Bu Filmin Bize <b>Garez</b>’i Var...
Yazar: Oktay Ege KozakGarez 2, bana Milos Forman'ın klasik filmi Amadeus'taki ünlü bir sahneyi hatırlattı: Mozart, İmparator İkinci Joseph'e son konçertosu hakkında ne düşündüğünü sorar. İmparator ise şöyle cevap verir "İyiydi ama... Fazla nota kullanmışsın." Bu karşılaştırmaya göre Garez 2, kesinlikle iyi değil ve çok fazla notanın üzerinde, çok fazla senfoni kullanmış.
Film dağınık, aşırı bölmeli, gereğinden çok daha uzun, ve bir korku filmi için en kötüsü, inanılmaz derecede sıkıcı bir deneyim. Sinemada filmi izlerken, onuncu dakikasında, bu eleştiriyi baştan sona nasıl yazacağımı kafamda toparlamaya başlamıştım bile. Otuzuncu dakikasında, kafamda (sinema salonundan kaçan) kuzuları saymaya başladım. Ellinci dakikasına geldiğimizde ise, cep telefonumu açıp Tetris oynamayı ciddi ciddi planlamaya başladım ve bu dahiyane planımı durduran tek durum, iki koltuk arkamda, umarsızca horlayan adamın (ciddiyim), cep telefonumdan gelebilecek ışık sebebi ile uykusunu bozmak istememem oldu.
Garez serisinin orjinal yeni çekimi (Hayatta bir tane mükemmel oksimoron gördüysem, o da budur) olan 2004 yapımı filmi ilk çıktığında DVD'sini kiralamıştım ama ne yazık ki onuncu dakikasından ileriye gitme imkanım olmamıştı. Bunun sebebinin filmin ilgi çekici olmaması ile alakası yok. Filmi izlemeyişimin sebebi, orjinali gibi Japonya'da geçtiğini öğrenmem dolayısıyla, asıl filmin, tıpatıp bir karbon kopyasını izlemek yerine bir gün ilk versiyonunu kiralamaya karar vermem ile bağlantılı idi. Fakat nedense o gün hiçbir zaman gelmedi. Ve şimdi ise önümüzde yeniden çekimin devam filmi var, ilk filmi büyük paralarla yaptıktan hemen sonra masumca prodüksiyona sokulan.
Peki neden bu proje katlanılamaz bir yaratığa dönüştü? Kaygı verici mekanlar ve uzun, ürkütücü müzik ile kurduğu yavaş (bazen çok yavaş) tempoya bağlı ilerleyen Japon korku filmlerinin aksine Garez 2, hızlı temposu ve her beş dakikada bir seyirciyi koltuğundan zıplatmayı planlayan şok bazlı korkutucu sahneleri ile daha çok son zamanların gerilim-yerine-gösteri tarzı Amerikan korku filmlerini hatırlatıyor. Yani olası yavaş bir tempo, filmin sıkıcı ve dayanılmaz olmasına bir sebep değil. Sebep, Garez 2'nin tekrarlayıcı ve monoton anlatım tarzı.
Hikaye, ilk filmde Sarah Michelle Gellar'ın oynadığı Karen Davis'in kardeşi Aubrey'i, üç genç kız öğrenciyi ve mutlu bir Amerikan aileyi terörize eden hayalet anne ve oğulun etrafında dönüyor. Korkutulacak bu kadar çok karakter varken, film, bu anne ve oğlun olası tüm permütasyonda ortaya fırlamasını gösteren bir sahneden diğerine umarsızca atlıyor. Ve bu sahneler haricinde, herhangi bir karakterizasyon ve konu bulunmağı için, bütün filmi şu şekilde özetlemek yeterli olacaktır:
1-Kurban kişi, karanlık bir çıkmaz sokak/çatı/telefon kulubesi/otel odasında kilitli kalmıştır.
2-Bu bahtsız kişi aynadan/küvetten/kapı arkasından/masa altından tüyler ürpertici hayalet sesleri duyar.
3-Bir korku filminde her saf karakterin yaptığı gibi kurbanımız, belli bazı çıkış yolları aramak yerine sesin kaynağına doğru ilerler.
4-Sahnenin yarattığı tansiyon, gerilimliden sıkıcıya, sıkıcıdan "uyku zamanı"na kadar gelip de, korkutucu müzik ve ses numaraları, ses efektçisi ve müzisyen daha fazla para isteyene kadar kullanıldıktan sonra, oğlan hayalet vahim masum karakterimizi ölesiye korkutur ve anne hayalet ise onu karanlıklar dünyasına çeker.
5-Birinci adıma geri git.
6-Birinci adım ve beşinci adım arasını film bitene kadar tekrar et.
7-SON
Garez 2'nin bir diğer büyük problemi ise, birbirinden alakasız üç değişik hikaye (Buffy'nin kardeşi, yaramaz okul kızları, mutlu aile) arasında umarsızca ve montaj bakımından bağlantısız bir biçimde gidip gelmesi. Sanki filmin prodüktörlerine, olası bir devam filmi için üç değişik senaryo sunulmuş ve kararsızlıktan sıkılan yapımcılar, bu üç bağlantısız hikayeyi mantıksızca biraraya sıkıştırmaya karar vermişler. Bu karakterler arasındaki hikaye bağlamı o kadar ince ki, ara sıra başka bir filmin makarasının Garez 2'ninki ile karışıp karışmadığını düşünmedim değil. Sanırım bu kadar sorumsuz bir anlatım boşluğu ile karşılaştığında seyircinin sorusu şu olacaktır: "Bu hikayeler filmin sonunda birbirine bağlanıyor mu?" Az çok iyi haber: Evet bağlanıyor (Son otuz saniyede). Kötü haber: Bu bağlantı, son saniyede düşünülmüş bir his yaratararak utanmazca özensiz bir havaya sahip.
Garez 2, yönetmen Takashi Shimizu'nun, iki video filmi, iki Japon sinema filmi ve iki Amerikan yeniden çekimi ile (üçüncüsü yolda) Garez serisine yaptığı altıncı katkı olma gururuna sahip. Bu noktada ortaya koyabileceğim iki olasılık var: Ya Bay Shimizu aynı filmi üst üste yedi kez çekme işkencesini kendine yaşatacak kadar para aşığı biri, ya da bir filmi tek anlamıyla mükemmel çekmeden rahatlamayacak, üst seviyede takıntılı bir yönetmen. Her halukarda, Garez 27'ye gelmeden birinin bu adamı en kısa zamanda durdurması lazım.
Filmin başlarında Karen'in kız kardeşine söylediği bir diyalog halen aklımda: "Ne yaparsan yap, o evden uzak dur." Bende size şu tavsiyede bulunayım: Ne yaparsanız yapın, Garez 2'yi gösteren sinema salonlarından uzak durun.