Bu da Festivalin V’si
Yazar: Ertan TunçGüney Kore'li yönetmen Chan-wook Park'ın Haklı İntikam (Boksuneun naui geot) ile başlayıp, İhtiyar Delikanlı (Old Boy) ile devam eden epik intikam üçlemesi, İntikam Meleği (Chinjeolhan geumjassi) ile son buldu. Geriye; bir üçlemenin sona erişinin getirdiği katarsis, yönetmenin bu tema üzerinde bir daha çalışmama olasılığının yarattığı burukluk ve eski bir ustanın en iyi 250 yönetmen listesinden çıkarılması kaldı.
"İntikam" ya da diğer bir kullanımıyla "öç" kavramının sözlük karşılığına baktığımızda hepimizin bildiği ama çoğu zaman gözden kaçırdığımız bir tanımla karşılaşırız: "Acısını çıkarmak", "hıncını çıkarmak"tır kavramın karşılığı. İntikam, varlığını, "kin" doğurması gereken/beklenen bir eylemin varlığına borçludur ve bu eylem Francis Bacon'ın deyimiyle "vahşice bir adalet"in tezahür etmesine yol açmaktadır. Kant'ın "olmasını önceden engellemek" ve "bir daha olmasını engellemek" şeklinde ikiye böldüğü hukuk profili de "intikam" olgusu üzerine bina edilmemiş midir? Sosyal hayatı biçimlendirmeyi amaçlayan manifestolar ve ayrıntılı ideolojik metinler de intikam duygusunu göz ardı edemezler hatta intikam anlayışının en dehşet verici, en korkunç biçimine kutsal kitaplarda rastlarız. Tanrı, kendi gazabının geçmişte yol açtıklarını ve gelecekte yol açabileceklerini (Dante'de örneğinde olduğu gibi hayal gücünü de kışkırtarak) açık açık dile getirmemiş midir?
Tüm bunları, üçlemede yer alan çıkarımları ve doğal bir uzantısı olarak da üçlemenin varlığını etik açısından yanlış bulan sinemaseverler için yazdım. İntikam olgusu; günlük hayatın(hatta metafiziğin) öylesine önemli ve gerekli bir parçasıdır ki, bireysel intikamın yerine kurumsal intikamı koyan bizler ahlâkî açıdan aklandığımızı sanırız. İntikam Meleği'nde "iyi kalpli" Geum-ja'nın ve çocuklarını kaybeden ailelerin kurduğu mahkemede yargılanan sadece İngilizce öğretmeni değil, insanlıktır da. Dedektif Choi'nin katılımı bu anlamda önemlidir. Son darbeyi vuran ve makası saplayan sakin sükut bayan, Tanrı'yı çağrıştırmaktadır, en büyük acıyı o çekmiştir. Neredeyse üç kişi kaybetmiştir.
Finale doğru, Vivaldi eşliğinde ortalığı silip süpürenler insanlığın kimi değerlerini de süpürmektedirler ve bunun farkındadırlar. Finalde, Geum-ja'yı tofu yemeye iten Tanrı değil midir? O halde intikam, kutsaldır. O halde büyük günahlar için büyük kefaret gerektiği de doğrudur. Mükemmel bir insan olmadığı da.Dürüst olmak gerekirse, Park'ın ulaştığı sonuçları tartışmak gibi bir niyeti yok, sadece belirli bir konudaki görüşlerini iletiyor hepsi bu.
Park'ın filmlerindeki teknik hakimiyeti, müzik seçimi ve eşsiz etkileyiciliğe sahip senaryoları oyuncu yorumlarını gölgede bırakır. Görüntü çalışması o kadar dikkat çekici bir boyuta ulaşır ki Üç Sıradışı (Three Extremes) epizodunda olduğu gibi karakterden açıkça rol çalar. İntikam Meleği'nde de durum bundan pek farklı değil. Olağandışı ileri-sıçramalar ve geriye-dönüşler bazı karakterlerin karıştırılmasına yol açıyor. Görsel yapının seyirciyi yorduğu da bir başka eleştiri noktası olabilir ama sonuçta hikayenin yani filmin asıl öğesinin akılda kalmasını sağladığını da unutmayalım.
Chan-wook Park deyince müziklerden bahsetmeden geçmek olmaz. Park; İhtiyar Delikanlı'da olduğu gibi, yine kusursuz klasik müzik parçalarıyla donatmış filmini. Fahişenin Kyoungju'ya gelişinde, Geum-ja'nın intikam düşü sonrasında, rahibe artık Budist olduğunu söyledikten sonra, pastane sahnesinde ve sevişme sahnesinden önce olmak üzere tam beş kez, giriş kısmı çalınan Paganini Caprice 24 (A Minör); aşkı, hüznü, kini, özlemi ve umudu simgeleyen, parçanın bir kovalamacayı andıran yapısını duyumsatan benzersiz bir sinemasal öğeye dönüşmüş. Vivaldi'lerin sahnelerle uyumu da gayet başarılı.
Gözyaşı, kan, doğa ve insan temalarıyla bezeli açılış jeneriği tasarımından renkli kapanışına kadar özenli bir görüntü çalışmasına sahne olan İntikam Meleği; daha hapse düştüğü gün destansı intikam alma sürecini başlatan, kan kırmızı göz farıyla intikamının son aşamasını simgeleştiren Lee Geum-ja'nın hikayesini anlatıyor. "Bir çocuk kaçırıcısının, bir çocuk kaçırıcısının çocuğunu kaçırması" gibi delice fikirlere sahip, Joint Security Area başyapıtına imza atmış, başarılı bir yönetmenin elinden çıkmış bomba gibi bir film izlemek isteyenlere, İntikam Meleği'ni önerebilirim.
Sonuçta, İntikam Meleği bir üçlemenin son aşamasını teşkil ediyor. Kendi adıma, üçlemenin en çok ilk filmini beğendiğimi söyleyebilirim. Yıllar önce festivalde sinemaseverlerle buluşan Haklı İntikam'da; birbirinden farklı gerekçelerle, birbirinden farklı şekillerde intikamını almayı başaran, hikayeleri içiçe geçen ve sonunda bir tür daire/halka yaratan çok fazla karakter vardı. İhtiyar Delikanlı'da iki ayrı (haklı)intikam, iki uç arasında gidip geliyordu. İntikam Meleği'nde ise intikamın yöneltilme sebebi tek bir kişi, bu sefer de bir tür ortak intikam alması gerekenlerin sayısı çok fazla.
Güney Kore yapımı bu film Türk'lere uygun mu diye sorarsanız; Sympathy for Mr. Vengeance'a Haklı İntikam, Sympathy for Lady Vengeance'a (kültürümüzde Azrail'in karşılığı olan yani Tanrısal nedenlerden dolayı öldürmeyi hak eden) İntikam Meleği adını layık gördüğümüze göre cevabımız "kesinlikle evet"tir. Festivalin de en iyilerinden olduğuna kuşku yok.