Luc Besson'u yaklaşık altı yıl gibi uzun bir süre sonra tekrar yönetmenlik koltuğuna oturtan proje; Angel-A. Yönetmenlik yapmadığı bu süreç boyunca Taxi, The Transporter, Bandidas vs. gibi filmlere senaryo yazarak ve prodüktörlük yaparak zaman öldüren Luc Besson; bizleri beklettiğine değecek bir film çekmiş. Filmografisinde; Nikita, Leon ve The Fifty Element vs. gibi filmlerin bulunması yönetmen hakkında iyi şeyler düşünmemize bir sebep; lakin Taxi, The Transporter, Bandidas vs. gibi örneklerle de uğraşması amacının ne olduğu hakkında akıllarda kalan bir soru işareti. Ama neyse ki Luc Besson'a olan özlemimizi Besson bu filmiyle son vermiş ve filme bakarsak kendisi için güzel bir dönüş hazırlamış gibi.Luc Besson, Angel-A'da iki zıt karakterin hikayesini anlatıyor. Biri uzun biri kısa, biri iyi biri kötü vs. gibi çoğaltabileceğimiz her yönden iki zıt karakter. Andre karakterini canlandıran; Amelie ve Aterix & Obelix: Mission Cleopatre gibi filmlerden yan rollerde tanıdığımız Jamel Debbouze, bu filmle artık esas adamlığa terfi etmiş. 2004 yılında çektiği kısa filmle Cannes'te Altın Palmiye'ye aday gösterilmiş diğer bir isimse; Rie Rasmussen, filmin ismini alan Angel-A karakterini canlandırıyor. İki oyuncunun da birbirine uyumu ve performansları çok iyi. Umutsuzca, mutsuz ve yalanlarla dolu bir hayat yaşayan; intiharın eşiğindeki Andre'nin adeta meleği oluyor Angel-A. Hiçbir şeyi umursamadığı gibi Angel-A'yı da umursamıyormuş gibi gözükse de hayatında ne kadar değişikliğe neden olduğuna daha sonra fark ediyor. Kısa sürede Angel-A'ya karşı büyük bir sevgi besleyen Andre için işler pek de istediği gibi gitmiyor gibi gözükse de kısa bir sürü sonra birçok bilmediği gerçekle karşılaşıyor. Besson, yer yer yüzümüzde gülümsemeler oluştururken; Andre'nin iç hesaplaşması ve kendisiyle barışmasıyla bizleri karşı karşıya bırakıyor.Luc Besson'un iyi ki döndü dedirten film; Angel-A, yönetmenine yakışan cinsten bir film. Kamera açılarıyla, verdiği mesajlarla, bir güldürüp bir hüzünlendiren, bazen her ikisini birden de yaptıran film; her sahnesinden bir Luc Besson filmi olduğu anlaşılabilecek tarzda. Besson'un filmde kullandığı çarpıcı ve keyifli izleyim sunumu da cabası.
Gerçekten çok etkileyici bir filmdi.. Sıradışı konusu, işleniş tarzı, etkileyici görselliği, oyuncuların performansı...Her şeyi ile çok başarılıydı..Ve film, bittiğinde insanın içine dolan bir huzur ve yüzüne yerleşen bir gülümsemeye sebeb oluyor.. Bence mutlaka izlenmesi gereken, kült olabilecek, sanatsal yönü de olduğunu düşündüğüm süper bi film ..
evet güzel film. bir de siyah beyaz olması daha bir çekici kıldı benim açımdan. gerçekten hoş diyalogların geçtiği izlenmesi gereken bir film.ama çok büyük bir beklentiniz olmasın.
insanın kendinden nasıl da kaçamayacağını ve iç hesaplaşmayı çok güzel bir şekilde anlatabilmiş film.siyah beyaz olması ayrı bi hava ve güzellik katmış. biraz uyanmamız için gereken bir film sanırım. ne yazık ki gerçek hayatta angel-a lar yok,en azından somut olarak yok
ben bu filmi ilk gördüğümden beri çok merak eiyordum ve çok iyi bir film olduğunu tahmin ediyordum ve gerçektende öyle bir filmmiş fakat sonudaha farklı olsaydı daha güzel olurdu diye düşünüyorum ama herşeye rağmen çok güzel bir film
Çok kalite bir film olmuş. Tek kelime fransızca bilmesemde bu dil filme başka bir şeyler katmış bence. Tabii bir de siyah-beyaz oluşu. Angela ise tartışmasız filmi almış götürmüş. :) Seyredin mutlaka...
seneler önce izlediğimde şimdi izlediğim kadar yakın hissetmemiştim kendime filmi. demek bu sıralar bir angel'lik haldeyim. sorunlardan sürekli kaçan ve artık kendince bir değeri kalmayan bir adamın, iç gerçekliklerini dışavurmaya başlayabilmesi ile öyküsü değişiyor, bir meleğinkini de değiştirecek kadar
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.