En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
rudeonerudeone
Takipçi
1.698 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
18 Temmuz 2008 tarihinde eklendi
ünlü yönetmenden yine diyalogsuz,insan duyguları üzerine yoğunlaşan ancak bunu sadece gözlerle anlatabilen bir film.beğendim ben.kendinizi filmdeki üç karakterin de ayrı ayrı yerine koyunca,hepsini kendine göre haklı bulmaktan kurtulamıyorsunuz.final sahnesi özellikle etkileyici ve farklıydı.konusu da ilgi çekici:7 yaşında bulduğu kızı teknesinde 10 yıl boyunca bir nevi hapseden ve onunla evlenebilmek için günleri büyük bir sabırsızlıkla sayan yaşlı bir adam,dış dünyayla en ufak bir alakası olmayan genç bir kız ve onun hoşlandığı bir çocuk arasında geçen olaylar.yaşlı adamın kıza olan davranışları,daha sonra kızın yaşlı adama göre davranışları,bir anda sonlara doğru filmle ilgili fikirlerinizi ve tahminlerinizi alt üst ediyor.bence sıkılmadan izlenebilecek bir yapım
izlediğim 4 ya da 5.kim ki duk dilmi.boş ev güzeldi,fedakar kız eh işteydi,bu da başı güzel ,sonunu pek bağlayamadığı metafizik atmosfer soslu bir film olmuş.. izleyen vardır mutlaka,en eski duk filmerinden biridir,mevsimler..4 mevsimin insan ruhuna izlerini anlattığı gölün ortasında kurulu kulübede yaşlı adam ,genç erkek ve kızın hikayesidir ki en görsel açıdan zengin duk filmidir bence..muhteşem göl manzarası 4 mevsim ayrı güzeldir.göle açılan paradoks bir kapı ,nehirde gövdesine taş bağlanmış balık gibi akla gelmez ayrıntılarla süslüdür...
’’Yayın sertliği ve gerince çıkan o güzel ses gibi Böyle yaşanmalı hayat, verilen son nefes gibi...’’Yaşlı adam genç kızın 17’sine girmesini beklemektedir.Beklenen gün geldiğinde onunla evlenecektir.6 yaşından beri gemide yaşayan genç kız, dış dünyadan habersiz bir şekilde yaşamaktadır.Gemiye gelen erkekler, kızın masumiyetinden faydalanmak istemektedirler.Buna yeltenen herkes, yaşlı adamın oklarından nasibini alacaktır.Yaşlı adamın, genç kıza olan aşkı; bir adamın, bir kadına olan aşkından farklıdır.Yaşlı adam, onu 6 yaşından beri itina ile yıkamakta, kahvaltı hazırlamakta ve düğün gününü iple çekmektedir.Her gece uyumadan önce takvimden bir gün daha siler.Düğün gününe sadece birkaç ay kala gemiye gelen genç adam herşeyi alt üst eder.Filmin kötü adamı bu genç adamdan başkası değildir, zira o gelene dek herşey yolunda gitmektedir.Ne var ki filmin akışı içerisinde karakterler hakkındaki fikirlerimiz sürekli yön değiştirecektir.Yaşlı adamın silahından(!) çıkan nefis müziğin filmle olan uyumu, senaryonun kusursuz işleyişi, öykünün orijinalliği ve Kim Ki Duk’ın zengil simgesel anlatımıyla The Bow, seyirciyi tam onikiden vuruyor!...
Filmi izledim izlerkende öyle sıkıldım ki... Tamamen gereksiz buldum... A.Andersen'in hikayesinde gibi bakıyordum ama hiçbir şey göremiyordum çünkü görülebilecek hiçbir şey yoktu... Önceki yorumlara bakıyorum da filmin otantizm kokan yanı ile birleştirilen bir sanatsal yapısı olduğundan dem vurulmuş... Bu filmin bırakın bir sanatsal yanı olduğunu, otantizm ile de uzaktan yakından alakası yok... Her otantik müziğe sahip filme "otantizm dolu" dersek yanılırız... Bu film sıradan bile değil... Hatta yönetsel ve kurgusal açıdan ciddi sıkıntıları var ama bunları ifadeye bile gerek yok... Çünkü senaryo bile diyemeyeceğim hikaye o kadar gereksiz temalardan oluşuyır ki... Seyretmenizi kesinlikle tavsiye etmem 3/10
Kim ki-duk un yine az karakterle kısıtlı mekanda, sade,durgun,sözden uzak bir filmi.boş ev kadar olmasada çok güzel anlamlar ifade eden bir film.Ama bence keşke filmin sonundaki metafiziksel olaylar olmasaydı...
çok etkileyiciydi. gerçekten sessiz film gibiydi ve bize bir filmin ses olmadan da etkileyebileceğini gösterdi:) Kim Ki-Duk tekrar ve tekrar kendine hayran bırakıyor...( Boş Ev& Zaman)
mimikler çok ustaca kullanılmış, izlerken kimsenin konuşmamasına rağmen söyledikleri aslında duyulabiliyor. bir teknede başlayıp yine teknede bitiyor, aşırı hareketler yok, gürültü, koşuşturmaca yok ama filmin temposu inanılmaz bir şekilde artan bir grafikle ilerliyor ve final sahnesinde doruğa ulaşıyor
Kim Ki-Duk'un on ikinci filmi ?Yay? ve her zamanki gibi yönetmen sinemasal tarzını konuşturuyor. Kim Ki-Duk, yine çok orijinal bir konuyla tek mekanda bir sinema keyfi sunuyor. Günümüz dünyasının getirdiklerini bir teknenin içerisinde anlatıyor. ?Boş Ev? ile çıkışını daha da artıran yönetmen, ?Yay? ile de çıkışını devam ettirmiş ve Uzak Doğu sinemasının çıkışta olduğunu da bizlere hatırlatmış. Son yıllarda aşkın farklı tariflerine yönetmen, farklı bir yorum getirmiş. İzleyenlere farklı duygular sunan filmin diyalogsuz tavrı izleyenleri bir an bile olsa sıkmıyor ve senaryosu kusursuz işliyor. Sahnelerin müziklerle uyumu ve Kim Ki-Duk'un denizin ortasındaki bir tekneden yakaladığı planlar göz kamaştırıcı bir resme dönüşüyor. Müzikler dışında pek bir diyaloga sahip olmayan filmdeki sessizlik bizlere seslerden daha çok şey anlatıyor ve Kim Ki-Duk simgesel anlatımıyla filmini süslüyor. ?Öleceğim güne kadar bir yay gerginliğinde güzel, güçlü bir ses gibi yaşamak istiyorum.?
son dönem içinde izlediğim en farklı film oldu benim için.. az diyolog ama yüz ve mimiklerle ifade edilen duygular! başarılı bir kurgu ve güzel bir seneryo olmuş.kendi halinde,duru bir film...!! şaşırtıcı bir son,sonuç:başarılı,seyir zevki güzel bir film.saygılarımla....
Usta yönetmenden bir basarılı film daha.Duru bir sinema diliyle anlatılan film,yönetmenin sinema anlayışının karakteristik unsurları olan olan tek bir dekor ve minimal diyalog gibi unsurlara da sahip.Mecazi bir anlatım,diyaloglara gerek olmayan bakışlar, tavırlarla belirlenen minimalist bir bakış.birkaç yüzyıl önce olması muhtemel bu öyküyü, çagımıza taşıyor.Kanatimce kalitesinikısmen kikayenin çarpıcılıgından alıyor ama aslında o nefis kadrajlar kaliteyi bir hayli arttırıyor.Finale yaklasırken sembolik anlatımın epey arttığı keyifle izlenecek bir film.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.