Hesabım
    Otostopçu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Otostopçu

    80’lerin Taşları Hala Yerli Yerinde

    Yazar: Zafer İlbars

    1986 yapımı Robert Harmon imzalı Otostopçu filminin yeniden çevrimini izlerken, insan ister istemez ilk filmden farklı olarak ne gibi değişiklikler yapıldığına yoğunlaşıyor. Rutger Hauer'in müthiş performansıyla akıllara kazınan film, bilinçli bir şekilde ağır ilerleyişiyle izleyiciyi geriyordu.

    Deve Meyers ise bu temel noktada bir değişiklik yapmış ve filmi gayet hızlı bir tempoyla çekmiş. Ama mesela bu tercih elbette Zack Snyder'ın bir George A. Romero yeniden yapımı olan Ölülerin Şafağı'ndaki kadar iddialı değil (Snyder, söz konusu filmde zombi klişelerini ters yüz eden atletik zombiler kullanmıştı).

    Filmin tempolu olması seri cinayetleri daha sürükleyici hale getirse de, orijinal filmin aslında en etkili yanı olarak değerlendirilen psikolojik gerilimin dozunu bir hayli hafifletmiş. Bir anlamda yönetmenin ciddi bir kumarı olarak gözüküyor bu tercih. Zira katilin ruh hastası görüntüsü tam olarak hazmedilemiyor. Yani katilin eylemlerindeki cani tavrın nedenselliği çok da doyurucu bir karşılık bulamıyor. Böyle olunca da gelişigüzel katliam yapan bir otostopçunun marifetlerini izliyoruz.

    Filmin en çarpıcı özelliği, elbette gizemli ve acımasız katil; ancak böyle olması diğer karakterlerin yeterince iyi işlenmemesine sebep olmuş. Film boyunca otostopçunun işlediği cinayetleri üstlerine yüklediği genç çiftin; "Şimdi n'apacaz", "Lanet olsun", "Tanrının cezası herif" gibi klişe tepkileri ve bu tepkilere uygun davranışları, filmi izlerken zaman zaman sıkılarak kafanızı sağa sola oynatmanıza neden oluyor. (Üstelik orijinal filmden farklı olarak katille birinci dereceden hesaplaşan karakter, genç kız.)

    Korku ve gerilim filmlerinde "katilin hedefi olan gençler klişesi", bu filmde tüm özellikleriyle önümüze seriliyor. Zaten filmin tanıtım yazısındaki ilk cümle de, buna işaret eder türden: "Grace ve Jim, üniversitede okuyan iki sevgilidir. Sömestr tatilinde eski model arabalarına atlayarak çılgın bir geziye çıkmayı planlarlar." Ne kadar da tanıdık, öyle değil mi?

    John Ryder rolünde izlediğimiz Sean Bean, özellikle fizik yapısıyla role yakışıyor. Rutger Hauer'ın yıllar önce sergilediği performansla unutulmazlar arasında yer aldığını düşünürsek, Bean'in bu riskli rolün altından kalktığını söyleyebiliriz. İyi oyuncular için bu tür rollerin bir performans şovu haline dönüştüğü de gerçek. Bu anlamda Sean Bean filmin en büyük kozu, zaten filmin senaryonun en orijinal yanı olan katil karakterine sırtına yasladığını düşünürsek bu da son derece doğal.

    Bugüne kadar Limp Bizkit'ten Slipknot'a dek birçok grubun ve müzisyenin kliplerini çekmiş olan yönetmen Dave Meyers, video klip estetiğini filmin görüntülerine de yansıtmış. Müzikler ise Steve Jablonsky'e ait. Teksas Katliamı ve Dehşet Sokağı gibi klasiklerin de müziklerine imza atmış olan usta müzisyen, Meyers'in özenerek çektiği her halinden belli görüntülerinin üzerine etkileyici müzikler eklemiş. Otostopçu, bu nedenle daha çok biçimsel kaygıları ön plana alan bir film olup çıkmış. Seksenlerde çekilmiş ilk filmin birkaç taşı yerinden oynatılmış ama bu fazla da bir sonuç vermemiş.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top