Senaryosunu da, Jim Stark ile birlikte bazı eserlerinde Henry Chinaski adını da kullanan Charles Bukowski'nin aynı isimli romanı (1975) ile "The Days Run Away Like Wild Horses Over the Hills" (1969), "What Matters Most Is How Well You Walk Through the Fire" (1999) ve "The Captain Is Out to Lunch and the Sailors Have Taken Over the Ship" (1998) isimli şiir ve hikaye koleksiyonlarından uyarlayarak kaleme alan Bent Hamer'ın yönetmen koltuğunda oturduğu "Factotum", alkol ve sigara dumanını sınır tanımaz yoğunlukta hissedeceğiniz bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, Bukowski'nin "alter egosu" yani bir anlamda Cicero'nun deyimiyle ikinci benliği olan Henry Charles "Hank" Chinaski karakterini canlandıran Matt Dillon'ın, "Barfly" da (1987) Mickey Rourke'un düştüğü "abartılı" performans ve İngilizceyi "eze eze" konuşma hatasını sürdürmediği bu filme biraz daha yakından bakalım...
"Anytime Ice"da buz kırma işinde çalışan "Hank", şoförlerden birinin aniden rahatsızlanması üzerine paketlenmiş buzların, sürücülüğünü yapacağı kamyon ile restoran ve bar gibi bireysel müşterilere dağıtımı ile de görevlendirilir...
İlk teslimatını da Kelly'nin Pub'ına yapan ve aynı mekanda oturarak içmeye başlayan Hank, kendisini kontrole gelen amirince (Kurt Schweickhardt) kafa çekerken yakalanınca işinden kovulur...
Tam da yeri gelmişken, İK Direktörlüğünü yaptığımız Superfresh - Kerevitaş'daki patronumuz O.M'nin, vakti zamanında İzmir Seferihisar'daki bir restoranda benzeri bir vaziyette yakaladığı bir şoför ve yardımcısına dair olarak bize, işten el çektirme talimatı verdiğini de belirtmiş olalım...
Haftalık ücreti 150 ABD doları olan ucuz bir otele yerleşen Hank, iş aramaya da başlar...
Ve ilk girişimi olan taksi şoförlüğü başvurusu da, doldurduğu "İş Başvuru Formunda" geçmiş vukuatlarına dair verdiği yanlış bilgiler sebebiyle reddedilir...
Ama nihayet "Gedney'in Turşu" fabrikasında, bir işe de kabul edilir...
Bu arada haftada üç - dört kısa hikaye yazıp dergilere, özellikle de Black Sparrow'a postalamayı da ihmal etmez...
Turşu işini de kaybeden Hank, tanışarak bir içki ısmarladığı, kendisi gibi iflah olmaz bir alkolik olan Jan'in (Lili Taylor) evine taşınır...
Mantz'in (Wayne Morton) bisiklet atölyesinde iş bulan ve çalışma arkadaşı Manny (Fisher Stevens) ile birlikte takılmaya başlayan Hank, alkolün yanı sıra at yarışlarında bahis oynamayı da alışkanlık haline getirir...
Hani doğrusunu söylemek gerekirse, iyi de para kazanır...
Fakat pahalı takım elbiseler giyip kaliteli viskiler içmeye başlayan Hank'in bu, cebi para görmüş hali Jan'in hiç hoşuna gitmemektedir...
Benzeri bir durum patronu Mantz için de geçerlidir...
Yani Hank işini, bir kez daha kaybedecek ve alacağı işsizlik sigortası çekleri sayesinde, bir yandan evde pinekleyip kısa hikayelerini yazarken diğer yandan da Jan ile beraber o bar senin bu bar benim dolanmaya devam edecektir...
Ancak bunun da bir sonu bulunmaktadır...
Jan'i terk eden Hank, cebindeki son parayla barda yanına oturduğu Laura'ya (Marisa Tomei) bir içki ısmarlar...
İşte tam da o andan itibaren de, senaryodaki birkaç küçük değişiklikle aynen "Barfly" filmindeki gibi Hank'i terslemek yerine yanına katarak yolun karşısındaki markete götüren Laura; Pierre'in (Didier Flamand) kişisel hesabından poşetlerini, 6 kutu bira, 2 şişe viski, 2 paket sigara, kaliteli puro, karışık kuru yemiş ve (böylesine yoğun demlenmelerin sabahında pek bir işe yaramadığı kişisel deneyimlerimiz ile sabit olan) Alca - Seltzer ile doldurarak soluğu Laura'nın dairesinde alırlar...
Dakika 42...
Geride sizleri, "Barfly" da anlatılanlardan oldukça farklı bir hikayenin dillendirildiği 52 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Sinemasever dostlara, Bukowski'nin ikinci karısı Linda Bukowski, Charles Bukowski Vakfı ve John Martin & Black Sparrow Yayınevi'nin işbirliği ile çekilen bu filmi; yine bu mecrada, tam bir gün önce kapsamlı bir yorumunu da paylaştığımız "Barfly" filmi ile peş peşe izlemelerini önereceğiz...
Zira emin olun böylesini daha çok beğenecek ve dünya edebiyatının önemli simalarından Charles Bukowski ile onun "kurgusal ruh ikizi" Henry Charles "Hank" Chinaski karakteri arasındaki ilişkiyi çok dana net olarak anlayacaksınız...
Keyifli seyirler,