Hesabım
    Kutsal Yürek
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Kutsal Yürek

    Özpetek’in Cesur Yüreği

    Yazar: Ertan Tunç

    Ferzan Özpetek; içinde peri masalları, düşsel yolculuklar ve kadınsı bir bakış açısı yer alan, Fransız cinselliği ile İtalyan gerçekçiliğini harman ettiği sinemasıyla kendine has bir bileşim yakalayabilmiş iyi bir yönetmen. Her filminde "ben bir yönetmenim" diye bar bar bağıran sanatsal özgünlüğe ve olgunluğa ulaşmış sahnelere, usta işi müzik ve görüntü çalışmalarına rastlamak mümkün. Kutsal Yürek'te de durum farklı değil, yine belli bir yetkinliğe ulaşmış, söyleyecek sözü olan bir dramayla karşı karşıyayız.

    Kutsal Yürek filmini daha kolay çözümleyebilmek için iki ana bölüme ayırmak mümkün. Bu bağlamda; filmin birinci kısmını "insan-mekan", ikinci kısmını ise "insan-insan" ilişkileri olarak adlandırabiliriz. Birinci bölümde; başından fevkalade kötü bir olay geçmiş başarılı iş kadını Irene ile 30 yıldır uğramadığı aile yadigârı bir ev arasındaki ilişkiye şahit oluyoruz. Kendisinden nefret ederek büyüdüğü merhum annesinin ömrünü geçirdiği bu büyük evin, Irene'nin geçmişiyle hesaplaşmasını, varlığıyla çatışmasını ve sonunda benliğinden arınmasını tetikleyen önemli bir işlevi oluyor. Irene'nin kimliğini sorgulama ve nihayetinde kendini bulma süreci o kadar ağrılı oluyor ki; bu arada intihar, cinayet, yoksulluk, yoksunluk, yalnızlık ve öfke tezahür etmek zorunda kalıyor.

    Filmin taşıdığı dinî motiflerin altını çizen, Irene'nin çıldırdığı düşünülen (belki de öyle olan) annesinin yaşadığı odanın akıl almaz yapısı ve odanın ekseni etrafında şekillenen düşünceler Özpetek'in fikriyatı ya da en azından hesaba katılması gerektiğini düşündüğü tezler hakkında önemli ipuçları taşıyor. Özpetek'in filminin dinsel çerçevesi hakkında İtalya'da yapılan açık oturumlar, tartışma programları ve yazılan makaleler de bu noktanın ehemmiyetini gösteriyor.

    Filmin insan-insan ilişkileri çerçevesinde değerlendirilmesi gereken ikinci kısmı ise iyi ve kötü ayrımı üzerine gidiyor. Küçük hırsızlıkları büyük güzellikler yaratmak için yapan Benny, acımasız bir iş kadınından bir azizeye dönüşen Irene, küçükken Irene'nin hayatını kurtaran bencil ve "kalpsiz" hala, iyi kalpli ama haksızlık karşısında sustuğu için kendini suçlu sayan diğer hala ve piskoposlukla beraber halayla (Eleonora ile) anlaşma yapan Peder Carras fırsatını bulduğunda "affetmeyen" karakterler.

    Aslında filmdeki tüm karakterlerin birçok iyi ve kötü yanı var hatta biraz daha ileri gidersek, intihar eden karı-kocanın ya da Sara'yı öldürdüğü muhtemel Giancarlo'nun da hem kutsal hem de şeytanî taraflara sahip olduğunu söylemek mümkün. Filmin bir derdi de bu yaklaşımlar bazında, "iyi" ve "kötü"yü keskin hatlarla ayıran temel kurumları sorgulamak. Çünkü bu kurumlar, sahip olduğu şeyleri sahip olmayanlarla paylaşmak isteyenleri bir yandan desteklerken bir yandan engelleyen yapılar. Bu açıdan bakıldığında Özpetek'in izlediği rotanın yani "insan-mekan-insan" çizgisinin/yaklaşımın hem toplumsal, hem dinsel hem de ekonomik sonuçlara ulaşmak için başarılı bir şekilde kullanıldığını görebiliriz.

    Anlatım biçimi haricinde Özpetek'in güçlü bir yanı da oyuncu yönetimi. Barbora Bobulova ve Lisa Gastoni perdede göründükleri her anın keyfini çıkarırcasına bir performans sergiliyorlar. Benim kuşağımın spagetti western'lerden anımsayacağı Erica Blanc da diğer hala karakterine bir güç ve inandırıcılık katmayı başarıyor.

    Tabii Battoni'nin meşhur bir tablosundan ve (dolayısıyla da) Irene'nin annesinin sahip olduğu bir felsefeden adını alan Kutsal Yürek'i yorumlarken şunu da görmezden gelmemek gerekir. Temel içgüdüleri harekete geçirmeyi birincil hedef alan Amerikan sinemasına karşın, Avrupa sineması düşünsel aktiviteleri harekete geçirmeyi esas aldığı... Kutsal Yürek; güldürmek gibi, korkutmak veya heyecanlandırmak gibi amaçlar taşımıyor, izleyicisini işin içine dahil edip akıl yürütmeye, söylenenlere kulak vermeye teşvik eden biçimi yüzünden popüler sinema seyircisinin kaldıramayacağı bir film olup çıkıyor.

    İstanbul ve Sezen Aksu hayranlıklarını ilk fırsatta dışavuran, din, kültür ve kimlik kavramlarıyla haşır neşir, iki iyi gurbetçi yönetmene sahibiz: Fatih Akın ve Ferzan Özpetek. Fatih Akın biraz daha anlaşılır, popüler bir yaklaşıma sahip, buna karşın Özpetek daha muhafazakar bir sanatsal amacı benimseyen, dramatik, düşlerle gerçeklerin kesiştiği yarıgerçekçi bir üsluba sahip.

    Dürüst olmak gerekirse ticari bir hamleyle medyamızı işgal etmekte olan Kutsal Yürek, yönetmenin Karşı Pencere ve Cahil Periler filmlerinin bir adım gerisinde duruyor. Yine de sinemasal anlamda güçlü, birtakım düşünceleri yaralayabilecek derecede de keskin bir drama.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top