Hesabım
    Hayalperest
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Hayalperest

    Dakota Fanning <br>Pollyanna’cılık Oynarsa

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Ocak ayının ortalarında başlayıp, sağına solun eklenen tatillerle zaman zaman şubata dek uzanan bir tatil süreci var ilköğretim okullarının. Bir sinemasever olarak şu an içinde bulunduğumuz bu zaman aralığından son birkaç yıldır neredeyse nefret eder hale geldiğim söylenebilir. Sinema salonlarını işgal eden içeriksiz yerel yapımların yanı sıra, vizyona giren yeni filmler arasından da biraz aklımızı çalıştıracak, bizi zorlayacak tek bir film bile bulamaz hale geliyoruz bu dönemde. İsyan ederek ne zaman bitecek sinemalardaki bu tatil durumu diye kara kara düşünüyoruz.

    Küçük bir kızın, çelişkiler içindeki babası ve çaptan düşmüş bir yarış atı ile ilişkisinin konu edildiği Hayalperest (2005) da, sinema salonlarını yaratıcılıktan uzaklaştıran bu tatil durumunun derinden hissedildiği bir film. Uzun zaman sinema sektörünü beslemiş bir türün, Zafer Yolu (2003) ile yeniden gündeme gelmesi "Hayalperest"in yapımına da vesile olmuş, senaristlerin seri üretim çalıştığı eski Hollywood günlerinden bir gün, prodüktörlerden birinin odaya girip, "hazır önümüz açılmışken yarış atlarıyla ilgili bir senaryo yazılsın hemen" demesi üzerine ortaya çıkmış bir film sanki. Bu sebeple de gerek öyküsü, gerekse sinema diliyle eskiyi olduğu gibi tekrar eden ve izleyenlere hiçbir yenilik sunmayan bir yapım "Dreamer".

    Filmin küçük kahramanımız Cale Crane etrafında dönen hikayesi, aslında fazlasıyla tanıdık. Çünkü hayalleri ve yaşama sevinciyle, ümitlerini kaybetmiş yetişkinlere hayat dersi veren Cale'in öyküsü, genel anlamda Eleanor H. Porter'ın "Pollyanna"sı ile birebir örtüşüyor. Bununla beraber filmde, "Pollyanna"nın Alman Masalları'nı hatırlatan acıklı ve korkutucu ruh halinden eser yok. Fakat Pollyanna ile arasında kurduğumuz bu bağ, filmi kötü bir şeyler oldu olacak beklentisi içinde izlememize yol açıyor. Film ise böyle bir beklenti içinde olduğumuzun farkındaymış gibi seyredenlere kötü çağrışımlar yaptırabilecek her şeyi kendi evreninden uzak tutuyor.

    Bu her ne kadar iyi niyetli bir yaklaşım da olsa "Hayalperest"in senaryosu, bu niyetini besleyecek şekilde gelişmiyor. Ve ortaya filmde ne işleri olduğu belli olmayan karakterler ve olay örgüleri çıkıyor. Örneğin anne karakterini, sürekli hikayenin doğal akışını bozan ve filmi ana karakterden bağımsızlaştıran olay örgüleri içinde izliyoruz. Bir süre sonra farkına da varıyoruz ki bu karakter bizim dikkatimizi dağıtmaktan başka bir işe yaramıyor. Filmin içinde ne aradığını düşündüğümüz de ise şöyle bir sonuca ulaşıyoruz; film karşımıza bir anne, bir baba ve bir çocuktan oluşan toplumsal normlara uygun bir aile çıkarıp, küçük kızımızı annesiz bırakmayarak bizleri dramatik bir geçmişten korumaya çalışıyor. Sonunda herkesin kayıtsız şartsız mutlu olabileceği bir evren kurarak, isminin yanındaki "gerçek bir öyküden esinlenilmiştir" yazısı ile bizleri de kendi evreninde mutlu olmaya davet ediyor.

    Kaygılarla dolu ve yaratıcılıktan uzak senaryosuna rağmen "Hayalperest"i izlerken zevk alabiliyoruz. Bunun tek nedeni ise oyuncu kadrosunun son derece kuvvetli oluşu. Kurt Russel ve Kris Kristofferson kariyerlerinin en başarılı performanslarını vermiyor olsalar da yine de bulundukları sahneleri doldurmayı başarıyorlar. Anne Lily'i canlandıran Elizabeth Shue ise hem başarısı hem de tanınmış yüzüyle, karakterinin göze batmasına ve hikaye için gerekliliğinin belki de fazlasıyla sorgulanmasını yol açıyor. Tüm bu tecrübeli oyuncu kadrosunun içinde sivrilen yıldız ise küçük oyuncu Dakota Fanning oluyor. Daha önceki filmlerinde olduğu gibi aklı ve ön görü yeteneğiyle yetişkinlere taş çıkaran bir karaktere bürünen Fanning, oyun gücü ile bu görevin altından başarıyla kalkıyor. "Dreamer"ı dokunaklı bir film haline getiren de yine Dakota Fanning'in oyun gücü ve hüzünlü yüz hatları oluyor.

    İçinde asgari oranda kötülük bulundurmakla beraber kötüleri cezasız bırakmayan, insanlara azim ve iyimserlik hissi pompalarken, ne masala ne de inandırıcılığa yaklaşan "Hayalperest", tatil döneminde ailelerin, rahatlıkla çocuklarını yanlarına katıp izleyebilecekleri bir film. Ancak seyredende her ne kadar hoş duygular uyandırıyor olsa da, ne hayal gücünü geliştirmeye hitap edebilecek, ne de hayvan sevgisi dışında bir ders aşılayabilecek bir yapım.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top