En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Engin Gürses
Takipçi
88 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
24 Mart 2007 tarihinde eklendi
Sinema son dönemlerde edebiyat dünyasını sıkça referans oluyor . Sonuçta genelde düşük tempolu ama sağlam senaryolu filmler ortaya çıkıyor . Capote sırf Hoffman'ın karikatürize olmaya çok müsait bıçak sırtı bir roldeki eşsiz performansı için bile izlenmeye değer.Harper Lee'nin arkadaşlığı ve To Kill A Mocking Bird 'ün yazılma süreci de filmi zenginleştiren diğer unsurlar
Bir romanın yazılış sürecini ve bu sürecin bir yazarda yarattığı psikolojik çöküşü anlatan ’Capote’filmi sinema izleyicisinin pek de rağbet etmediği;ama senenin iyi filmlerinden biriydi. Amerikan edebiyatında önemli bir yeri olan egzantrik ve efemine bir kişiliği çelişkileriyle birlikte yansıtan film, 60’lar ortasındaki amerikan toplumundan çarpıcı sosyolojik kesitler sunuyordu.Bir tarafta muhafazakar,içe dönük bir kültürün temsil edildiği’sessizler’dünyası,diğer tarafta ise entellektüel piramidin tepesindeki Amerikan sosyetik aydın çevreleri...Çocukluğunda büyük zorluklar yaşamış,eşcinsel kimliği,fiziksel görünümü ve alışılagelmişin dışındaki konuşma tarzıyla hep dışlanmış bir yazar olan Capote,Kansas’ta bir çiftçi ailesinin öldürülmesiyle sonlanan bir cinayete merak sarar.Kafasında bir tür belgesel roman yazmayı tasarlamaktadır.Bunun için Kansas’ta cinayetin işlendiği kasabaya giden Capote,kasaba halkıyla olduğu kadar,cinayet zanlılarıyla da röportajlar gerçekleştirir.’Suçluların dünyası’na giren yazar bu dünyanın ne anlamlar içerdiğini kendi geçmişinden de çok iyi bildiği için zanlılların dışlanmışlıklarıyla kendi dışlanmışlığı arasında inceden inceye bir parelelik kurar.2 cinayet zanlısıyla hapishanede yaptığı görüşmeler sonucunda 1966 yılında ’soğukkanlılıkla’adlı romanını tamamlayacaktır.Roman yazılmasına yazılacaktır;ama bu süre içerisinde zanlıları ’makyavelist’bir tavırla kaderlerine terk eden,onları adeta bir nesne gibi kullanan yazar, idamlardan sonra büyük bir duygusal travma yaşayacaktır.Bundan sonra ölümüne kadar (1984)hiç bir roman yazamayacak,hayatının geri kalan kısmını bir tür ’iç hesaplaşma’yla geçirecektir... Lafı uzatmadan son olarak sinemaseverlerin çok iyi bildiği o notu düşelim:Capote’yi canlandıran Philip Seymour Hoffman,eşsiz oyunculuğuyla en iyi erkek oyuncu oscarına ulaştı.İnanılmaz bir gerçeklikle can verdiği ’Capote’rolüyle ne kadar iyi bir ’metot oyuncusu’olduğunu bütün sinemaseverlerin zihinlerine unutulmaz bir şekilde çakmış oldu...
Film oldukça başarılı ve etkileyiciydi.Zaman zaman konusunda sapıyordu fakat Philip Seymour Hoffman ı izlemek o kadar harikaydı ki.Kusursuz bir performans.
yani böyle fılmler sanat fılmı oluyorlar ya sasırıyorum..oyunculuk ıyı ama senaryo cok saçma ne yani tum fılmın konusu 2 katılın savunulması mı-*??vede hıc bır haklı yanları yok..bunun fılm olabılıtesı nedırkı???6 dıyorum hoffman ıcın oda..muzıklerde ıyı ama senaryo saçma..
Capote, kabul etmek gerekir ki bu film herkese göre değil. Aslında bu biraz bu tarz filmlerden ne beklediğini bilmekle alakalı bişey. Bu ve bunun gibi biyografik filmlerde senaryodan öte ana karakter göze çarpar ve bencede öyle olmalıdır. Yani karakter bir anlamda senaryodur başlı başına senaryoyu o karakter yaratmıştır. Ama bazı filmlerde de olur ki bir senaryo vardır ve oyuncular o senaryo çerçevesinde ordan oraya savrulurlar...Yani anlatmak istediğim bu tarz filmlerden olağanüstü bir senaryo beklemek artık bana anlamsız geliyor. Çünkü ortada bir hayat hikayesi var sırf konu ilginç olsun diye yaşanmamış bir takım olayları o kişinin hayatına sokmak, öyleymiş gibi nitelendirmek yanlış olur. Bu filmde zaten truman capote’nun hayatında yeterince ilginçlikler yer alıyor zaten. Truman Capote gercektende dünyada gördüğüm en ilginç ve karmaşık insanlardan birisi. İnsanların kendisi sadece konuşma tarzından dolayı tanıdıklarını zannettiklerini söylüyor. Bu sözü beni çok etkiledi, gerçektende öyle değil mi bakın şöyle çevrenize sizi tanıdığını idda eden insanlara eminim sizden bir haberdir. Hatta bu konuda bay capote öyle ileri gidiyor ki zamanla çıkarları uğruna kendi kendini tanıyamaz hale geliyor. Hatta filmin sonlarında capote’ye harper lee(catherine keener) sanıkları kurtarmak istediğini ama bunun için hiç bir şey yapmadığını hatırlatıyor. İşte benim için filmin en can alıcı sahnesi buydu. Hayatımda duyduğum en manalı sözleri sarfetti catherine keener... Bu sözler üzerine uzunca düşündüm halada zaman zaman düşünmekteyim bir insan neden hem ister hemde yapmak istemez...Bütün bunlar bir yana film oldukça sade ve düz bir anlatım uslubuyla izleyiciyi zaman zaman sıksada yinede önemsenecek kadar başarılı bir film. Filmde kendimce eksik bulduğum tek şey özgün müziklerin son derece gelişigüzel ve çok az yerde çalmasıydı. Belirtmeden gecemeyeceğim philip seymour hoffman gerçekten muhteşemdi belki bu filmi bu kadar önemsememin sebebi o olsa gerek, harper lee rolündeki catherine keener de yılın en iyi yardımcı rollerinden birinı canlandırdı. Her ikiside bağımsız sinemadan gelmelerinin avantajını yaşadılar, çünkü bu rolleri sıradan bir oyuncunun kaldırması mümkün değil...
hoffmani "patch adams" filminde robin williams in ukala oda arkadasi olarak tanidim..derslerindeki basarilarindan aldigi odullerle ovunen zengin cocugu,buna karsin robin williams da kucukken yaptigi bir resmin panoya asilmasini ornek gosteren mutevazi bir adam:) capote filmi hoffmani gozumde cok buyutmedi aslinda..ama takdir etmemek haksizlik olur..azalmayan istikrari goze carpiyor..buna ragmen filmin agir tonda ilerleyen sıkıcılıgından kendimi alamadim..aykiri roller dikkat cekiyor ve hoffmanda escinsel bir yazar roluyle oscara uzandi...
Bu konu uzerindeki daha evvel çekilen filmlerin daha iyi olmasından mıdır, yoksa bu filmin senaryosunun bir miktar yavan olmasından mıdır bilinmez...Öyku çok fazla etkile(ye)memektedir.
philip seymour hoffman ve işte oyunculuk..müthiş bir performans sergilemiş filmde.filmin senaryosuda oldukça güzel.tek eleştirim perry smith ve truman capote arasındaki diyaloglara biraz daha fazla yer verilebilirdi.çünkü filmi en güzel kılan yanlardan biri hapishane ziyaretleriydi.ama yinede,etkileyici.
Çok başarılı bir film.Capote filmi, bir romanın nasıl yazıldığını, Truman Capote’un hangi zorluklarla kaşılaştığını, içinde bulunduğu buhranlı dönemi çok realist açılımlarla anlatan yani kısaca bir döneme ve renkli bir yazara ayna tutan bir yapım.Ve bununla beraber bir yazarın üretimden vazgeçip ruhsal çöküşü de oldukça trajedik.Kimilerine göre sıkıcı olabilir bu film.Özellikle amerikan edebiyatının duayenlerinden Truman Capote’u tanımak,philip seymour hoffman ve catherine keener’ın göz alıcı performanslarını görmek isteyenler için film daha bir ilgiyle izlenebilir.
Bir yazarın serini oluşturabilmek için sınır tanımamasını, insanları, ilişkilerin kullanmasını, sanatını her türlü değerin üzerinde tutmasını anlatıyor. Ben anlatımını sıkıcı bulmuştum. Oyunculuk güzeldi.
Konuyu değil filmi ele alırsak fena değil ancak konuyu ele alırsak kötü bir film bazı şeyleri anltmak için herşey sinema değildir hollywood buna iyice yaklaşmaya başladı üretkenliğin "sıfır"boyutuna gelinmesine iki adım kaldı bu adımları artık kimler atar burası mechul...
Film gerçekten izlenmeye değer bir kalitede yapılmış. Philip Seymour Hoffman kesinlikle oscarı hakederek oynamış, ses tonunu mükemmel yakalamış, davranışlar, mimikler kesinlikle yapaylıktan çok uzak. Filmde oyuncular da harika. Uzun zaman izlenemiyecek kalitede bir film bence. Kaçırmayın..
Biografik filmler içerisinde gerçekten çok beğendiğim bir film. Ele almış olduğu konu, bir katile o denli yakınlaşması, filmdeki sesi, konuşma tarzı hareketleriyle Philipseymour Hoffman’ın performansı gerçekten görülmeye değerdi.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.