen filmi Karşı Pencere'nin de başrol oyuncusuydu. Onu izlemenin insanı adeta rahatlatttığını söylemek mümkün. Üstün performansı, ona 2005 Venedik Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazandırmış, ödülünü hak ettiğini de belirtmek gerek. Sabina'nın iş arkadaşı Maria'yı canlandıran Angela Finocchiaro ve yakın arkadaşı kör Emilia rolünde Stefania Rocca, tecrübeli doğallıklarını her sahneye tat katarak kullanmışlar. Bu tecrübe, komik anlarda filmi tipik İtalyan parodilerine benzetse bile, bu durum çok rahatsız edici olmadan sona eriyor.

    Yüreğimdeki Canavar, hikâye olarak bir şeyler vaat etse bile film olarak sarsıcı olmaktan çok uzak. Yine roman uyarlaması olması sebebiyle olsa gerek, filmin başındaki sinemasal anlatım, sonlara doğru yerini karakterlerin uzun diyaloglarına bırakıyor. Bu laf kalabalığı arasında "Bir yara izi silinmez bir mühürdür, bir hastalık değil" gibi sarsıcı olabilecek bir söz bile kaynayıp gidiveriyor.

    Sinemada söze dayalı anlatımın ekonomik olması gerekiyor çünkü yazıda olduğu gibi, kullanabileceğiniz tek şey sözcükler değil. Yönetmen koltuğundaki Cristina Comencini'nin özünde kendini bir yazar olarak gördüğünü düşünürsek filmdeki bu söz fazlalığına da şaşmamak gerek.

    Son olarak, eğer filmi izlemeye karar verirseniz, suçlu koltuğunda gösterilenlerin yerine alternatiflerini oturtmayı deneyin. Bu hikâyeyle yeni bir şey söylemenin tek yolu da, bana kalırsa bu.

    Cemal Övünç Üster

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top