Hesabım
    Charlie Wilson’ın Savaşı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Charlie Wilson’ın Savaşı

    Neler Olmuştu?

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    "Bu filmde gördüğünüz herşey yaşandı. Yaşanan herşey harikaydı, ve dünyayı değiştirdi. Fakat sonunda her şeyi mahvettik." - Charlie Wilson.

    Charlie Wilson'ın Savaşı, ilk bakışta bir kaç vatansever Amerikalının sinsi yollarla soğuk savaşı nasıl bitirdiğini anlatan bir kahramanlık hikayesi. Fakat filmin sonunda görünen yukarıdaki alıntı, Amerika'nın 2000'li yıllara damgasını vuran "Terör Savaşı" felaketine nasıl girdiğini gösteren bir ibret masalını da ortaya koyuyor. Hali ile Afganistan-Rusya çatışmasına ve zamanın Amerikan politikasına olan kişisel düşünceleriniz, Charlie Wilson'un savaşına olan tepkinizi belirleyecektir.

    Liberal bir moderatör olarak ben filmin edindiği bakış açısını az çok destekliyorum. Senatör Charlie Wilson'un elinden geleni ardına koymayarak Rusya'nın Afganistan vahşetini durdurması övgüyü hak eden bir başarı. Fakat çatışma sonrasında Amerika'nın parçalara ayrılmış Afganistan'a bir gıdım bile yardım eli uzatmaması, günümüz Amerika'sının yerlerde sürünen dış politikasına nasıl geldiğinin haritasını çiziyor.

    Filmin en iç burkan sahnesi, Charlie Wilson'ın hükümetten Afganistan'a silah yardımı için bir milyar dolar topladıktan sonra, çatışma sonrası Afganistan'ın eğitimi için bir milyon dolarlık teklifinin geri çevrilmesi. Konu binlerce insanın birbirini öldürmesi olunca bir milyar problem değil. Küçük çocukların eğitimi için bir milyon dolar mı lazım? Bize ne, bırak kendilerini eğitsinler. Kirli Yarış ve Catch-22 gibi yapımlar ile politik hicive haşır neşir olan efsanevi yönetmen Mike Nichols, eleştirisini en etkileyici yöntemlerle kurgulamayı biliyor.

    Silah toplantısında da, eğitim toplantısında da aynı mekandayız. Silah toplantısı onlarca senatör dolu; Charlie Wilson ayakta alkışlanıyor. Eğitim toplantısında ise sadece üç ilgisiz senatör var. Senatörler Afganistan durumu ile o kadar ilgisiz ki, biri Afganistan'ı Pakistan ile karıştırıyor. Bu sahnede Tom Hanks'in Charlie Wilson karakterinden çıkarak, neredeyse seyirciye dönüp filmin dersini verdiği monolog, didaktik ve beklenmedik olabilir. Fakat Mike Nichols ve Hollywood'un politik gurusu yazar Aaron Sorkin, filmin bu tür bir bildiriye ihtiyacı olduğunun farkında.

    O günleri hali ile benden iyi hatırlayacak okuyucu, Afgan "özgürlük savaşçıları" Mücahaddinleri'nin Amerika'dan silah yardımı ile dev Rusya'yı nasıl devirdiğini göz önüne getirecektir. Ortalama bir politikacıdan bile daha kadın ve alköl düşkünü senatör Charlie Wilson, Rusları yenen silahları Afganlara yetiştiren anahtar isimlerlerden. Belki de anahtarın kendisi.

    Charlie Wilson gibi baştan eğlenceli ve sempatik bir figürü, sırf Amerika'nın değil, dünyanın en sevilen yıldızlarından birinin canlandırması, haliyle ona olan sempatimizi arttırıyor. Bu role Tom Hanks'in seçilmesi, bu bakımdan yanlış bir karar. Politik bakımdan nötr bir bakış açısı sergilemesi gereken bir filmin ana karakterinin "sevimli" bir politikacı olması, filme olan saygımızı azaltıyor. Charlie Wilson'un bariz bir alkolik ve fırsatçı olması, Hanks'in her daim pozitif imajıyla sit-com tarzı bir performansa dönüşüyor. Eninde sonunda binlerce insanın ölümüne sebep olmuş sinsi bir karakterin daha tarafsız bir bakış açısıyla desteklenmesi, filmi daha da güçlendirebilirdi.

    Diğer yandan Philip Seymour Hoffman'ın canlandırdığı, ansiklopedik beynine rağmen sosyal hayatı yerlerde sürünen FBI ajanı Gust Avrakotos, filmin tek unutulmaz performansı. Sinirlerine hakim olamayan Gust'ın, patronunun camını "ikinci" kez kırdığı sahne muhteşem. Hoffman'ın bitmez tükenmez enerjisi, sahneye baştan sona hakim oluyor.

    Charlie Wilson'un savaşı, kesinlikle mükemmel bir film değil. İlk olarak 10 yılı aşkın bu tür epik bir politik hikaye için 97 dakikalık süresi biraz kısa gibi. Filmin çoğunluğu boyunca Charlie Wilson'un 10 milyon dolarlık silah bütçesinden 40 milyon dolara nasıl eriştiğini izliyoruz. 40 milyon dolardan bir milyar dolara nasıl eriştiğinin hikayesi ise beş dakikalık bir montajla anlatılıyor. 960 milyon dolar gayet büyük bir rakam. Erişilmesinin o kadar da kolay olduğunu zannetmiyorum. Açıkcası Charlie Wilson'un bu 960 milyon dolara nasıl eriştiğini biraz daha detayla izlemek isterdim. Senaryonun sonlara doğru birden "ileri sar" tuşuna basması, teknik sebeplerden filmin bir an önce bitirilmesi gerektiğini hissettiriyor.

    Filmin Ruslara olan duraksız antipatisi, bir diğer zayıf tarafı. Ana karakterlerin yüzlerinde silinmez gülümsemeler ile Rusları öldürmekten bahsetmeleri mesela. Ayrıca "Lanet komünistler!" tarzı diyaloglar filmin her dakikasına hakim. Bu tür düşünceler zamanın havasını olduğu gibi aktarıyor olabilir. Fakat üç Rus pilotun helikopterdeki diyaloğuna ne demeli? Afgan Stingerlar tarafından vurulmadan önce Rus pilotun kız arkadaşını nasıl aldattığını ballandıra ballandıra anlatması, bariz ve çirkin bir karalama yöntemi. Filmde tek bir pozitif Rus karakter olmaması, filmin tarafsız olması gereken bakış açısını sarsan bir diğer.

    Charlie Wilson'un Savaşı, yılın en iyi filmlerinden biri değil. Yıllar sonra hatırlanacak bir politik hiciv klasiği de olmayacağı kesin. Fakat geçmişin günümüze nasıl ayna tuttuğunu seyirciye eğitmekte başarılı. Eğitimin arasından eğlenceli bir politik komediyi de araya sıkıştıryor.

    Geçmişin "özgürlük savaşçıları", günümüzün "teröristleri" olmuş durumda. Fakat Gust Avrakotos'un Zen ustasının dediği gibi, "Bakalım sonra ne olacak?"

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top