Hesabım
    Lincoln
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Lincoln

    ABD başkanı Lincoln, olması gerektiği gibi..

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Lincoln'ü Amerikan başkan seçimlerinden bir gün önce izledim ve gayet yerinde oldu açıkçası. Neredeyse iki yıl süren popülerlik yarışmaları ile dolu deliliklerin arasında gerçek liderliğin popülerlikle ne kadar az alakası olduğunu hatırlamak ferahlık veren bir his. Ülkenin daha iyi bir geleceğe sahip olması için karşınıza ne kadar engel çıkarsa çıksın bu yolda devam etmek inanılmaz güç, iktidar ve inanç gerektiriyor.

    Steven Spielberg'in Lincoln'ü stüdyonun pazarladığı gibi tipik bir biyografik film değil, hatta bir biyografi bile değil. Neredeyse tamamen siyah kölelerin özgürlüklerini kazandıkları 13. Kanunun kabul edilme savaşı etrafında oluşuyor. Filmin isminin Lincoln olmasının tek sebebi sanıyorum ki 13. Kanun Savaşı'nın pek te ilgi çekecek bir isim olmaması.

    Ünlü tiyatro yazarı Tony Kushner'ın tarihçi Doris Kearns Goodwin'in kitabı Team of Rivals'dan uyarladığı senaryosu seyircinin duygularını sömüren zorlama ve abartı bir biyografi yerine gayet kuru ve düz bir politik prosedürel yaratıyor, Başkanın Tüm Adamları (All the President's Men) filminin 19. yüzyıl versiyonu gibi bir bakıma.

    Açıklayınca sıkıcı gibi geliyor ama film bu şekilde klişe ve geleneksel bir biyografi olmaktan kurtuluyor ve zamanında oluşan gerçek tartışmaları ve problemleri göstererek ülkesi için gerçekten savaşan bir lider ortaya koyuyor, hem de onu mükemmel gibi gösterecek dramatik numaralara kaçmadan.

    Kushner'in kalemi ve Daniel Day-Lewis,'in kontrollü fakat muazzam performansı ile Abraham Lincoln başka filmlerde gösterildiği gibi tek boyutlu bir efsane yerine kan, deri, duygular, güçler ve zayıflıklar ile dolu bir insana dönüşüyor. Spielberg, kendisinden beklediğimiz görsel yaratıcılığını bu sefer biraz engelleyerek senaryonun, harika performansların ve nefes kesen sanat yönetiminin ön plana geçmesine olanak kılıyor.

    Er Ryan'ı Kurtarmak (Saving Private Ryan) tarzı uzun bir iç savaş sahnesi görmek isteyen seyirci hayal kırıklığı yaşayacaktır. Hiç bir iç savaş filminde görmediğim sertlikte, bütün duygusallıktan sıyrılmış kısa bir savaş sahnesi ile başlıyor film. Fakat bu sahneden sonra tiyatroda olsa alkış alacak, sinema salonlarında da etkileyen bir sekans takip ediyor.

    Lincoln'ün geri kalanı 13. Kanun üzerine odaklanıyor ve bu kanunun arkasındaki idolojiyi tutkuyla betimlemenin yanında yapılan bazı politik numaraları da göstermekten çekinmiyor. İlginçtir ki Kushner ve Spielberg, Lincoln'ü mükemmel ahlaki bir lider olarak göstermek yerine diğer politikacılar ile oynamayı bilen bir politikacıya da dönüştürüyor. Cumhuriyetçi senatörlere iş teklif ederek oylarını kazanmaya çalışması neredeyse 13. Kanun hakkında verdiği tutkulu konuşmalar kadar yer alıyor filmde.

    Performanslar tabii ki Oscar zamanında hatırlanacak. Daniel Day-Lewis'in başka filmlerde gördüğümüz fırtınalı versiyonlardan uzaklaşması yerinde olmuş. Tarihi belgelere göre bu hafif sesli ve sakin performans gerçek Lincoln'e daha yakınmış. Tommy Lee Jones ve Sally Field'in oyunculuklarının da hatırlanması lazım tabii ki.

    Sonlara doğru Lincoln ne yazık ki biraz Kral'ın Dönüşü sendromundan yakınıyor ve bitmek bilmiyor, birbiri ardına olası sonlar sunuyor. Ama kesinlikle Spielberg'in Münih (Munich)'ten beri en iyi filmi ve (neredeyse) Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı (Indiana Jones and the Kingdom of the Crystal Skull) filmini affettiriyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top